CELIL OKER-ÖZEL BASKI-BIR SAPKA BIR TABANCA. Celil Oker
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу CELIL OKER-ÖZEL BASKI-BIR SAPKA BIR TABANCA - Celil Oker страница 10
“Hanımefendiyi memnun etmeye çalışırız,” dedim.
“Bana ne Noyan?” dedi Yasemin Sert. “Ev senin, eşyalar senin. İster al, ister sat.”
Antrenin kalabalığında gereğinden çok durduğunu belli eden bir biçimde omzunu silkti, buzlu camlı kapıyı açıp salona girdi altes.
“Olur mu şekerim,” dedi Noyan Sert arkasından hareketlenlerek. “Senin onayın olmadan…”
Süleyman Çiçek’le yalnız kaldık antrede. Bir kere daha göz kırptım ona. Eliyle kabak kafasını sıvazladı cevap olarak.
İçeriden Tarkan’ın sesi yükseldi önce. Bir iki mezür sonra değişti, salak bir yerli sit-com’un konuşmaları gelmeye başladı. Sonra Noyan Sert’in sakalı ve gözlüğü belirdi kapıda.
“Bir kahve yapabilir misin bize Süleyman?” dedi arkamdaki adama. “Gelsenize içeri,” dedi bana.
Süleyman Çiçek mutfağa, ben salona yöneldim. Kahve ikramına dahil olup olmadığımdan emin değildim ama. Yasemin Sert televizyonun karşısındaki görkemli koltuğa oturmuştu. Mantosunu çıkarmamış, iki yana salmıştı yalnızca. Mantonun içinden çizmelerine kadar uzanan dökümlü bir elbise fışkırmıştı. Uzaktan kumanda elinde, televizyona bakıyordu. Kapıdan içeri bir adım attım, dikildim.
“Ne gerek vardı kahveye?” dedi Yasemin Sert. “Suna beni bekliyor, geç kaldım zaten. Hem sen Ayça’ya gitmeyecek miydin?”
“Ama sen istedin benimle gelmeyi,” dedi Noyan Sert. “Remzi Bey’le iki satır konuşayım, bırakırım seni.”
“İstemem, atlar bir taksiye giderim, durak şurada,” dedi Yasemin Sert. “Zaten pişman oldum seninle geldiğime. Hadi konuşun.” Önce elini sivrisinek kovalar gibi salladı havada. Sonra net bir hareketle yerinden kalktı, ikimize de bakmadan odadan çıktı. Arkamda koridordaki ayak seslerini, sonra banyonun açılan kapanan sesini duydum.
Noyan Sert bana döndü.
“Ne diyorsunuz?” dedi alçak bir sesle.
“Eve doğru dürüst göz atamadım,” dedim bağırmadan. “Adamınız babanızın sırlarını korumaya kararlıydı.”
“Tabanca?” dedi Noyan Sert.
Paltomun cebine vurdum.
“Onu aldım,” dedim. “Eve de bir bakarım sonra, el ayak çekilince.”
İçeriden banyo kapısının açılıp kapanma sesi geldi tekrar.
“Anladım,” dedi Noyan Sert, daha yavaş bir sesle. Aklına geldi sonra.
“Nasıl gireceksiniz içeri?”
“Bir yolunu bulurum,” dedim. Sustum.
Yasemin Sert içeri girdi. Koltuğa oturmadı ama, pencerelere doğru yürüdü. Dışarı baktı. Mantosuna sarıldı, pencereyi kapatmadı.
“Ben gidiyorum Noyan,” dedi. “Bırakacak mısın beni?”
“Kahve istemediğinden emin misin?” dedi Noyan Sert.
“Sabahtan beri on sekiz kahve içtim Noyan,” dedi karısı. “Sen o yönetmen bozuntusuyla çan çan yaparken, ben kafamı kaldıramadım ödemelerden.”
“Tamam şekerim, tamam,” dedi Noyan Sert. “Ben de bir tuvalete gideyim, çıkalım.”
Yere bakarak odadan çıktı. Dikildiğim yerden sesimi çıkarmadan Yasemin Sert’e bakıyordum. Bakışlarımı sırtında hissetmiş gibi geri döndü. Gözleri ezme modundaydı.
“Emlak komisyoncusuna benzemiyorsunuz hiç,” dedi. “Noyan söylemese ihtimal vermezdim.”
“Bir tahminde bulunun,” dedim. “Neye benziyorum?”
Eve girdiğinden beri ilk kez gerçeğe benzer bir biçimde gülümsedi. Kollarıyla mantosuna daha sıkı sarıldı.
“Pilota,” dedi hiç duraksamadan. “Sürekli rüzgârları bulutları kollayan bir haliniz var.”
Midemde bir yerler kasıldı. Kısa sürdü kasılma ama.
“İnsan hiçbir meslekte rüzgârları bulutları kollamadan ayakta duramaz,” dedim.
Yasemin Sert’in gözleri yumuşadı cevabımı duyunca.
“On yıl daha genç olsaydınız, sizden iyi senior müşteri temsilcisi olur, derdim,” dedi, gerçek mi sahte mi olduğunu anlayamadığım bir gülümseyişle.
Müşteri temsilcisinin ne yaptığını öğrenmiştim reklamcı arkadaşımın ajansına gide gele.
“Benim işimde de müşteriler önemlidir,” dedim.
“Hadi Yasemin!” diye bağırdı Noyan Sert dışardan.
Yasemin Sert kapıya doğru yürüdü. Antreye girince geri döndü. Hemen arkasındaydım.
“Dikkat edin, kandırmasınlar Noyan’ı,” dedi.
“Ha ha ha!” diye güldü Noyan Sert. Eli paltosunun cebindeydi.
Tam o sırada Süleyman Çiçek elindeki tepsiyle mutfaktan çıktı. Üç fincan kahve vardı tepside.
“Kahveye kalamıyoruz Süleyman,” dedi Noyan Sert. “Sen Remzi Bey’i bırakırsın istediği yere.”
“Gerek yok,” dedim. “Bir taksiye atlar giderim.” Evimin buralarda olduğunu belirtmeye gerek duymadım.
Altes kapıyı açtı, bir iki adım attı, kocasını bekledi dışarıda.
“Tamam o zaman,” dedi Noyan Sert, Süleyman Çiçek’e. “Eve git sen de. Sabah ilk iş kartvizitleri bırakmayı unutma Şakir Bey’e.”
“Unutmam,” dedi Süleyman Çiçek.
Elindeki tepsiyle mutfağa girdi.
“Hadi Noyan!” dedi karısı kapının dışından.
Bana döndü Noyan Sert. Paltosunun cebindeki elini çıkardı uzattı elimi sıkmak için aceleyle.
“Görüşürüz,” dedi. “Bir gelişme olursa haberleşiriz.”
“Tamam,” dedim. “Bir gelişme olursa haberleşiriz.”
Kapıyı arkalarından kapadım.
Süleyman Çiçek yeniden belirdi mutfağın kapısında.
“Bir dakika bekle beyim,” dedi. “Şu fincanları yıkayıp pencereleri kapayayım, çıkalım.”
“Keyfine bak,” dedim. “Ben de bir tuvalete gireyim, kaçıyorum.”
Bir