Ruslar Ahaltekede. Tugan Mürze Baranovskiy

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ruslar Ahaltekede - Tugan Mürze Baranovskiy страница 5

Жанр:
Серия:
Издательство:
Ruslar Ahaltekede - Tugan Mürze Baranovskiy

Скачать книгу

ödenen 90 gümüş rubleyi geri verdi.

      Develer, satın alınmanın yanı sıra aylık olarak da kirlanıyordu. Böyle durumlarda her bir deve için ayda 15 ruble ödeniyor, her 6-7 devenin başına da aylık 12 rubleden bir deveci (devekeş) tutuluyordu. Devecilerin görevleri hayvanları idare etmekti. Devecilerin en yaşlısına kervanbaşı deniliyor ve arkadaşlarına komuta ediyordu. Müfrezenin herhangi bir işinde ölen her deve için ise sahibine 100 ruble ödeniyordu. Deve sahiplerinin bir kısmı bundan faydalanmak için çeşitli hilelerle başvurdu. Gece yarısı bir veya iki deve sürüden götürülüyor, bir yerde gizleniyor; ertesi gün sabahtan “devemiz öldü” denilerek yalan söyleniyor, böylece para cebe indiriliyordu. Ancak bu hile kısa sürede öğrenildi.

      Develerin gerçekten ölüp ölmediğini ispat etmenin değişik bir üslubu bulunmuştu. Yani devesi yeni ölen Türkmenin, onun kuyruğunu dibinden kesip karargaha getirerek göstermesi gerekiyordu. Böylelikle deve kuyruğu resmi delil hükmünde kabul ediliyordu. Ama kısa süre içinde, kuyrukların çok miktarda getirilmesi dikkat çekti. Satın alınan develerle birlikte, bulundurulan kiralık develerin arasındaki ölüm oranının daha çok görülmesi şüphe uyandırmıştı.100’lük rubleler Türkmenlerin ceplerine girerken bu hilenin foyası ortaya çıktı. Anlaşıldı ki develer gerçekten ölmüyormuş. Hilekar çobanlar, diri develerin kuyruklarını kestikten sonra delil olarak gösterip deve parası alıyorlarmış.

      Sorguya çekilmekten korkan deve sahiplerinin bazıları kendi develerinin kuyruklarına dokunmuyor, Esenkulu’ya gidip deve kuyruğu satın alıyorlarmış. Kuyruk burada çok ucuzmuş. Kuyrukların ne işe yaradığını da söylemiyorlarmış.

      Bu kuyrukların kendilerinden hangi amaçla alındığına pek akıl erdiremeyen Esenkulular, ticaret malzemesi olabileceğine hiç ihtimal vermiyorlardı. En sonunda şöyle bir sonuca vardılar: “Ruslar deve kuyruğundan yemek pişiriyorlar. Rus askerinin azık ihtiyacını temin eden Ermenilere böyle bir görev verilmiştir. Kuyruklar bunun için satın alınıyor.”

      Ancak kuyruğun alınma sebebi öğrenildikten sonra fiyatlar yükselince, katırlar tercih edilmeye başlandı. Müfrezenin mutemedi Kanganov, tekerlekli taşıtlar kervanını teşkil etmeyi tamamladı. Bu kervan 1500 araba ve 1700 attan ibaretti. Her arabaya bir kişi görevlendirilip, bu görevlilere azıkla birlikte her ay 20 ruble ücret veriliyordu.

      Önceleri müfrezede meydan postası yoktu. Bu yüzden büyük sıkıntılar ortaya çıkmıştı. Çünkü mektup göndermek için Bakü’ye gidecek adam bulmak ya da ayda 2 defa gelen posta gemisini bekleyip mektubu Türkmenlerin kayığıyla gemiye götürüp geri dönmek gerekiyordu.

      Bu güçlükler dolayısıyla meydan postası oluşturuldu. İdare merkezi Çekişler’de olan postanın Çat’ta, Düzolum’da ve Tersakan’da şubeleri vardı. Bu sistem sayesinde mektuplar az-çok düzenli olarak yerlerine ulaştırılıyordu. Basit mektupların sadece üçte biri kayboluyor, biri yerine ulaşıyor, biri de Çekişler’e gelinceye kadar ilgili bölümde yatıyordu. Kendi bölgesinden sorumlu görevli ilgili mektupları bulmak için iki-üç mermi kabını dolduran kağıt yığınlarını tek tek elden geçirmek durumunda idi.

      Posta haberleşmesini sağlamak için atlı Türkmenler kullanılıyor, mektuplar deri çantalarda taşınıyordu. Bu görevliler, kendilerine ait gösterişli atlarıyla bir günde 80-100 versta yol kat ediyorlardı. Postanın vaktinde ulaşması için önceden belirlenen miktarın yanı sıra teşvik edici bir ücret daha veriliyordu. Benim işittiğime göre 10 ruble verilmiş. Ayrıca postacıların hepsinin görevlerini içtenlikle yaptıklarını belirtmeliyim. Bütün harekât süresince sadece bir postacı sanki kuyuya düşmüşçesine ortadan kayboldu. O da çantasını bırakıp Tekelerin saflarına geçmişti. Bu çantayı gören Kazaklar alıp ulaşacağı yere götürmüşlerdi.

      Postacılarımızın görevleri sırasında ölüm korkusuna kapıldıkları zamanlar da yok değildi. Çünkü bazı yerlerde, dağ yollarında Tekeler siper kuruyor ve yolcuların üzerine ani baskınlar yapıyordu. Böyle bir baskın sırasında askeri öncü (avangard) bölümünün bulunduğu yere giden tüccarların bir kısmı öldürülmüş ve Tersakan’dan Hocakale’ye giden posta talan edilmişti.

      3. BÖLÜM

      Karargâhta hastalık ve sebepleri

      Kuyular ve suyun durumu

      Sinek

      Sıkıntılı günler

      Tekeler hakkında ilk haberler

      At yarışları

      Askeri yürüyüşe hazırlık

      General Lazarev’in rahatsızlığı

      Piyade askerlerin silahları, donanımı

      Graf Borh kafilesinin gelişi

      Atlı birliklerin siahları, donanımı

      Harekât sırasında develer

      Ordu birlikleri, Çekişler’e geldikten sonra, aniden hastalık baş gösterdi. Hastaların sayısı gün geçtikçe artıyordu. Hastalıkların iki çeşidi yani göz ağrısı ve sonradan dizanteriye dönüşen karın ağrısı müfrezedeki askerlere çok eziyet çektiriyordu. Bu hastalıkların ikisinin ortaya çıkmasına mahalli şartlar sebep oluyordu. Göz hastalıklarının yayılmasına, güneydoğudan rüzgâr estiğinde, gökyüzü ile yeri kaplayan toz toprak neden oluyordu. Çünkü her zerresi midye kabuğunun parçasından oluşan bu tozdan, askerin Türkmen çadırlarının içinde bile korunması mümkün olmuyordu. Hastalıkların ikinci çeşidinin ortaya çıkmasına ise, su sebep oluyordu.

      Çekişler’de ve çevresinde, inceleme müfrezesinin ihtiyacını karşılayacak kuyu yoktu. Ama kuyunun 1 arşın, uzağında da 2 arşın derinlikte çukur kazıldığında içilebilecek iyi bir su alınabiliyordu. Tadı Bakü’den getirilen suyun tadından daha iyiydi. Fakat bu kuyuların suyu bir günden sonra bozulup acılaşıyor, üç günden sonra da daha kötüleşiyor ve insan sağlığı için zararlı oluyordu. Hatta yüksek rütbelilerin her gün yeni kuyu kazılması yönünde sürekli emir çıkarmasına rağmen, askerler 6-7 gün önce kazılan kuyuların suyunu içiyorlardı. Denetlemenin dikkatli yapıldığı yerlerde de kuyular en az üç gün kullanılıyordu. Onlar, içlerinden geçen güneşin ateşli ışıkları altında kuyu kazmaktansa tuzlanan, bozulan, hatta kokuşan suyu içmeyi tercih ediyorlardı. Askerlerin kaynamamış suyu içmelerini engellemek ve hastalıkların önünü almak amacıyla, onlara yeterli miktarlarda çay ve şeker veriliyordu. Ayrıca çay sularını istedikleri zaman kaynatmaları için de izin veriliyordu ama maalesef bu izinleri kullanmaya imkân yoktu.

      Günlerden bir gün, şöyle bir olay oldu:

      Müfrezede odunun yetmemesi ve Bakü’den de kısa zamanda getirilmemesi yüzünden bütün ordu, on gün boyunca sıcak yemek yiyemedi. Bu olayın askerlerin sağlığına nasıl zarar verdiğini belirtmeye bile gerek yok. Yaz günlerinin ilk iki ayında, müfrezedeki hayat çekilmez oldu. Bir yandan 44 dereceye ulaşan sıcaklık, toz-duman, suyun tuzluluğu, diğer yandan da hiçbir iş yapmadan sıkıntı içinde oturmak, çevrede olup bitenlerden haber alamamak, çok eziyet veriyordu.

      Bundan başka, Çekişler’in baş belası olan sinekler hiç rahat bırakmıyordu. İnsanları bıktıran böceklerin nasıl çileden çıkardığını, hatta en dayanıklı

Скачать книгу