Kestaneler Altında. Yakup İsmail

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kestaneler Altında - Yakup İsmail страница 17

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kestaneler Altında - Yakup İsmail

Скачать книгу

en beklemediğim şey ortaya daha sonra çıktı.

      “Sizin tavsiyenize ihtiyacım var öğretmenim. Sizden başka danışacak daha yakın kimsem, güvendiğim arkadaşım yok. Ne diyeceksiniz ne tavsiye edeceksiniz,” diye sorduğumda cevabı şu oldu:

      “Küçük değilsiniz. Kendiniz karar alın. Ne desem doğru olmaz. Hayatınıza ne yön vereceksiniz, gelecek için planlarınız nasıl, ebeveyninize olan bağlılığınız ve evlatlık borcunuz, ailevi sorunlar, eş, dost…, nasıl kişiler arasına düşeceksiniz … Başkentte yaşamanın ve çalışmanın vereceği önerileri şimdilik bir tarafa bırakın ve bütün diğer sorunları göz önünde bulundurun.”

      Dördüncü, Bedri hepten başka türlü konuştu:

      “Ne düşünüp duruyorsun? Şaşarım senin aklına. Derhal kabul et. Devlet kuşu her insanın omzuna konmaz. Konduğu yere de bir defacık konar. İkinci defa bekleme. Haydi, kaç kişi iş bulabilir başkentte? O da gazeteci! Taşradan gelen makale, öykü, şiirlere gazete sayfalarında yer verilmesi, verilmemesi sana bağlı olacak. Yazmaya çalışanlar senin gözlerine bakacaklar, gözlerine! Kendi yazdıkların ise daima yer bulacak gazete sayfalarında!”

      “Öyle değil Bedri, senin bilmediğin veya anlamadığın meseleler var,” diyecek oldum ama ne gezer. Hep aynı ruhta konuştu da konuştu. Bir ara ona neden açıldım diye kendi kendime kızar gibi oldum ama sonra düşündüm. Alacağım karar ondan gizli kalamaz. Neyse. Sakinleşmeye başladığını hissettiğim an:

      “Yalnız bir ricam var senden Bedri. Ben karar alınca ve işe başlayıncaya kadar kimseye açıklama bu söylediklerimi. O zamana kadar gizli kalsın,” diye rica ettim.

      “Ama sen hep daha tetikliyor musun?”

      “Önümde bir sürü başka vazifeler var. Tatbikata gideceğiz, diploma işini yazmak var. Devlet imtihanları, sonra… sonra muharrirliği acaba başarabilecek miyim?”

      “Budala! Gazetelerde işleyenlerin hepsi senden daha hazırlıklı, daha becerikli, daha akıllı mı yoksa?”

      “Dur, öyle konuşma. Sen olsan ne yapardın?”

      “Derhal kabul ederdim! Başarır başarmaz, alırdım vazifeyi üzerime. Kimse her şeyi öğrenip de gelmemiş bu dünyaya. Kimse her işin inceliklerini onun içine girmeyince öğrenemez.”

      “Ama…”

      “Ama deyip durma bana! Kabul edersen kız öğrenciler dört döner etrafında. Cebinde paracığın da bulunur her zaman. Pastaneler, lokantalar, tiyatrolar senin olur. Bu akşam bir kızla, yarın akşam başka kızla, o restoran, bu restoran, o sinema, bu sinema…”

      “Kabul etmezsem?”

      “Kabul etmezsen bir köyde öğretmen olursun, biter gider.”

      “Taşrada öğretmenliğin ne kötülüğü var canım?”

      “................ ?!”

      Şaşkın şaşkın yüzüme baktı ve elini salladı: “Ne kafa tutarsam seninle! Budala be, budala işte!” Kapıyı hızla çarparak çıktı gitti yatak odasından.

04.11.1983

      Bir haftadır karar alamıyorum. Doçent’ i gördüğüm yok son zamanlarda, iki gün önceki dersi saymazsak tabii. Derse son anda girdi. Zil çalınca da derhal kabinesine toplandı. Başka vakit dersten önce olsun, sonra olsun aramızda biraz kalır, hal hatır olur ve bizimle sık sık şakalaşırdı. Şimdi benden kaçıyor sanki…

      Bedrinin de ateşliliği azıcık olsun kesildi. Şimdi daha sakin konuşuyor. Zaten yedi gün içinde yalnız bir defa döndük bu konuya. Birinci defasında hala karar almadın mı diye sordu sakin bir sesle. İkinci defasında biraz daha uzun konuştu.

      “Tamam. Diyelim ki kabul ettin ve bu işi başaramadığını gördün. İşi yolunca yordamınca terk etmek yok mu?”

      Birinci defasında olduğu gibi yine susmakla cevap verdim.

18.11.1983

      Bedri ile bugün bir daha uzun uzun konuştuk. Bu defa daha sakindi ve gazetecilik işiyle ilgili olan görüşleri daha ciddiydi.

      Nihayet Başmuharririn teklifini kabul etmeye karar verdim. Yarın gazeteye uğrayıp cevabımı söyleyeceğim.

20.11.1983

      Öğle saatlerinde üniversiteden çıkıyordum ki Doçent ile karşılaştık.

      “Teklif edilen işi kabul etmişsin.” dedi hayli donuk bir sesle. “Evet hocam, kabul ettim.”

      “Hayırlısı olsun. Karar senin. Sonu hayırlı olsun. Başarılar dilerim” dedi yine ayni donuk sesle

      Nedenini hala anlayamıyorum ama Doçent gazeteye işe gitmemi onaylamıyor. Çocuk değiliz elbette ki, her şeyi büyük bir heyecanla yaşamayacağız. Ama önceleri benim her başarıma sevinir, onaylar, teşvik ederdi. Şimdi ise Başmuharririn teklifini kabul etmemi doğru bulmamıştı. Neden acaba?

20.12.1983

      Bir aydır derslerle uğraşıyorum. Üç sınavım kalmıştı, onlardan ikisini hallettim. Diğerini şubat ayına bıraktım.

      Ondan sonra devlet sınavları ilkbaharda, yani beş ay sonra. Şimdi artık gazetedeki işe sakin sakin başlayabilirim.

23.12.1983

      Bugün gazeteye uğradım. Başmuharrirle uzun uzun konuştuk.

      Ayrılırken:

      “Anlaştığımız gibi, iki ocakta burada ol. Vaktin var ya, bir de öykü hazırla o zamana kadar ve gelirken getir. Kötü olmaz.” dedi.

      Başmuharrir ile konuşurken dikkatimi çeken bir şey oldu. Ben içerdeyken yardımcısı iki üç defa girdi çıktı ama onların yanına yakında işe başlayacağımdan habersizmiş gibi, beni hemen hemen tanımıyormuş gibi bir davranışı vardı. Başmuharrir ona söylememiş olabilir mi acaba?

03.01.1984

      Yine bayağı yazacaklarım toplandı. Birdenbire birkaç hadise yığıldı birbiri üstüne. Yeni yıldan önce üç gün için köye gidip bizimkileri görmeyi arzu ediyordum ama şu parasızlığı ne yaparsın. Babam bu yakınlarda yine yollayamadı. Son ayın bursu da gecikti. Her defa, ayın sonuna dört yahut beş gün varken veriyorlardı. Şimdi iki gün kaldı burs hala yok. En üstüne kapak gibi tren garında da iş yoktu bugünlerde. Bedri’nin de işi yok gibi Semra ile Seniha’yı bulmuş ve yeni yıl akşamı dördümüz bir arada eğlenceye gidelim diye teklif etmiş. Onlar da kabul etmişler. Ya para? Yokluk sebebiyle akşam sabah yalnız kahvaltı ile geçirdiğim bugünlerde eğlenceye gitmeyi nasıl getirebilirdim aklıma? Giriş bileti, oraya girebilmek için uygun elbise, yiyecek içecek, kızlara şövalyelik etmek… Bunların hepsine para nereden?

      “Ben biraz yardım ederim.” dedi Bedri. “İşe başlıyorsun ya, ilk maaşı aldığında çevirirsin.”

      İyi ki eski yılın son gününde bursları alabildik ve yakam azıcık genişledi.

      Öğrenci yurtlarına yakın bir eğlence salonu vardı, Bedri oraya

Скачать книгу