Genç Tulpar Hareketi. Amircan Alpeyisov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Genç Tulpar Hareketi - Amircan Alpeyisov страница 11

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Genç Tulpar Hareketi - Amircan Alpeyisov

Скачать книгу

her yerinde dikkatleri çeker hale geliyordu.

      Onların sözleri her zaman doğru, icraatları her daim sağlam çıktı. Genç Tulpar Uyumu’nun ülke çapında geniş kültürel, maarifçi ve siyasi bir harekete dönüşmesi, Kazak halkının kendi geleceğine üstünkörü bakmadığını da ortaya koymuştu.

      Genç Tulparlılar, kültürel-maarifçilik faaliyetlerine, 1963 yılının kışında, Rusya’nın Omsk eyaletinde Kazakların yoğunlukla yaşadıkları yerler ile (Kazakistan’ın) Jambıl eyaletinde başladılar. Yalnızca Jambıl eyaletinde 90 konser düzenleyip, 50 ayrı ders yaptılar. Yürekten bağlılık, samimiyet olursa başarılamayacak şey yoktur.

      Şiirler okuyup, danslar yapıp yeteneklerini gösteren gençler, her etkinlikte halkın beğenisini kazandılar. Aralarından Horlan Rahimbekova, Jamile Namazbayeva, Klara Aşıkbeyava gibi şarkıcı kızlar çıktı. Konserlere teknik liselerde okuyan Ramazan Bapov, Düysenbek Nakipov, Ravşan Bayseyitova gibi genç yetenekler de katılıp, Genç Tulparlılar’ın saygınlığına katkı sağladılar. Jambıl’da Genç Tulparlılara, halk tarafından çok sevilen besteci Şamşi Kaldayakov da yakınlık gösterdi. Üzerine karabasan çökmüş bir zamanda, genç oğul ve kızların, başlarına gelecekleri düşünmeden halkın derdini dert edinip, cesurca Alaş aydınlarının izini takip ediyor olmalarından etkilenmişti. Şamşi Kaldayakov, Mağcan Cumabayev’in “Sen Güzelsin” şiirini besteledi. Amacı, “Nasıl olsa o kız bir güzel” diyerek, Alaşçı büyük şairi, onu arayan nesil ile buluşturmaktı. O yıllarda Mağcan’ın şiirini, “halk türküsü” diye besteleyip ülkeye yayma, kendi isteğiyle hapse girmeye talip olmak demekti.

      Genç Tulparlılar, ülkede kendileriyle aynı düşünce ve duygudaki mahir gençleri saflarına çektiler. Böyle yetenekli gençlerin ilk sırasında harikulade duygulu sanatçılığıyla, dombıracı Mülkaman Kalavov (Qalavov) bulunuyordu. O, Genç Tulpar sanat grubu ile ülkeyi dolaşıp, Kazakların kutsal dombırasıyla Brahms’ın “Macar Dansı” eserini büyük ustalıkla çalıyor, halkın vazgeçemeyeceği hakiki bir sevgiliye dönüşüyordu. Halkın gönlünü kazanan mahir sanatçılar arasında Beysen Nurpeyisov, Cenis Koyşıbayev, kopuzcu Gülbarşın, Marat Bitibayev, Asiya Nurmat, Lidiya Tuleşeva, Asiya Janseyitova, Sırım Narımbayev ve Sardar Tatubayev de bulunuyordu. Bu kültürel etkinlikleri Murat Avezov, Bolathan Taycan, Altay Kadırjanov, Yer-sayın Tepenov, Asiya Muhambetova ve Amangeldi İrgebayev düzenliyorlardı.

      Genç Tulpar, resmi olarak 1963 yılının kasım ayında kurulup, faaliyetine başlamakla beraber, geniş çaplı faaliyetleri 1964-1965 yılları arasında gerçekleşti. İki yıl içinde, Kazak gençlerinin eğitim gördükleri Rusya kentlerinin tümü ile Riga, Kiev ve Harkov’da şubeleri açıldı. Buralardaki teşkilat çalışmalarını Genç Tulparlılar’dan oluşan komiteler yürüttü. Genç Tulpar Cemiyeti’nin Moskova’da bulunan merkezinin yanı sıra Rusya’nın diğer şehirlerindeki şubeleri de başarılı faaliyetler gerçekleştirdiler. Özellikle, Leningrad’da okuyan öğrencilerden Sarsengali Kospanov ile Marat Sembi’nin yönettiği teşkilat oldukça faaldi. Onlar, Leningrad ile Kazakistan arasındaki dostluk ve kültürel ilişkiler tarihinin daha derinlere uzandığı, Sovyetler Birliği kurulana kadar da güçlü şekilde devam ettiği üzerinde durdular. Tarihçi Marat Sembi, Leningrad’taki “Aray” cemiyetinin kuruluşunu şöyle hatırlıyor:

      “…1964 yılı kasımının dördünde, Genç Tulparlı birkaç delikanlı Leningrad’a gelecek diye haber aldık. Bu cemiyetin yapmakta olduğu işler konusunda epey malumatımız vardı. Bundan dolayı, tüm Kazak öğrenciler olarak onları karşılamanın telaşına düştük. Beklediğimiz gün, bizleri hiç bekletmeden Murat Avezov başkanlığında, aralarında Altay Kadırhanov, Bolathan Taycan ve Makaş Tetimov’un da bulunduğu bir grup insan Leningrad’a geldi.

      Biz, yükseköğrenim kurumlarının hepsinde toplantılar organize ettik. Neticede, “Genç Tulpar”ın Leningrad şubesini açma yönünde mutabık kaldık. Adını da “Aray” koyduk. Başkan olarak da Sarsengali Kospanov adında, büyüklerle de küçüklerle de iyi iletişim kurabilen, çok çalışkan bir insan tayin edildi. O dostumuz, hâlâ Leningrad’da yaşıyor. Gençlik dinamizmi, delikanlılık coşkusuyla Kazak’ın derdiyle dertlenip, tasasını çekmekten yorulmadı. Şu anda da, Sankt-Petersburg ve Leningrad eyaletlerindeki Kazakların “Atamekân Kültür Merkezi”ni yönetiyor.

      Biz faaliyetimize, vokal-dans topluluğu kurmakla başladık. Çok geçmeden Leningrad’daki yükseköğrenim kurumlarında, Kazak şarkı-türküleri işitilmeye, Kurmangazı ile Tattimbet’in “küy”leri çınlamaya başladı. Kazak olmaktan duyduğumuz gurur günden güne artıyordu. Öyle ki dile olan hürmet, bana da, bilhassa tam o yıllarda hâkim oldu desem, yanlış söylemiş olmam. Rus dilli yaşıtlarım da ana dillerini öğrenmeye yöneldiler. Hatta dil meselesini gündeme getirenler de onlar oldu. Niye derseniz, onlar bu varlıklarından, zenginliklerinden ayrılıp gittiler ya, çok gayretli olmaları normal! Şimdi bu olanlara hiç kimseyi inandıramazsın! Nasıl desek, Rusdilli Kazak dostlarda, emperyalist siyasetten dolayı Ruslara karşı küskünlük o dönemde yoğunlaşmıştı.

      Bu durumu, kendiliğinden ortaya çıkan bir hadise diye hesap etmiş değilim. Mesela ben Rus okulunda okudum. Dilim Rusça çıktı. Sınıfımızda Oleg adında bir Rus çocuğu vardı. Bir gün çizim dersinin ev ödevini yapmadan gelmişti. Panik halinde benim çizimimi kopyaladı. Derste, öğretmen ona beş verirken, benim notumu dört yazdı. İçim yandı. Kopya, kopyadır; orijinal de orijinal. Oleg’e verilen yüksek notu ben almalı değil miydim? Öğretmen ile tartışmamın kıl kadar faydası olmadı. Yine onlar haklı çıktı. Rus olduğu için kayırıldı. Böyle şeyler bizim çocuk ruhumuzda, “büyük halk”a karşı kırgınlık, küskünlük tohumları ekilmesine yol açıyordu.

      Bir gün de bir memleketlimiz, Goloşekin’in hayatta olduğunu işitmiş. Buna gerçekmiş gibi inanan Leningrad Politeknik Enstitüsü’nde okuyan Jakıp (Yakup) adlı bu kişi, “Yiğitler, o it yavrusunu nasıl öldürmemiz gerek? Onun toprağa basıp yürümeye hakkı yok!” diyerek oturanlara soran gözlerle baktı. Hiçbirimizin Goloşekin’in hayatta olmadığı konusunda şüphemiz yoktu ama Yakup’un teklifine hepimizin çeşitli cevaplar verdiğimiz hatırımda. Buna aşırı heyecanlılık, aculluk da desek; gençlerin ruh halini, yüreğinin nasıl çarptığını, kanının nasıl kaynamakta olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir.

      “Kazak gençleri, kendilerini yetiştirmeden, iyi eğitim almadan Kazakistan’a dönmeyecek” şeklinde bir sloganımız da vardı. Dersleri zayıf öğrencilere, konunun uzmanı milliyetçe Kazak olan ağabeylerimiz özel olarak ek dersler veriyorlardı. Dönem, bizi işte böyle bir ruhta terbiyelemişti.”

      Sarsengali Kospanov, Leningrad’da ders veren muallim Bolat Tursınov ile öğrenciler Erik Sadıkov, Orınbasar Iskakov, Amangeldi Nurpeyisov, Seniya Şayhina, Timur Süleymenov, Meyram Tumanov, Edvard Sadıkov, Jakıp Sekerbayev, Amangeldi Satpayev ve Sansızbay Nurkamalov gibi yetenekli gençleri etrafına topladı. Seniya Şayhina olmadan bir tek oyun-eğlence yapılmaz olmuştu. Piyanist Seniya, gençlerin övüncüne dönüşmüştü.

      Matematikçi Bolat Tursunov ise ünlü bilim adamı Lev Gumilev’le, satranç oyununda eşlik edecek kadar samimiyet kurmuştu. Bolat Tursunov sayesinde Genç Tulparlılar, Lev Gumilev’le buluşup sohbet ediyor, ondan ders alıyorlardı. Bu tür imkânlardan faydalananlardan biri de Akselev Seydimbek’ti. O, birkaç kez Lev Gumilev’le şahsen görüşmüş, eski Türk kültürü, göçebelerin hayatı üzerine düşüncelerini öğrenmişti.

      Leningrad’taki Aray Cemiyeti de Kazakistan’a ziyaretler

Скачать книгу