Kadife Yapraklar. Mehmet Özer Kazancı

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kadife Yapraklar - Mehmet Özer Kazancı страница 9

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kadife Yapraklar - Mehmet Özer Kazancı

Скачать книгу

görüştüm. Müdür behemehâl mektubun açılması icap edeceği benim de bir taahhütname vermekliğim / vermemin lüzumunu dermeyan etti. Benim için ancak bir şey kalmamıştı.

      – Hayır, dedim, yapamam.

      O üzücü meyusiyetle geri döndüm. İstikbalimi görüyordum. Karanlık idam odası ve daha neler, neler. Eve döndüm. İki dakikadan sonra doktor geldi. Her şeyi açık kendisine anlattım. Zavallının rengi mosmor kesildi. Ben, kaçalım dedim. O, hayır dedi. Kadere teslim olmaktan başka çare yoktur. Bu anda kapı şiddetle vuruldu. Her ikimiz heykel gibi donmuştuk. Doktor:

      – Aç kapıyı, dedi.

      Titrek hatvelerle/ adımlarla ilerledim kapıyı açtım. Gelen posta müvezzii idi. Güle güle dedi:

      – Teessüf ederim aramızda geçen münakaşaya, buyurun zarfı iade ediyorum. Çünkü pulu noksandır. Artık bacı tasavvur et, bu günde çektiğim öldürücü, birbirini deli eden hadiseleri, dedi. Ve gözlerinden iki damla yaş aktı63.

      Diğer örnekler için şu kaynaklara başvurabilirsiniz:

      1- Necme gazetesi: 27 Temmuz 1920 tarihli sayı. Siyah Kırlangıç hikâyesi, L… imzası ile yayımlanmıştır.

      2- Yeni Irak gazetesi: 23 Eylül 1934 tarihli sayılardan itibaren 6 Hikâye yayımlanmıştır. Bunları Şe-küfe Şadan yazmıştır64.

      3- Kardeşlik dergisinde yayımlanan ilk hikâye: “Saime Abla” adındadır. Haşim Kasım Salihi tarafından yazılmıştır. (yıl 1, sayı 2, 1961)

      4- Yurt gazetesinde yayımlanan ilk hikâye: “Payton-cu Maruf” adındadır. Köroğlu Maruf imzasıyla yayımlanan bu hikâye Abdülhüseyin Faris’a aittir. (sayı 29, 1970)

      5- Birlik Sesi dergisine ilk hikâye Yurt Sever imzasıyla Abdüllatif Benderoğlu’na ait Demiri Çeliğe Dönderdim/ döndürdüm/” adındadır.

      IRAK TÜRKMEN EDEBİYATINDA HİKÂYE VE ROMAN

      Kökü, Türk edebiyatının beslendiği kaynaklardan beslenen Irak Türkmen edebiyatının uzun bir geçmişi vardır. Hikâye ve roman bu edebiyatın temel türlerini oluşturur. Ancak bu türler edebiyat tarihçilerince gerektiği kadar incelenmemiş, irdelenmemiş, değerlendirilmemiştir. Hep kısa tümcelerle atlatılıp geçilmiş ve hatta zaman zaman geri kalmışlıkla suçlanmıştır. Uzun yıllar kendi dillerinde eğitim görmekten mahrum bırakılan Irak Türkmenleri, nasıl ki varlıklarının bölünmez bir parçası olduğuna inandıkları kültür ve edebiyatlarını göz bebekleri gibi koruyarak bugüne kadar sağ ve sağlam getirebilmişlerse, bu edebiyatın hikâye ve roman türlerine de gereken özeni göstermekten geri kalmamışlardır.

      Bu araştırmada Irak Türkmen edebiyatında hikâye ve roman türleri geçmişten günümüze kadar, geçirdiği evreleriyle ele alınmakta ve günümüzdeki konumu belirlenmeye çalışılmaktadır.

      1. Giriş

      Irak Türkmen edebiyatı, Lozan (1924) ve Ankara (1926) anlaşmalarından sonra Türk dünyası edebiyatından, özellikle de Anadolu edebiyatından farklı olarak kendine özgü bir çizgi oluşturmaya başlamıştır. Zira bu anlaşmaların sonucu olarak, Türkmenlerin Misak-î Milliye ve ana vatan gözüyle baktıkları Türkiye’nin dışında kalmaları kesinleşmiştir. Bu tarihlere kadar Türk dünyası edebiyatı hangi kaynaklardan beslenmişse, Irak Türkmen edebiyatı da aynısından beslenmiştir. Dolayısıyla araştırmacılar65, Irak Türkmen edebiyatının iki ana bölümde incelenmesini tercih etmektedirler. Bu bölümün birincisini, 20. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti ile ortak Türk edebiyatı, ikincisini İngiliz İşgalinden (1918) başlayarak günümüze kadar gelen dönemi içine alan, Türkmen edebiyatı oluşturmaktadır. Dikkat edilirse, ikinci bölüme Türk edebiyatı yerine Türkmen edebiyatı ifadesini kullandık. 1918 yılına kadar Irak’ta yaşayan Türklere, Irak Türkleri denmekteydi. Ancak İngilizler, Lozan anlaşması sırasında sırf siyasi nedenlerden dolayı, bu adlandırmayı Türkmen diye değiştirmeye başladı66. İngilizlerden sonra kraliyet ve cumhuriyet devirlerinde ırkçı Arap yönetimleri de, Irak’ta yaşayan Türkleri, Türkiye’deki soydaşlarından uzaklaştırma ve farklı gösterme çabasıyla, bu deyimi olduğu gibi benimsedi. O tarihten günümüze kadar resmi kayıtlarda Irak Türkleri, Türkmen olarak anılmaktadır. Ancak Irak Türkleri/ Türkmenleri bu deyimlerin nerelerden türediğini, nelere dayandığını bildikleri için, bu konuda her hangi bir hassasiyet göstermemekte, gerek konuşmalarında, gerekse de yazılarında birini diğerinin yerine huzursuzluk hissetmeden kullanmaktadırlar67.

      Bu ad değiştirme konusunu, fazlaca kaygılanmadan atlayan Irak Türkmenleri, dil konusunda oldukça kendilerini sıkı tutmuş, titizlikle davranmışlardır. Bölge ve boylara göre Türkçeyi renkli şiveleriyle konuşmalarına rağmen, edebiyatta Türkiye Türkçesini en güzel şekliyle kullanmaya çalışmışlardır. Ancak 1931 yılında Kerkük hariç ve 1937 yılında Kerkük de dâhil olmak üzere, bütün Türkmen bölgelerinde Türkçe eğitim veren okullar kapatılınca, Türkmenler, Türkçeyi okul yoluyla öğrenmekten mahrum edilmişlerdir68. Bu eylem, zamanla yeni edebiyatçı kuşağın edebiyatına yansımıştır. Ellili yılların ortasından itibaren yetişen edebiyatçıların yazılarında, Türkiye Türkçesinden uzaklaşıldığının ilk çizgileri görünmeye başlar. Git gide bu çizgiler derinleşir: Artık Türkçe Türkçesiyle yerel şive, edebiyat eserlerinde birbirine karışmış olarak ortaya çıkar. Böylece dilde bir tür pürüzlük yaşanmış olur. Hikâye ve roman, şiirin tersine, uzun tümceler ile diyalog ve tasvir unsurlarına dayalı bir edebiyat türü olduğu için, bu dil karışıklığından, bu dil pürüzlüğünden en çok payını almış, en çok eklenenmiş olur. Ancak Türkiye’de eğitim gören edebiyatçılar ile dilini kişisel çabalarla durmadan geliştirmeye çalışan edebiyatçıların eserlerinde bu gibi karışıklıklara nadiren rastlanır.

      2. Irak Türkmen Edebiyatında Hikâye ve Roman (Ortak Dönem)

2.1. Kıssadan Hisse ve Ahmet Methet Efendi

      Edebiyat tarihçilerine göre hikâye, çağdaş anlamıyla on dokuzuncu yüzyılda Avrupa’da başlamıştır. Oradan, Tanzimat devrinde Türkiye’ye geçmiş ve tiyatroyla birlikte yoğun rağbet görmüştür. Türk edebiyatında hikâye türünün yerli ürünleri, Ahmet Mithat Efendi’nin 1870 yılında basılan “Kıssadan Hisse” ve 1871’den 1895 yılına kadar dizi halinde 25 cüz devam eden “Letaif-i Rivayet” adlı kitaplarıyla başlamıştır69. Ahmet Mithat Efendi (1844–1912), Mithat Paşa ile birlikte Irak’a gelerek Zevra gazetesinin kurucusu ve ilk başyazarlığını yaptığı sıralarda “Kıssadan Hisse” kitabını Bağdat’ta yazıp yayınlamıştır 70.

      Bu gerçeği göz önünde tutarak, Türk edebiyatında ilk hikâye ürününün Irak›ta gün ışığı gördüğünü söyleyebiliriz. Bu yeni bir keşif değildir. Türk hikâyeciliği ile tüm ilgilenenler, bu gerçeğin yıllar önce saptanıldığını çok iyi bilirler. Ancak bu, Irak Türkmenlerinin

Скачать книгу


<p>63</p>

Bu hikâye Abdülmecit Lütfü tarafından Arapçaya “Yevm Muhif” adıyla çevrilerek “İttihat-ul Nisa-ul Iraki” dergisinin 27. sayısında (1953) yayımlanmıştır. Fehmi Arap Ağa’nın öteki hikâyeleri:

1-Sukut Etmiş Bir Kadın: Necime gazetesi: 7 Temmuz 1920, gazetenin bu tarihli sayına ulaşılamadı.

2-Tarih-i Cera’imde Eşsiz Bir Olay: 12 sayfalık bu kitap 1950 yılında Bağdat’ın (el-Camia) Matbaasında basılmıştır. Bkz: El-edip Ellezi Zalama Nefsehü, Yazan: Vahidettin Bahattin, Birlik Sesi dergisi, sayı 18, (1974). Üstat Ata Terzibaşı bu eserin on bir sayfadan oluşan, edebi bir dille yazılan uzunca bir hikâyeyi içeren bir kitap olduğunu ve Camia Matbaası’nda, kitapta geçen ufak bir nottan öğrenildiğine göre, 1951 yılında basıldığını ileri sürmektedir. Bkz: Avukat Ata Terzibaşı, Arap Fehmi, Kerkük Şairleri 3. Kitap, sayfa: 305, İstanbul,

<p>64</p>

Bkz, Yeni Irak gazetesi, A.g.e. Sayfa: 44-64.

<p>65</p>

Nevzat Özkan, “Türk Dünyası: Nüfuz, Sosyal Yapı, Dil, Edebiyat”. Kayseri (1997), s.264

<p>66</p>

Erşat Hürmüzlü, “Irak’ta Türkmen Gerçeği”. İstanbul (2006) s. 59

<p>67</p>

Erşat Hürmüzlü “Türkmenler ve Irak” İstanbul, (2003), s. 14

<p>68</p>

Nevzat Özcan “Irak Türk Edebi Dilinin Tarihî Gelişimi”, (2009), Turkish Studies, vol: 4/8, s. 89-106

<p>69</p>

Cevdet Kudret “Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman”, (1977) Ankara, s.55.

<p>70</p>

Mehmet Hurşit Dakuklu “Basılmış Eserler Kılavuzu” (1986), s. 98