Acı Gülüş. Hüseyin Rahmi Gürpınar

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Acı Gülüş - Hüseyin Rahmi Gürpınar страница 20

Жанр:
Серия:
Издательство:
Acı Gülüş - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Скачать книгу

bak pekmezi suratına aktı.”

      İlk intikam ve hiddet taşkınlığıyla ne yaptıklarını bilmeyen iki yorgancı kalfası bu manzaranın garipliği karşısında şimdi akıllarını başlarına almaya, hâl ve hakikati anlamaya uğraşarak üst üste iki vuruşla sersemleyen sakallıyı sofanın ortasına çekerler, kadınlık kılıfından dışarı çıkmış olan bu erkeğin karşısına geçerek büyük bir şaşkınlıkla: “Vay babasının canına, ulan bu ne be? Topsalata’yı ararken deve dikenine rastladık. Bu da top ama çemeni tersine bitmiş… Arkadaş sen bu evde sermaye misin?”

      “Karagöz’ün Ters Evlenme’sindeki kıyafetine benziyor. Sen kendini bilmeyen sarhoş müşterileri avutmak için yedek sermayesi misin?”

      “Yoksa evinizde bu akşam karnaval mı var? Cevap versene enayi… Dilini mi ısırdın?”

      Sakallı karı bu sefer gür bir erkek sesiyle: “Ben laflarınızı koçan gibi ağzınıza tıkardım ama ah ne yapayım? (Eliyle ağzını göstererek) İki ön dişim birden kırıldı. Mevkim gayet tehlikeli, ses çıkarmaya gelmez. Ben de sizin gibi hovardayım. Hovardalıkta amana bıçak olmaz. Aman arkadaşlar ocağınıza düştüm.”

      Tosun: “Korkma… Hiç kasavet çekme…”

      Sakallı: “Bu akşam bizi kurtarırsanız avcunuz mangizle dolar.”

      Emin: “Sizi mi kurtaralım? Dadaş kaç kişisiniz? Vay babasının lülesine üfürdüğümün be… İçeride daha çarşaflı herifler mi var?”

      Sakallı: “Arife tarif lazım değil…”

      Tosun: “Biz işi çaktık. Mahalleliden kurtulmak için siz zamparalar, karı kıyafetine girmişsiniz. Bu kepazelik babayiğitliğe yaraşır mı? Kamalarınızı, rovelverlerinizi çekip buradan erkekçe çıkmalıydınız.”

      Emin: “Affedersin birader, biz seni çarşafın altında tombalakça gördük. Az kalsın silah çatacaktık. Ters bir iş olacaktı. Senden ziyade bizim namusumuza yuf olurdu. Karhanede karı kılığına girmek tehlikelidir. Sarhoşu var, körü var, aptalı var… Ne ise ucuz kurtuldun. Diş tamir olunur ama namus bozulunca meramete gelmez.

      Emin: “Susarsak bize ne var?

      Sakallı: “İkinize de birer tane beşi bir arada…

      Tosun eliyle bir tokat işareti vererek: “Böylesi mi? Biz öyle beşi bir arada çok yedik. Ona karnımız tok, lezzetini biliriz. Bazı mirasyedi hovardalar, sarraf dükkânı bulamayınca beşibiraradayı insanın suratında bozarlar.”

      Sakallı: “Öylesi değil, nal gibi lira… Sapsarı… parıl parıl…”

      Emin: “Yağma yok… Biz beş liraya boynuz takmayız. Fakiriz ama para için bu sanatı yapamayız.”

      Tosun: “Beşibiraradaları ceplerimize, karıları koyunlarımıza koymalı. İşte o zaman susarız.”

      Sakallı: “Bu gece sırası mı ya? Mahalleli bizi fare gibi kapana koydu. Aşağıda bekliyor. İşte size parol39 dönmez… Sonra bir akşam rakısıyla, mezesiyle, çalgısıyla, aftosuyla size bir ziyafet çekmeye söz veriyorum. Hovarda raconunun ne olduğunu bilirsiniz.”

      Tosun: “Olmaz… Yoksa şimdi sizi polise teslim ederiz.”

      Sakallı: “Hele şu odaya sofra başına geliniz. Birer tezgâh önü yapalım. Uyuşuruz.”

      Emin: “Ne tezgâhı kaldı ne önü ne arkası… Biz rakıların hepsini çektik. Su gibi kuvvetsiz bir anzorot… Tutmuyor. Şişeler de ikişer parmak hanım şişesi… Biz Küplü’de maşrapa ile kayık düzü içmeye alışığız. Eğer bizi matiz edip de keşe boğmak istiyorsan böyle ümide düşme… Boş yere yorulursun. Sen sakalınla sızarsın, biz çivi gibi dikine dururuz. Anladın mı çarşaflı moruk?”

      Sakallı: “Bu evde rakı mı yok? Şimdi binlikle getiririm.”

      Tosun: “Binlik, beş yüzlük… Rakı olsun da kaçlık olursa olsun, eyvallah çekeriz. Liralarla beraber Topsalata meydan görmeli. Biz öyle susarız. Çaktın mı lafı?”

      Sakallı: “Canım, Topsalata’ya gelinceye kadar ne karılar var. Bunu o kadar neden beğendiniz?”

      Tosun: “Suratını görmedik, kulaktan âşık olduk. İsmi iştahımızı kabarttı.”

      Sakallı, “Geliniz, geliniz dayılar…” davetiyle kollarından çekerek ikisini de meclis odasına götürür.

      “Ben şimdi geliyorum.” ihtarıyla kendisi tekrar dışarı çıkar. Erkek, kadın, zampara ve sermaye, bütün ev halkının çarşaflı olarak topluca bulundukları odaya girer. Orada uzun uzun fısıltılar, müzakereler olur. Kadınlardan biri avluya iner. Ahmet’i bir köşeye çekerek tehlikeyi kulağına fısıldar. Herifin benzi atar. Kadın daha der ki:

      “Ne yaparsan yap, bu mahalleliyi dışarı savmanın bir kolayına bak… Savamazsan lakırtıyı uzat, yukarıya çıkmalarına meydan verme. Biz o iki sarhoşu şimdi sızdırırız.”

      Kadın, Ahmet’i bu suretle uyandırdıktan sonra alt kattaki kilere girer. Çarşafının altına bir binlik rakıyla birçok meze sıkıştırarak yukarı çıkar. Sakallıya teslim eder. Sakallı tekrar çarşafına bürünerek yükü ile meclis odasına döner. Boş şişeler dolar, meze tabakları donanır.

      Yorgancı ustaları bu sakallı ikramcılarını tekrar çarşaflı görünce sorar:

      “Ne var arkadaş… Yine namahremliğin mi tuttu? Neye örtünüyorsun? Sana kem gözle bakanın gözü çıksın. Hovarda lafı laftır. Dünya ve ahiret istersen babamız ol, istersen anamız ol… Hangisi keyfine gelirse… Ne kadar sarhoş olsak sana karı muamelesi etmeyiz. Kuruntuya düşme…”

      Sakallı gülerek: “Yok, sizden kendimi sakındığım için değil… Aşağıdan yukarı bir polis filan çıkıverirse beni kadın zannetsinler diye çarşaflandım.”

      “Öyle ise aman sakalını iyi ört… Ele verirsen kepazelik olur. Mahalleliden biri sana sataşırsa öyle bize yaptığın gibi sertlenip bıçkınlaşma. Hele o akordu bozuk dilenci armoniğine benzeyen kartal sesini hiç çıkarma. Biraz kırıl, dökül, fıkırda… Hi hi hi yapıver. Yalnız çarşafa girmek para etmez. Sokakta sarhoş çok. Bir zorlusuna rast gelirsen sakalını da göstersen fayda vermez. Tehlikeden kurtulmak için seni suratına maske koymuş zannederler. Kim vurduya gidersin. Vücudun meşe kütüğüne benziyor ama hoşur meraklısı da vardır. Deminden biz bile aldandık.”

      Sakallı kadehi doldurur. Birer tane misafirlere verir. Bir de kendi alır.

      Tosun: “Ver elmasım, nazik elinizden içelim. Orta oyununda mıyız? Kerhanede mi? Baskında mı? Biz de şaşırdık.”

      Sakallı meze vermede acele eder.

      Emin: “Aman nazlım, meze için yorulma. Biz birkaç rakı içer sekiz tabak meze yeriz. Ortada ne varsa ellerimiz hepsini dolaşır. O senin verdiğin dişimizin kovuğuna gitmez. Fakat mezelerden biri eksik. Topsalata!”

      Biraz

Скачать книгу


<p>39</p>

Parol: Söz. (e.n.)