Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik. Cemile Kınacı

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik - Cemile Kınacı страница 25

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik - Cemile Kınacı

Скачать книгу

bu tarihten sonra Kazaklara yöneldi (Adilbayev 2002: 70). Orenburg’da bulunduğu sürede Kazakları daha yakından gözlemleme ve onlar hakkında bilgi sahibi olma imkânı bulan İlminskiy, Kazaklar arasında yürütülecek misyonerlik faaliyetinin başarıya ulaşma oranının daha yüksek olduğuna kanaat getirdi. Bunun sebebi, Kazaklarda Tatarlara oranla İslam taassubunun olmamasıydı. Konar-göçer hayat yaşayan Kazaklar arasında her ne kadar İslâm dini yaygınsa da aslında bu, konar-göçer Kazak halkının samimiyetine dayanan, kural ve vecibelerine daha serbest bakan bir İslâm anlayışıydı. Dolayısıyla İlminskiy büyük uğraşlarına rağmen başarılı sonuçlar alamadığı Tatarlar yerine, Kazaklar arasında faaliyet yürütmeye başladı.

      İlminskiy’in programına göre, ilk iş olarak ana dili Rus alfabesiyle öğretilecekti. Ana dilini Rus alfabesiyle öğrenen kişilerin Rusçayı kullanmaya başlamaları daha kolay oluyordu (Aspendiyarov 1994: 65-66). İlsminskiy’in programının merkezini ana dilde eğitim oluşturuyordu, Rusça ise sadece ders olarak olarak programda yer alacaktı. Ancak zaman içinde, öğrenciler Rusçayı öğrendikçe Rusça ana dilinin yerine geçecekti. Bu okullardaki öğretmenler de yerli halktan tayin edilecekti. Bu uygulamalarla millî bir karakter kazanan okullara yerli halk kendi isteğiyle çocuklarını göndermek isteyecekti (Adilbayev 2002: 71).

      İlminskiy’in programının Kazaklar arasındaki yerli uygulayıcısı Ibıray Altinsarin oldu. İlminskiy ile Altinsarin Orenburg’da tanışmıştı. İlminskiy’in düşüncelerinden etkilenen Altinsarin, öncelikle Kiril harfleri esasında Kazak lehçesi ile ders kitapları hazırlayarak Kazak lehçesinin yazı dili olması noktasında ilk girişimleri gerçekleştirdi. Kazaklar arasında İlminskiy’in programına uygun olarak kurulan ilk okulu da yine Ibıray Altinsarin Torgay şehrinde açtı. Daha sonra Kazak bozkırlarında açılan bu okulların sayısı arttı. Altinsarin, birkaç ilkokul, dört Rus-Kazak Lisesi, Kazaklar için öğretmen okulu açtı ve 1877 yılında da bir Rus kız okulunda Kazak kızları için yurt kurdu (Gömeç 2011: 132).

      İlminskiy programına uygun olarak açılan okullarda Kazaklar daha modern bir eğitim aldı. Bu okullarda Rusça ve matematik öğretildi. Okulları bitirenler de genellikle tercüman oldu. Okullara meyledenler çoğunlukla ruv (uruk) idarecilerinin çocuklarıydı. Bazen de ruv liderleri din konusunda hassas davranıp, bu okulda okuyacak çocuklarının Hıristiyanlaşmasından korktukları için kendi çocukları yerine fakir çocuklarını bu okullara kaydettiriyordu (Aspendiyarov 1994: 65).

      Çarlık, Kazaklar arasından kendilerine idarede yardımcı olacak yerli kadroları yetiştirmeyi amaçlayarak Rus-Kazak okullarını kurmuş gibi görünse de, esasen bu okulların açılmasının arka planında Rusların misyonerlik amaçları yatıyordu (Mirzahmetov 1993: 119). Ancak bunun yanı sıra şunu da belirtmek gerekir ki, Rus-Kazak okulları vasıtasıyla Kazaklar arasında eğitim yaygınlaştı ve Kazaklar arasında yaşanan aydınlanma sürecinde bu okullar mühim rol oynadı. Yenilikçi/ceditçi Kazak aydınları, Kazak bozkırlarına açılan bu okullarda okuyarak yetişti.

      1916 İsyanında Kazaklar

      Çarlık yıkılmadan önce Çarlık idaresine karşı yapılan son büyük isyan 1916 isyanıdır ve bu isyan I. Dünya Savaşı’nın seyrini de değiştirmiştir. İsyanı tetikleyen sosyal, ekonomik ve siyasî sebepler vardır. Bu sebepler, Çarlık Hükümeti’nin sömürge siyasetini ağırlaştırması, topraklara zorla el koyması, vergileri ağırlaştırması; Çarlık Hükümeti’nin Kazak halkına ve topraklarına yönelik yürüttüğü Ruslaştırma siyaseti, fakir halkın gittikçe kötüye giden durumu gibi sebeplerdir (Aldajumanov vd. 2010: 637-638).

      I. Dünya Savaşı devam ederken Çarlık Hükümeti, Türkistan topraklarına el koyma ve bu topraklara göçmen yerleştirme siyasetini sürdürdü. 1916 yılında, Türkistan topraklarının Rusya’nın devlet mülkü olarak ilan edildiği hakkındaki kanun daha Devlet Duması’ndan geçmemişken karar uygulanmaya başladı. Bununla birlikte Rusya, savaş ihtiyaçları için Türkistan bölgesinden at, keçe ve et topluyordu. Ancak Rusya Hükümeti Türkistan halkını savaş esnasında askere almadığı gerekçesiyle onlardan savaş ihtiyaçlarını toplarken aşırıya kaçıyordu. Üstelik Çarlık Hükümeti bunu yaparken, Türkistan halkını askere almamayı bir lütufkârlık olarak değerlendiriyor ve savaş ihtiyaçlarını toplarken yaptığı uygulamayı hak olarak görüyordu. Aslında eskiden Kazaklar askere alınıyordu. Hatta 1822 yılında alınan bir kararla Kazak sultan ve biy çocuklarının devlet tarafından askerî okullarda okumasına dair bir kanun da çıkmıştı. Ancak Kenesarı isyanı nedeniyle 1834’ten sonra Kazaklar askere alınmamaya başladı. Daha sonra bazı Kazak aydınları, Rus Kossakları ve Başkurt usulü askerlik yapmayı talep etmişti. Hatta 1900 yılında İrtiş Kazakları Çar Hükümeti’ne başvurup askerlik yapmayı istemişlerse de bu istekleri reddedilmişti. Çünkü Orenburg bölgesi ve Sibirya sınırına yerleştirilmiş Rus Kossakları “Kazaklar asker olurlarsa, gasbedilen toprakları geri alırlar ve isyan ederler” diye Çarlık Hükümetine dilekçe vermişti. Çarlık Hükümeti de onların bu düşüncelerini yerinde bularak Kazakların asker olma isteklerini reddetmişti (Togan 1981: 336). Bu sebeple Kazaklar Rus ordusunda askerlik yapmıyordu.

      25 Haziran 1916 yılında Çarlık Hükümeti daha önce askere alınmayan Türkistanlılardan 19-43 yaş arasındaki erkekleri cephe gerisinde, silahsız olarak çalıştırmak üzere (siper kazma, yol açma, köprü inşası…) askere alma kararı çıkardı. Alınan karara göre, Kazakistan’dan ve merkezî Asya’dan 400 bin kişi, bu rakamın içinde Kazakların yaşadığı bütün oblastlardan 240 bine yakın asker alımı planlandı. Ancak o günün şartlarında Kazaklar arasından bu kadar kişinin askere alınması, sosyal ve ekonomik açıdan Kazakları felakete uğratacak bir durumdu (Aldajumanov vd. 2010: 638).

      Çarlık Hükümeti’nin Kazakları silahsız olarak cephe gerisinde çalıştırmak üzere askere alma kararı, Kazaklar tarafından gerçekte Çarlık Hükümeti’nin kendilerini bilinçli olarak ölüme göndermesi olarak değerlendirildi (Aldajumanov vd. 2010: 638). Alınan bu karar, Türkistan halklarının Çarlık’tan iyilik beklentisinin tamamen bitmesi anlamına geliyordu ve Çarlık’a olan inançlarının son kırılma noktasıydı (Aspendiyarov 1994: 107). Çarlık Hükümetinin askere alma kararını yerli hükümet idarecileri uygunsuz şekilde uyguladılar. Askere alınacak 19-43 yaş aralığındaki Kazaklar listelenirken bölge idarecileri güvenilir listeler hazırlamak yerine, diledikleri şekilde listeler oluşturdular. Zengin Kazaklar bu listelerde çocuklarının yaşlarını büyütüp bu kanundan kurtuldular. Bazı bölge idarecileri de şahsî meseleleri nedeniyle yaşı tutmamasına rağmen düşmanlık besledikleri kişilerin çocuklarının yaş bilgilerini istedikleri şekilde değiştirip askere alınmasına sebep oldular (Aldajumanov vd. 2010: 641). Bütün bu haksızlıklar, artık sabrı tükenen Kazak halkının Çarlık Hükümeti’ne karşı isyan başlatmasına neden oldu. 1916 isyanı, Çarlık Hükümeti’nin düşüş sinyali ve yaklaşmakta olan devrimin ayak sesiydi.

      İsyan özellikle Yedisu oblastındaki Kazak ve Kırgızlar arasında çok şiddetli hissedildi. İkinci olarak da Torgay oblastı isyanın en şiddetli yaşandığı yerdi. Batı, Kuzey ve Güney Kazakistan’da da isyan etkili oldu. İsyan eden Kazaklar, ellerine geçirdikleri Çarlık idarecisi bolısları ve askerleri öldürdü (Aspendiyarov 1994: 108). Çarlık hükümeti isyancıları çok sert bir şekilde cezalandırdı. Kazakistan’ın bütün bölgelerinde mahkemeler kuruldu, isyancılar yargılandı ve ölüm cezasına çarptırıldı. Yedisu bölgesindeki isyan Çarlık Hükümeti’ni çok zor durumda bıraktı. Çarlık yönetimi Almanlarla yapılan savaştan bazı kuvvetleri bu bölgeye çekip isyanı bastırmaya çalıştı. Dolayısıyla

Скачать книгу