Araba Sevdası. Recaizade Mahmut Ekrem

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Araba Sevdası - Recaizade Mahmut Ekrem страница 14

Жанр:
Серия:
Издательство:
Araba Sevdası - Recaizade Mahmut Ekrem

Скачать книгу

o güzelliğe ki cümle hareketlerinizde hüküm sürüyor gibi idi? Bunların hepsi beni aldatmaya konkur176 etmiyorlar mı idi?

      Aşk!.. Aşk!.. Bana bu keskin ateşleri hissettirmekliğin bilahare meprize 177 olmuş şiddetli bir pasyon’un ümitsizliği içinde terk etmek için ise beni bitirdin!178

      İmdi 179 güzel hanımefendi! Bu halis ilanıaşka ne aköy180 edeceğinizi bildirmeye tenezzül ediniz veyahut daha iyisi hiç yazmayınız… Kâğıt sizin kıymetli fikirlerinizi saklamaya layık değildir. Onları gönül aldatıcı bir sakız gibi kendi hatırında cemetmeklik yumuşak ve hürmetkâr âşığınıza aittir.

      İmdi hâkipay-ı ismetanelerine 181 yüzüm gözüm sürüp hâl-i perişanımı182 serbestçe arz etmeklik için merhametinize ve kulluğunuza layık bir bende-i senser183 olduğumu ispat etmek üzere münasip bir mahalde randevu ita buyurmaklığınızı istirham eder ve işbu arizamın184 cevabını almak için işbu gelecek pazar günü Büyük Çamlıca’da kâin185 gazinoda teşrifinize muntazır186 bulunacağımı arz ile hatm-i kelam eylerim.187 Her hâlde ferman zat-ı ismetanelerinindir…

Fi 21 Haziran sene 86, yevm-i perşembeÂşık-ı biçarenizM. B.

      7

      İlk karaladığı mektuptan çok daha gülünç, çok daha acayip, ipe sapa gelmez ve bir yeri bir yerini tutmaz bu deli saçmalarını büyük bir dikkatle okudu… Doğrusu mükemmel döktürmüştü… Biraz fazlaca alafranga düşmüş olmasından başka hiçbir kusur bulamadı. Bu kusur ise sunulacak kadının alafrangalığına göre mükemmeliyete delalet edecek bir hâl idi. Sarışın sevgiliye sunulacak aşk mektubunun müsveddesi böylece hazırlandıktan sonra beyefendinin neşesine payan yoktu. Kâh ıslık çalarak kâh “lel lele lel lele, lel lele lel lel” diye “Belle Hélène”den bir hava tutturarak odanın içinde dolaşmaya başladı. Sonra yazı masasının önüne oturup çekmelerden birini açtı. Kenarı yaldızlı, bir ucunda goncalı pembe bir gül resmi bulunan mis kokulu bir kâğıtla bir de zarf çıkardı. Blond’u büyüleyecek, mest edecek olan bu aşk mektubunu büyük bir dikkatle temize çekti. O zaman bu mektuba güzel bir poezi188 veya bir kuple189 iliştirmeyi düşündü. Biraz önce “Secrétaire des Amants”ı karıştırırken gözüne ilişen şiirlerden bazılarını tekrar okudu. İçinden bir tanesini pek beğendi. Bu şiir, ismi bilinmeyen bir kadın için yazılmış üç kuple’den ibaret bir şanson190 idi. Bihruz Bey, henüz adını öğrenemediği sevgilisine bu şiiri sunmayı pek uygun buluyordu. Lakin bunu aynen yazmayı, belki bilinir diye istemedi. An ver191 tercümeye Türkçenin elverişsizliğini, an proz192 tercümede ise çekici bir güzellik olamayacağını düşündü. Bununla beraber kuple’lerin içindeki o güzel fikirlerin, o ince duyguların Türkçeye çevrilince nasıl olacağını anlamak için şöylece tercüme ediverdi:

      Gül adını veririm

      O dişiye ki benim aklımı bulandırır

      Eğer kelime şeyi resmetmeye borçlu ise

      O dişinin bu dilber ismi almaya hakkı vardır,

      Bir gül gibi.

      Bir gül gibi,

      Beni kendisine doğru çektiğinden beri

      Yüreğim hiç durmayarak vuruyor.

      Onu koklamaktan yanıyorum

      Bir gül gibi.

      Bir gül gibi,

      Düşünmeksizin mest eder;

      Sebep olduğu santiman 193

      O santiman’lardan değildir ki geçtiği görülür

      Bir gül gibi.

      Bu tercüme fena değildi. Lakin bey bunu sunmaya değer bulmadı. Çünkü poezi’nin aslını gözünün önünden uzaklaştırdığı gibi tercümesinden hiçbir şey anlayamıyordu. Hele:

      Kelime şeyi resmetmeye borçlu ise.

      cümlesinden, evvela bu şiiri yazan şair-i Fransavînin,194 ondan sonra da tercüme edenin kastettiği manayı bulup çıkarmak son derece imkânsızdı. Bundan başka, “gül” denilen bir çiçeğin insanlar gibi düşünmek özelliği bulunduğuna dair “Langage des Fleurs”de,195 “Histoire Naturelle”de196 bir bahse rastlamadığı gibi Mösyö Piyer’den de şimdiye kadar böyle bir şey işitmediğinden şiirin bu sözünde bir rezon197 bulamıyordu.

      Böyle sözleri anlayabilmek için şair olmak gerektiğini düşündü ve kendisinin de bir şair olmadığına bir aralık üzülür gibi olduysa da bu santiman’ı pek uzun sürmedi:

      “Tu le poet son fu!” 198

      diyerek bu yoksunluğunun da tesellisini buldu. Fakat yazdığı aşk mektubuna bir de şiir ilave ederse sevgilisinin üzerinde yapacağı etki daha kuvvetli olacaktı. Bu arzudan da bir türlü vazgeçemiyordu. Yine kendi kendine söylenmeye başladı:

      “Ah! Türklerde adam gibi bir şair gelmemiş ki… Yalnız Vâsıf199 isminde birisi şansonet’te200 epeyce ün kazanmışsa da onun yazdığı şeylerin de birçoğu komik nevinden… Sanki Türklerin Molyer’i201 olacak… ‘Sokak Süpürgesi’ filan gibi inyobl202 lakırtıları da şiire sokmak, hem de bunu bir kadına karşı söylemek ne kadar bayağılık!.. Dün akşam bizim Mösyö Piyer de kadınlar için epeyce münasebetsiz şeyler söyledi; lakin o, sal a manje’de çok beklettiğim için canı sıkıldığından söyledi. Kes köse kö lamur? Se tön tambur, se tön tambur; Mon şer kavaliye, anfen javu kö lö bo seks vo miyö kön lapen! Amma da tuhaftı ha!.. Başında tüylü şapka, sırtında rob dö şambr, iki koltuğunda birer Bordo şişesi… Ah! Darılmayacağını bilsem şu rüyayı kendisine anlatırdım… Bizim Keşfi sırnaşığı da arabacı olmuştu!.. Ya benim yağız atın havada uçuşu!.. O kaplumbağalar da neydi… Fino köpeğinin ‘Bel Elen’i şante203 etmesi hepsinden drol!204 Lel lele lel

Скачать книгу


<p>176</p>

Concours: El birliği, yardım

<p>177</p>

Méprisé: Küçümsenmiş

<p>178</p>

İlahi Bihruz Bey, sen de bizleri bitirdin!

<p>179</p>

Şimdi

<p>180</p>

Accueil: Kabul

<p>181</p>

Temiz ayak tozunuza

<p>182</p>

Perişan hâlimi

<p>183</p>

Sincère: Candan, samimi

<p>184</p>

Mektubumun

<p>185</p>

Bulunan

<p>186</p>

İntizar eden, bekleyen

<p>187</p>

Sözü bitiririm

<p>188</p>

Poésie: Şiir

<p>189</p>

Couplet: Kıta

<p>190</p>

Chanson: Şarkı

<p>191</p>

En vers: Manzum olarak

<p>192</p>

En prose: Nesir olarak

<p>193</p>

Sentiment: Duygu

<p>194</p>

Fransız şairinin

<p>195</p>

“Langage des Fleurs”: “Çiçeklerin Dili”

<p>196</p>

“Histoire Naturelle”: “Tabiat Bilgisi”, “Tarih-i Tabii”

<p>197</p>

Raison: Mantık, sebep

<p>198</p>

Tous les poètes sont fous!: Bütün şairler delidir!

<p>199</p>

Vâsıf Bey: Enderunlu Osman Vâsıf (? – 1824). Bilhassa şuh şarkılarıyla tanınmış son divan şairlerindendir. Divanı basılmıştır. Çocukluğunda Enderun’a alınarak sarayda anahtar ağalığı, kiler kethüdalığı gibi bazı sıra hizmetlerinde bulunmuştur. Bir atasözü gibi hatırlarda kalan:

“Âteş kenarı kış gününün lâlezarıdır.” mısrası onundur ki halk arasında:

“Mangal başı kış gününün lâlezarıdır.” diye söylenmektedir.

<p>200</p>

Chansonnette: Şarkı

<p>201</p>

Molière (1622-1673): Fransız komedi yazarı. Eserlerinde yaşattığı karakterler çok canlı ve bütün dünyaca benimsenmiş ölmez tiplerdir.

Komedileri Türkçe ile birlikte hemen bütün dünya dillerine çevrilmiştir.

<p>202</p>

Ignoble: Adi

<p>203</p>

“Belle Hélène”i chanter (etmek): Bel Elen şarkısını söylemek.

<p>204</p>

Drôle: Tuhaf şey