Ruslar Ahaltekede. Tugan Mürze Baranovskiy

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ruslar Ahaltekede - Tugan Mürze Baranovskiy страница 9

Жанр:
Серия:
Издательство:
Ruslar Ahaltekede - Tugan Mürze Baranovskiy

Скачать книгу

denilen yere vardık. Önceki yıl burada küçük bir Rus istihkâmı vardı. Etrek ırmağının kenarında büyük bayırın üstünde kurulan bu kalenin kalıntıları bu gün de duruyordu. Bu kale terk edildikten sonra da Ahal Harekâtının sonuna kadar burada yolu korumak amacıyla Piyade Birliğinin bir bölümü ve Dağıstanlıların 100 atlısı bulunuyordu. Kalenin batısında 2 versta uzaklıkta bir harabe vardı.

      Ben bu harabenin eskiden ne olduğunu anlatan iki rivayet duydum.

      Bu rivayetlerden birine göre bir zamanlar Türkmen yurdunda Bayat Hacı adlı takva sahibi bir adam yaşamıştır. O daha ölmeden önce adının bütün doğuya yayıldığını işitir. Herkes onu büyük bir veli sayarmış. Öldükten sonra cesedini buraya getirmişler. Onun için yapılan bu türbeye gömmüşler. Ayrıca yine burada bu velinin kabrini ziyarete gelen insanların dua edip namaz kılmaları için küçük bir mescit kurmuşlar.

      Benim düşünceme göre, şu anlatacağım ikinci rivayet, gerçekten de doğrudur.

      Bu rivayete göre; eski devirlerde burada Türkmenlerin ulu bir yatırı bulunur, 200 versta çevredeki bütün köyler ölülerini buraya getirip gömmüşler. Türkmenlerde cenazenin arkasından mezarlıkta onun ruhunu şad etme geleneği var. Buna göre, ölen kişinin geride kalanları buraya gelerek çeşitli hediyeler (mesela para, koyun, ekmek, başörtüsü, mendil) getirir, ölünün ruhuna ayet okurlar. Gelenlerin ayrıca burada rahat edebilmeleri için ve bu geleneği sürdürebilmeleri için bir de yapı kurulmuş. Sadece bu mezarlıkta değil bütün Türkmen köylerindeki mezarlıklarda da bu şekildedir. Bu mezar evlerinin bir de sahibi oluyor. Bu kişi, mezarlığın bakımım üstüne alıyor. Ölen kişiler için mezar kazmak, mezarların bakımını yapmak ve ayet okumak da bu kişinin görevi. Bayat Hacı denilen kişi de tahminimce yukarıda belirtilen mezarlık görevlisinden başkası değildir. Bayat Hacı öldükten sonra buraya başka ölüler gömülmediği için, onun kurduğu mezar evi ve diğer kabirler zamanla harabeye dönmüş, mezarlardan da hiçbir belirti kalmamış.

      İşte bu rivayetlere göre, Bayat Hacı uzun yıllar burada bulunmuş, böylece Türkmenler arasında büyük bir ün sahibi olmuştur. Bundan dolayı o öldükten sonra, buraya onun adını vermişler ve bu da, zamanımıza kadar yaşamış, unutulmamıştır. Bir zamanlar burada kurulan yapının uzunluğu 5, genişliği 2 kulaç civarında, 4 köşeden ibaretti. Kümbeti içine çökmüştü. Yapının duvarları küçük ve dört köşe kerpiçten örülmüş olup bugüne kadar dayanmışlar. Odaların sayısı 3 olup, girişin karşısındaki küçük oda, belki dış oda olup gelenlerin ayakkabı çıkarmaları içindir. Sağ taraftaki büyükçe yuvarlak oda, belki dua okunan, ibadet edilen yer olarak kullanılmıştır. Sol taraftaki küçük odada, bana göre, Bayat Hacı kendisi yaşamıştır. Yatır harabelerinden biraz ileride 35 kabrin olduğu anlaşılıyor. Bu kabirlerin varlığı, rivayetlerin ikincisinin gerçek olduğunu ispatlıyordu.

      5 Ağustosta gece yarısı saat 03.22’de, güneşin doğmasından çok önce, bütün müfreze ayaktaydı. 46 verstalık yol geçmemiz gerekiyordu. Atların yükünü mümkün olduğunca hafifletmek için askerlerin yüklerini, torbalarını ve başka eşyaları araç gereç kervanına vermek ve develere yerleştirmek için buyruk verildi. Saat 05’te Bayathacı’dan ayrılarak 18 versta yol geçtikten sonra saat 11’de Etrek ırmağının yanındaki Yağlıolum denilen yerde mola verdik. Üç saat dinlendikten sonra da tekrar yola koyulup Tekecikolum’a ulaştık. Yorgunluktan her yanlarımız ağrıyordu. Burada mola vererek geceyi geçirdik.

      Ertesi gün, saat 09’da yola çıkarak Çat berkitmesine doğru yürüdük. Sıcaklığın 46 dereceye yükselmesi, rüzgârın esmemesi, güneşin sadece yakmakla kalmayıp kavurması sebeplerinden, uzunluğu 24 versta olan bu menzil çok büyük bir güçlükle geçilebildi.

      Bu şartlar altında hiçbirimiz doğru dürüst düşünemiyor, ne yapacağımızı bilemiyor, sadece güneş ışıklarının kızgın oklar halinde vücutlarımızı deldiğini hissediyorduk. Bu arada, güneş çarpması, bazı arkadaşlarımızın aramızdan ayrılmasına yol açtı.

      Öğle sonu saat 15.22’de Çat’a varabildik.

      5. BÖLÜM

      Çat’taki istihkâm

      Kızılhaç hastanesi ve ilgili söylentiler

      Asker ölümleri ve söylentiler

      Kabristan

      Kavurucu sıcaklık ve susuzluk

      Horolum

      Yerli şartların değişmesi

      Can Mahmut Mezarlığı harabeleri

      Düzolum istihkâmı,

      Garnizon

      Azık ve hayvan yemlerinin kabul edilmesi

      Karargâhın gelişi

      Müfreze komutanının hastalığı ve haberler

      Bektepe Dağı

      Toz

      Tersakan’a kadar yol

      1878 yılında tasarlanan Çat istihkâmı, Etrek ırmağının sağ kıyısında, Sumbar’ın ona katıldığı yerin yakınında, ırmağın üstünde abanıp duran küçük meydanlıkta yerleşiyordu. Diğer iki yanında birkaç derin dere bulunyor, istihkâmı düzlük tarafından koruyor. Çat istihkâmı, yerleştiği konum itibariyle her türlü saldırılardan iyi korunuyordu. Burasını zapt edebilmek asla mümkün değildi. İstihkâmın kuzeyindeki derelerin en derininin üzerinde kurulan köprü, düzlük yolun devamı durumundaydı, istihkâm da kara evler ve çadırlardan ibaretti.

      Piyade bölüğü, 100 Dağıstanlı ve piyade topçuları buradaki çadırlara ve kara evlere yerleşmişti. Bu istihkâm kurulduktan sonra kısa sürede yapılan küçük kilise, buradaki tek ahşap yapı idi. Bundan başka istihkâmda azık depoları, topçu parkı ve 12’ye yakın dükkân vardı. Bu dükkânlarda çeşitli mallar çok yüksek fiyatlarla satılıyordu.

      Çat istihkâmından yarım versta uzaklıkta Kızılhaç tarafından 200 kişilik hastane kurulmuştu. Hastanenin yataklarının yarısında dizanteri, sıtma ve buna benzer hastalıklara yakalanan askerler yerleştirilmişlerdi.

      Bu hastanenin, askerler arasında iyi olarak anılmadığını belirtmek gerekir. Askerler hastane hakkında söz ettiklerinde; “Sağ selim çıkmazsınız” şeklinde iddialı konuşuyorlardı. Askerlerin fikrine göre, buradan sağ çıkamamanın sebebi doktorların gayretsizliği veya ilgisizliği değil, bulunduğu yerin temiz bir yer olmayışıydı. Buraya gelmek ölmek demekti. Yerli garnizon arasında çıkan bu söylenti, çok geçmeden bizim müfrezemize de yayıldı. Çat istihkâmına vardığımız günün akşamı, akşam yemeğinde şöyle bir söz işittim. Subayların birisi:

      –”Beni duyuyor musunuz? Burada hasta olmayın.”dedi.

      –”Ne? Niçin? Ne olmuş?” diye subaya dört bir yandan soru yağdırdılar.

      –”Şöyle, sebebi şu: Bu hastaneye düşmek, sağlığını kaybetmek demektir. Piyade askerleri, bulunduğu yerin temiz ve sağlıklı olmadığını söylüyorlar… “

Скачать книгу