Bir Yolculuktur Aşk. Betül Ak Örnek

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bir Yolculuktur Aşk - Betül Ak Örnek страница 6

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Bir Yolculuktur Aşk - Betül Ak Örnek

Скачать книгу

anneleri çocuklarının yaptıklarıyla başarılarını anlatıp övünürken büyükannen bir kez bile benimle gurur duymadı. Bu durum beni öyle çok üzüyordu ki, ben de kendi kendime hep bir an önce büyüyüp abimi ablamı geçeceğime, çok başarılı olup annemin benimle gurur duyması için çalışacağıma yemin etmiştim. Güçlü olmak ve herkesin takdirini kazanmak istiyordum.”

      “Oldu mu peki babacığım, başardın mı bunu?” diye heyecanla sormuş, ondan gelecek “evet” cevabını duyup umutlanmak istemiştim.

      “Hayır kızım, başaramadım çünkü vazgeçtim. Büyüdükçe anladım ki, o zamanlar bana göre küçük görülmemin bir sebebi vardı. O zamanlar saf çocuk kalbime kibir ve gurur tohumlarının ekilmesine izin verilmiyordu. Ben de bunu bilmeden üzülüyordum ama bu üzüntü, güçlenmesi gereken kişilik toprağımın ihtiyacı olan yağmurun yağmasını sağlıyordu. Hiçbir şeyi doğru düzgün yapamamanın arkasındaki ‘Haddini bil!’ sesi, annemin beni övmeyişi, hepsinin bir sebebi vardı; günahsız bir çocuğun kalbine üstünlük ve gurur tohumları değil, alçakgönüllülük fidanı yerleşsin. Bu dünyada üstünlük taslayacağı hiçbir şeyi olmayan bir insan olsun.”

      Bu ders değildi, bu, korumaktı. Kendini kendinle vuracağın vakit görünmeyen bir elin seni yolundan uzaklaştıracak duyguları kalbinden söküp atmasıydı.

      Devam etti babam.

      “Bazen böyle olur, Allah içimizdeki kötü duyguların büyüyüp benliğimize hizmet etmemesi için umduklarımızı buldurmaz çünkü O’nun için üstünlük ancak takva iledir. O, kıyafetlerin uyumuna, paramızın çokluğuna, güzelliğe, kültüre, sosyal çevremize, gücümüze bakmaz. Kim bana daha yakın olmaya çalışıyor diye gözetler…”

* * *

      Buğulanan gözlerimi silerken küçük kız hâlâ Kısmet’le oynuyor. Ona tüm bunları anlatmak istesem de tutuyorum kendimi. Yanına yaklaşıp dizlerimin üstüne çöküyorum ve küçük ellerini tutup avuçlarından öperken koca gözlerinde gördüğüm küçük Elif’e göz kırpıyorum.

      Kulağına yaklaşıp, “Sana özel bir şey söyleyeceğim,” diyorum. Şaşkın bir ifadeyle açıyor koca gözlerini.

      “Ben bir yolculuktayım, geldiğim yerin çok büyük bir sultanı var. O ne derse o yapılır, ol deyince istediği her şey olur,” diyorum.

      “Gerçekten mi?” diye soruyor heyecanla.

      “Evet, gerçekten. Bana dedi ki, yolculuğunda ufak bir kızla karşılaşacaksın, ona selamımı söyle. O benim için çok değerlidir. Kanayan dizlerinden öp ve ona de ki, ileride çok güzel bir park var, parktaki en büyük ağacın altında ona bir hediye bıraktım, bu hediye onun zarif kalbi için.”

      Heyecandan yanakları kızarıyor, biraz daha yaklaşsam ufacık kalbinin atışını duyacak gibiyim.

      “Gerçekten mi?” Titreyen sesiyle hâlâ söylediklerime inanamıyor. “Başka bir çocuk olmasın? O ben miyim?”

      “Hayır, sensin. Bu sokağın en küçük kızı sen değil misin?”

      “Evet!” diyor heyecanla.

      “O zaman annenden izin aldıktan sonra parka gidip hediyeni al, olur mu?”

      Yüzünde güller açıyor bile, hemen kabul ediyor ve, “Anneee!” diye bağırarak evine doğru koşuyor.

      Onun gidişini izlerken birden silkelenip, ondan önce varıp hediyesini bırakmak için acele etmem gerektiği aklıma gelince Kısmet’i kucakladığım gibi parka koşuyorum.

      2. Durak

Yol ikiye ayrılır; ya idrak eder kabulleniriz ya da isyan eder savruluruz

      Niyet

      Gidiyordum ama ne için yürüdüğümün bilincinde değildim. Bakıyordum ama görmediğim için kör bir bakışın ötesine geçemiyordum. Hareketlerim manadan yoksun olduğu için sonuçta yaptığım işler mekanikti.

      Hiçbir işimin düzgün gitmediği zamanlar nedenler arayıp durdum. Neden olmuyordu? Neden yaptığım işler içime sinmiyordu? Dışarıdan bakınca her şey yolundaydı, o zaman bu bendeki iç huzursuzluğunun sebebi neydi?

      İşte bu zamanlar, sıkıntılar beni sonucu keşif dolu bir arayışa itecekti. Başlangıcı sıkıntılı, sonucu huzur dolu arayışım, “her işte bir hayır vardır” sözünün sağlaması gibiydi.

      Hiçbir şey bilmeden gayriihtiyari yapmaya başladığım ilk şey dua etmek oldu.

      “Allah’ım, beni kâinatı Senin anlamamı istediğin şekilde görebilecek bir anlayışa erdir.”

      Her sabah gözlerimi açar açmaz içimden geçirdiğim ilk şey buydu, ki o zaman cevabı zaten bulduğumun farkında değildim. Yaptığım şey “niyet etmek”ti, dualarım zamanla niyet etmeye evrildi. Bir süre sonra artık her uyandığımda, “Allah’ım, bugün kâinatı arzuladığın gibi görmeyi istiyorum,” diye niyetlendim. Öyle ki, gün içinde birçok kez her davranışımdan önce bu şekilde Yaradan’la konuşuyor, kendimi ve yapmak istediklerimi O’na bildiriyordum. Sonraki süreçler puzzle’ın parçalarının yerine oturup resmin tamamlanması gibiydi; bu zamana kadar ipucu olarak gönderilen tüm parçalar kalp gözümde can bulmuştu.

      Öyle ya, eylemi anlamlı kılan, yapılan işlere ruh veren niyet etmekti. Eylemlerim ne kadar doğru olsa da nihayetinde eksikti çünkü amacımı Yaradan’a bildirmiyor, böylece O’nun hikmetinden nasiplenemiyordum. Karıncanın ayak sesinden haberi olan Allah içimizdekilerin hepsini zaten biliyordu, muhakkak niyetimizi bilmeye de ihtiyacı yoktu ama bizim O’nun huzurunda kendimizi ifade etmeye ihtiyacımız vardı. O’nunla konuşup davranışlarımıza bir anlam yüklemeye, O’nun rahmetinden faydalanmaya ihtiyacı olan bizlerdik. Toprağa rastgele atılmış bir tohumla, büyüyüp tatlı meyveler versin ve dalları kuvvetli ve yemyeşil olsun diye niyet edilip, özenle ekilip sulanan tohum aynı olur muydu hiç? Aynı meyveyi verseler dahi güzel niyetle ekilmiş tohumun meyvesi yendiği vakit vücutta etkisi farklı iyilikte olacaktır çünkü niyet tüm hücrelere bir anlam yüklemiş ve gelişigüzel değil, kendilerinden haberdar olmalarını sağlamıştır.

      “Müminin niyeti amelinden hayırlıdır.” O günlerimi, karamsarlıktan çıkış yolumu düşünürken aklıma gelen bu hadis tüylerimi diken diken ediyor. Bu kutlu sözler bana, sen bir hayrı yapmayı gönlünden geçir, ola ki bir engel çıktı yapamadın, olsun, kalbini temiz tutarak istemen daha hayırlıdır, çünkü Allah kullarına amelden ziyade içteki niyete göre rahmet eder demek istiyordu. Nasıl müjdeli bir haberdi bu! “Sen yeter ki safi amaçla iyi bir iş yapmayı düşün, bana haber ver, izin iste; sonra o güzel niyetini olmuş bil,” diyerek sevindiriyordu Yaradan bizi.

      İşte böyle dostlar, cevap bulmaya niyetlenince Yaradan yanıtları türlü vesilelerle gönderiyor. O gün bugündür niyet etmenin sırrını öğrendikten sonra sevmeye niyet eder oldum, değil mi ki her güzel işin başı sevgi. Benim de eksiğim, kana kana içmek istediğim suydu aşk…

      Sevda yolu, âşığın kalbine hicret etmek… Ben de bu yolculukta niyet ettim Sevgili yolunda Yaradan’ın huzuruna varmaya.

      Bilirim bu yol çetindir.

Скачать книгу