Peygamberimiz. Muhammed Ali Lâhûrî

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Peygamberimiz - Muhammed Ali Lâhûrî страница 14

Жанр:
Серия:
Издательство:
Peygamberimiz - Muhammed Ali Lâhûrî

Скачать книгу

insanlığa şunu öğretmek istiyor ki kudretin ektiği tohum ne kadar zayıf olursa olsun, düşmanlık kasırgalarının en şiddetlisine mukavemet eder. Kasırgalar gelir geçer fakat o tohumdan gelen bitki gelişir. Onlardan zarar görmez. Resul-i Ekrem ile arkadaşları da ilahi kanuna uygun olarak Mekkelilerin elinden, bir emsali daha görülmeyen musibetlere, şiddetlere uğramışlardır.

      Önce Mekkelilerin İslam davetine karşı koymaları, Hz. Peygamber’le alay etme şeklinde idi. Mekkeliler, İslam hareketine bir önem vermiyorlardı. Bu hareketin bir zaman sonra kendi kendine yok olacağını sanıyorlardı. İslami hareketin, hiçbir yönden dikkate değmez ancak hakir görülmeye ve alay edilmeye layık olduğu tahmin ediliyordu. Bu harekete karşı taarruza geçmeye lüzum görülmüyordu. Bundan dolayı Mekkeliler, müminlerle karşılaşınca bunlara gülerler, göz kırparlar ve onlarla alay ederlerdi.62

      Bazı zamanlarda da Peygamber Efendimiz’e bakanlar, kâhin, bazen şair derler ve onun bu işin sonunda hiçbir şey yapamayacağını söylerlerdi.63 Bazen de onun aklını oynattığını iddia ederlerdi. Lakin Peygamber’in etrafında akıllı, dirayetli kişiler toplandıkça, Mekkeliler tehlikeyi sezmeye başladılar. Artık bunlarla kayıtsızca istihza etmekle yetinmiyorlar, taarruza başlamaya lüzum görüyorlardı. Bir defasında Peygamberimiz, Kâbe’de, namazda secdede iken Ebu Cehil onun üzerine pis şeyler atmıştı. Peygamberimiz’in namaz kılmak için evinden erken çıkması âdeti idi. Onun geçtiği yollara dikenli dallar konur, karanlıkta bunlara basarak eziyet çekmesini isterlerdi. Bazen yoldan geçerken, üzerine toprak ve taşlar atılırdı. Bir gün Kureyş eşrafından birkaç kişi üzerine hücum etmişler, bunlardan alelade biri, Ukbe b. Ebu Muayd, abasını Peygamberimiz’in boynuna dolamış, onu boğacak derecede sıkmıştı. Peygamberimiz’i Hz. Ebu Bekir yetişerek kurtarmış ve “Rabb’im Allah’tır dediği için bu adamı öldürmek mi istiyorsunuz!” demişti.

      Kureyş arasında itibar sahibi olmayan kölelerle cariyelerin işkencelere tahammül etmekten başka çareleri yoktu. Bilal-i Habeşi’ye, Müslümanlığı reddettirmek için, efendisi tarafından müthiş işkenceler yapılıyordu. Müslümanlık ise bütün bu işkencelere mukavemet edecek derecede, o köle ve cariyelerin kalbine yerleşmişti. Dinden vazgeçmektense hayattan vazgeçmek, bunlar için daha iyi idi.

      Bilal’in efendisi onu her gün öğleden önce zeval vaktinde alır, Arabistan’ın kızgın güneşi altında alevlenen kumların üstüne çırılçıplak yatırır, göğsünün üstüne ağır taş parçaları yığardı. Bilal bu müthiş işkence içinde “Ahad, Ahad!” yani “Bir’dir Bir’dir!” derdi. Ammar’ın babası Yasir ile annesi Sümeyye de vahşice eziyetlere katlanmışlardı. Bunların karşılaştığı felaketler tüyler ürperticidir. Yasir’in iki bacağı bir deveye bağlanmış, develer ters yönlere sürülmüş, bu suretle Yasir pek müthiş bir şekilde şehit edilmişti. Yasir’in annesi Sümeyye de aynı şekilde vahşice işkence ile şehit edilmişti.64 Hz. Ömer’in Müslüman olmadan önce cariyesi bulunan Lübeyne, efendisinden yoruluncaya kadar dayak yer, sonra da efendisi “Şimdi seni acıdığımdan değil, yorulduğumdan bırakıyorum.” derdi.

      Yüksek ailelere mensup Müslümanlar da işkencelerden kurtulamamışlardır. Bunların yakınları ve akrabaları kendilerine her çeşit zulüm ve işkenceleri yapıyorlardı. Hz. Osman’ı bir gün amcası yakalamış ve onu dövmüştü. Müslüman olmadan önce yine Ömer’in eniştesine ve kız kardeşi Fatıma’ya yaptığı muameleyi anlatmıştık. Zübeyr bir hasıra sarılmış, kendisine hava yerine duman koklatılmıştı. Ebu Bekir de bu eziyetli zamanlarda köleyi kurtaramamıştı. Sözün kısası, Müslümanların hepsi hiçbir fark gözetilmeden düşünülmesi muhtemel her zulüm ve işkencelere maruz kalmışlardı.

      Fakat, bu işkence ve zulümler bunların kalplerindeki İslam aşkını ve ateşini söndürmedi. Müminlerin bu harikulade sebatları Mekkelileri şaşırtıyordu. Müminlerin bu kahramanlığı da zalimlerin hiddetini büsbütün arttırıyordu. Bunlar da yapmadık işkence ve zulüm çeşidi bırakmadılar.

      ONUNCU BÖLÜM

      HABEŞİŞTAN’A HİCRET

      Haksızlığa uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret eden kimseleri, ant olsun ki dünyada güzel bir yerde yerleştiririz. Ahiret ecri ise daha büyüktür, keşke bilseler!

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Sajida S. Alvi, “Muhammad Ali Lâhorî”, Encyclopedia of Religion, c. 8, 1987, New York, s. 423.

      2

      Azmi Özcan, “Muhammed Ali Lâhûrî”, TDVİA, C. 30, İstanbul, 2005, s. 500-502.

      3

      Zahid Aziz, “A Survey of the Lahore Ahmadiyya Movement”, U.K, 2008, s. 28-29.

      4

      Alvi, “Muhammad Ali Lâhorî”, s. 423.

      5

      Hadiye Ünsal, “Mevlana Muhammed Ali’nin ‘The Holy Qur’an’ Adlı Meal Tefsiri Üzerine Bir İnceleme”, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Adana, 2010, s. 10.

      6

      Bashir Ahmad, “Ahmadiyya Movement”, 1994, İslamabad, s. 67-68,71.

      7

      Bashir Ahmad, “Ahmadiyya Movement”, s. v.

      8

      Aziz, a.g.e, s. 34-35.

      9

      Ali İmran, 3/96.

      10

      Yecuc ve Mecuc’un seddi yıkıldığı zaman her dere ve tepeden boşanırlar. [Enbiya,

Скачать книгу


<p>62</p>

Suçlular, şüphesiz, inanmış olanlara gülerlerdi. Yanlarından geçtikleri zaman da birbirlerine göz kırparlardı. Taraftarlarına vardıklarında bununla eğlenirlerdi. İnananları gördükleri zaman, ‘Doğrusu bunlar sapık olanlardır.’ derlerdi. [Mutaffifin, 83/29-33]

<p>63</p>

Öğüt ver; Rabbinin nimetiyle sen ne kâhinsin ne de delisin. Yoksa senin için şöyle mi derler: Şairdir. zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz.” [Tur, 52/29-30]

<p>64</p>

İbn Esir’in rivayetine göre, Sümeyye, Ebu Cehil’e karşı ağır sözler söylediğinden Ebu Cehil, Sümeyye’nin mahrem yerine elindeki mızrağı saplayarak onu şehit etmişti. Bu kadın Müslümanların verdiği ilk şehit kadındır.