Kırgız Konar Göçerleri. Baktıbek İsakov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kırgız Konar Göçerleri - Baktıbek İsakov страница 10

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kırgız Konar Göçerleri - Baktıbek İsakov

Скачать книгу

oğulun bir hane sahibi olduğunu, artık babasından ziyade kendisinin bir aile geçiminden sorumlu bulunduğunu belirten bir ifadeydi.

      Bazı ailelerde “çoñ ata” (dede) ile “çoñ ene” (nine) de bulunurdu. Çoñ ata ile çoñ enenin bulunduğu ailenin teşkilinde şöyle bir yol izlendiği görülmektedir. Bir baba ile annenin erkek çocukları “tun” olarak bilinen ilk çocuktan veya büyükten başlayarak evlendiklerinde ayrı bir evde otururlardı. “Kence118 adı verilen en küçük çocuk ise evlendiğinde anne ve babasının evinde oturur ve böylece çoñ ata ile çoñ enenin oturduğu aile vücut bulurdu. “Karısı bardın ırısı bar” (Yaşlısı olan evin kısmeti yüksektir) veya “Karının kebin kapka sal” (Yaşlı sözüne değer ver) gibi atasözleri, yaşlısı olan evin toplum gözündeki değerini belirtmektedir. Bu gibi ailelerde gelinler, evde devamlı yaşlı kimseler bulunduğu için, daha sakin, hoşgörülü ve aile kurallarına bağlı olurlardı. Tabiî olarak bu arada çocuklar, evde çoñ ata ile çoñ ene sayesinde temel aile değerlerini alırlardı.

      Ailede babanın yanında anneye büyük bir değer verilmekteydi. Nitekim toplum içinde söylenen “Ayal cakşı er cakşı, vazir cakşı kan cakşı”119 (İyi kadın kocasını iyi eder, iyi vezir ise hükümdarını iyi eder) ve “Ayal üydün kutu” (Kadın evin “kut”u, bereket getiricisi) gibi sözler, annenin aile içindeki değerini yansıtmaktadır.

      Kırgız uruularında ve buna bağlı olarak Sayak uruusunda tek evlilik daha hakimdi. Ancak toplumda sayıca küçümsenmeyecek oranda çok evlilik de vardı. Genelde çok evlilik zengin ve itibarlı kimselerde görülürdü. Manap veya biy olan kimselerin çoğu defa birden fazla hanımı olurdu. Bu bağlamda XIX. yüzyılın başlarında Cumgal’daki Sayakların manapı olan Kaçıke’nin dört hanımı, XIX. yüzyılın ortalarına doğru Toguz Toro’daki Sayakların manapı Osmon’un beş hanımı ve aynı yüzyılda yaşamış olan Dörbölcün’deki Sayak grubu arasındaki Kalpa adlı zengin kimsenin beş hanımı vardı120. Ancak bu çok evlilik, bazen çocuğu olmayan sıradan kimseler arasında da görülebilirdi. Nitekim Kurtka’daki Sayaklar arasında pek de zengin olmayan Isak adlı kimsenin, çocuğu olmadığı için “tuyak kalsın”121 diyerek dört hanımla evlendiği bilinmektedir122.

      Çok evliliğin hakim olduğu ailelerde, ilk hanıma, saygıyı ve büyüklüğü ifade etmek için baybiçe123 denirken, diğer hanımlara tokol adı verilmekteydi. Ekonomik durumu iyi olan ailelerde, her hanımın kendi ak örgööleri124 (süslü boz üy) bulunurdu. Baybiçe’nin bulunduğu ak örgöö, çoñ üy” diye adlandırılır ve tokol olarak bilinen hanımların evlerinin ortasında yer alırdı. Bazan tokol hanımlar arasında evin erkeğinin en çok sevdiği hanımı olurdu. Evlenen kişi için, her yeni evlenilen hanım, onun gözdesi gibi görünürdü. Ancak her yeni evlenmede, ilk gözdelerin itibarı biraz düşerdi. Bununla birlikte hanımlar arasında erkeğin yine de en ön sırada yer alan bir gözdesi olurdu. Bu durumda olan hanıma “Baydın körör közü” (Kocanın sevgilisi) denirdi.

      Zengin ailelerin dışında veya tek evlilik olan ailelerde eşlerin aile içindeki görevleri, hakları ve yetkileri daha belirgin şekilde ortaya çıkmaktadır. Meselâ eşler arasında iş bölümünde kadına doğal görevi olan ev işleri düşmekteydi. Daha doğrusu eşler, evde yemek yapma, çamaşır yıkama, çocuk bakımı ve evin temizliği gibi işlerden sorumluydu.

      Ailede erkek evlatların yetişmesine verilen değer büyüktü. Onların “atanın er uulu” (babanın erlik eden oğlu) denen güzel sıfat ile anılması, babanın önemli bir arzusu idi. Bundan dolayı evlatlara ad verilirken, iyi ve güzel ad verilmesine çok dikkat edilirdi. Bu bağlamda çocuğun insanî değerlere sahip olacağı inancıyla sağlık, kuvvet, baht ve talih gibi sosyal ve manevî değerlerle ilgili isimler verilirdi. Ayrıca Kırgız ailesinde kızlara “Uulbolsun” (oğul olsun), “Uulkelsin” (oğul gelsin), “Burul”, “Burulay”, “Burulsun” ve “Cañıl” gibi isimler verilmesi, artık kızdan sonra erkek evlad olsun düşüncesini ve dileğini yansıtmaktaydı.

      Kırgız uruularında ve Sayaklarda çocukların özellikleri genel olarak “Atadan üç uul tuulat” (Babadan üç oğul doğar) ibaresi ile ifade edilirdi. Bu ifade ile oğullar “Ataga teñ uul”(babaya denk oğul), “Atadan kem uul” (babaya denksiz oğul) ve “Atadan artık uul” (babadan iyi oğul) sıfatını taşırlardı. Bu bağlamda Cumgal’daki Sayaklar arasında Bayzak adlı saygın kimsenin, manap olan babası Tooke’den daha fazla sevilmesi, sayılması, âdil davranışları ile itibar kazanması ve böylece babası Tooke’den daha ünlü bir hale gelmesi, atadan artık uul sıfatını taşıdığının bir işaretidir.

      Erkek çocuklar kadar olmasa da, halk arasında kız çocuklara büyük değer verilirdi. Kızlar genelde ev işlerinde “Ene”(ana)lerine yardımcı olurlardı. “Kızduu üydö kıl catpayt” (Kzı çok olan evde kıl yatmaz) ata sözünden anlaşılacağı gibi, kızların öncelikli işi, ailede temizlikten sorumlu olmalarıydı. “Kızdın kırk çaçı uluu” (Kız büyüktür) ata sözü ise kızın ailede ve toplumda saygın kimselerden biri olduğunu gösterir. Bir başka atasözünde “Kız bala başkanın bülösü” (Kız başka ailenin üyesidir) denilmesi ise kızın evlenip gitmesine kadar, evin bir misafiri durumunda olduğunu belirtir.

      Aile ile İlgili Terimler

      Sayaklarda, aile ve akrabalık ile ilgili geniş bir kelime ve terim hazinesi bulunmaktadır. Bu kelime veya terimler, genellikle diğer Kırgız uruularındakiler ile bir benzerlik göstermektedir. Ancak kültürlerarası iletişim veya lehçe farklılıkları dolayısıyla değişik terimlerin olduğunu da belirtmek lazımdır. Sayaklarda babaya “ata” ve anneye “ene” veya “apa” denirdi. Aynı baba ve aynı anne çocukları birbirlerine “bir tuugan”; baba aynı ve anne ayrı çocuklara “atalaş bir tuugan”; anne aynı ve baba ayrı çocuklara “eneleş bir tuugan” veya “catındaş (karındaş) bir tuugan” tabirleri kullanılırdı. Ağabeye “bayke”, “ake” veya “ava”; ablaya “ece”; küçük erkek kardeşe “ini”; küçük kız kardeşe “karındaş”; ablalar tarafından küçük kız kardeşlere “siñdi” diye hitap edilirdi. Çocukların dedesine “çoñ ata”; çocukların büyük annesine “çoñ ene” denirdi.

      Kırgızlarda her oğulun yedinci ecdadına kadar neslini sayması gibi bir gelenek vardır. Sayamayanlara “Ceti atasın bilbegen kul” (Yedi babasının kim olduğunu bilmeyen köledir) diye acı bir ifade söylenirdi125. Zira, eskiden dışarıdan gelenler veya satılarak getirilen kimseler, genelde kendi menşeini bilmezlerdi. Bu bakımdan Kırgızlarda yedi ceddini, yani menşeini bilmek çok önemliydi.

      Evlenme yolu ile yapılan akrabalığa “kuda” (dünür) veya “kuda söök” adı verilirdi. Anne tarafından akraba olanlara, diğer Kırgız uruularında olduğu gibi “tay” kelimesi eklenir ve anneanneye “tayene”,

Скачать книгу


<p>118</p>

Kence”, kelime olarak “küçük” veya “evin en genci” anlamına gelmekte ve Türkçedeki “genç” kelimesi ile ilişkili olduğu muhtemel gözükmektedir.

<p>119</p>

Bu Kırgız atasözü, Türkçe’deki “Bir kadın isterse kocasını rezil, isterse vezir eder” atasözü ile anlam bakımından birbirine benzemektedir. Bu iki ifade, kadının aile ve kocası üzerindeki rolünü ve tesirini göstermesi bakımından önemlidir.

<p>120</p>

Bu bilgi Narın bölgesindeki Ak talaa ilçesine bağlı Togolok Moldo köyünde yaşayan Aşır oğlu Ömüş adlı kimseden alınmıştır.

<p>121</p>

Tuyak”, kelime olarak “tuynak”, “hayvan tuynağı” anlamına gelmekte ve burada mecazî olarak “babanın neslini devam ettirecek olan erkek oğul” anlamını taşımaktadır.

<p>122</p>

Bu bilgi Narın bölgesinde Ak talaa ilçesine bağlı Kurtka köyü ahalisinden Isak oğlu Zarılbek adlı kimseden alınmıştır.

<p>123</p>

Zengin anlamındaki “bay” ile abla anlamındaki “biçe”den meydana geldiği analşılan “baybiçe”nin, “zengin abla” veya “büyük abla” manasında kullanıldığı anlaşılmaktadır.

<p>124</p>

“Ak örgöö” için bk. s.

<p>125</p>

Halk arasında anne ve baba, oğullarının veya kızlarının çocuklarını veya torunlarını “nebere”; neberenin çocuğunu “çebere”; çeberenin çocuğunu “ebere”; ebere çocuğunu “gıbıra”, gıbıranın çocuğunu “şıbıra” gibi adlarla anarlardı. Bu şekilde söylene söylene gelen kırkıncı çocuğa yabancı manasında “begana” derlerdi. Bu son tabir, akrabalığın artık kesildiği veya yabancılaşıldığı anlamına gelirdi. Aynı zamanda ecdadlar için de sıra ile ata (baba), çoñ ata (dede), baba, buba, kubarı, coto, cete gibi adlar söylenir ve sırayla kırkıncı ecdada kadar ulaşılabilirdi.