.

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу - страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
 -

Скачать книгу

Dürüstlük: Genç bireyin inançları vardır ve bunları savunur.

      • Planlama ve karar alma: Genç birey önceden plan yapmayı ve tercihlerde bulunmayı bilir.

      • Şahsi geleceğine dair olumlu bakış: Genç birey kendi şahsi geleceği konusunda iyimserdir.

      Search Institute’un bulgularını basitçe şöyle ifade edebiliriz: Ergenler ne kadar fazla içsel ve dışsal varlık edinirse başarılı olma şansları o kadar yüksektir.

      Olumlu Ortamlar + Olumlu Karakter Özellikleri = Başarı12

SIZIN DEVREYE GIRDIĞINIZ YER

      Kendi ergenlik döneminizi düşünün. Hayatınızda sizin için en önemli olan ve üstünüzde en büyük etkiyi yaratan yetişkinleri düşünün. O öğretmeni. Ailenin o üyesini.

      Tüm bu insanların ortak özelliği nedir? Sizin hayrınıza kendilerini kasten feda ettiklerini sanmıyorum.

      Sizi cesaretlendirmeye uğraştılar. Gerektiğinde hep çıkageldiler. Onlar saygı duyduğunuz yetişkinlerdi. Hep yanınızda olduklarını açık seçik gösterdiler. Sizi, yapabileceğinizi sandığınızdan daha fazlasını yapmaya zorladılar. Search Institute’un beş milyon örnekten toplanan verilerinin ardında yatan mesaj da budur işte.

      Olumlu karakter özellikleri vardır çünkü önemseyen, ilgili yetişkinler bunları besler.

      Olumlu ortamlar vardır çünkü önemseyen, ilgili yetişkinler bunları besler.

      Böyle şeyler havadan düşüvermez. Tek boynuzlu at gibi sihirli biçimde ortaya çıkmaz. Sizin ve benim gibi insanların maksatlı gayretlerinin sonucudur. Destekleyici bir okul eğitiminiz oldu mu? Bunu yaratmak için yetişkinler çalıştı. Sizi biçimlendiren bir okul sonrası aktiviteniz var mıydı? Bunu sağlamak için yetişkinler çalıştı. Çatışmaları iyi biçimde nasıl idare edeceğinizi öğrendiniz mi? Bunu size öğretenler ve örnek olanlar yetişkinlerdi.

      Search Institute başkanı Peter Benson bu veriyi inceledikten sonra şu sonuca vardı: “Genç insanların deneyimleri, bireyler gençlerin sağlıklı gelişimine katkı sağlama konusunda şahsi sorumluluk üstlenmediği sürece köklü biçimde değişmez.”13

      Bahsettiği o “bireyler” var ya… Onlar biziz. Siz ve ben.

EBEVEYNLER ANLAMIYOR İŞTE (KENDI ÖNEMLERINI)

      Ebeveynler, bir ergenin yaşamındaki varlıkları geliştirme, olanaklı hale getirme ve besleme konusunda en büyük potansiyel etkiye sahip. Bu yüzden YMCA araştırması çocukların içgüdüsel olarak ebeveynleriyle daha fazla vakit geçirmek istediğini söylediğinde gerçeği yansıtmış oluyor. Ebeveynlerinden gelecek bir şeye ihtiyaçları olduğunu biliyorlar. Bunun ne olduğunu kelimelerle ifade edemiyorlar belki ama onlara ihtiyaçları olduğunu biliyorlar.

      O hız treni korkutucu ve güvenlik çubuğu onları güvende tutuyor. İşte anladıkları bu.

      Bununla birlikte, yetişkinler de haklı. Bir ergenin potansiyelini saptırabilecek ya da yok edebilecek korkutucu, kendine zarar verici tercihler ortaya çıkabilir. Sadece, bu davranışı önleyebilecek en iyi çözümün kendileri olduğunu fark etmezler.

      Peki biz ebeveynler olarak ne yapıyoruz? Eh, ebeveynler genelde çocukları ergenliğe girdiğinde onlarla daha az zaman geçirmeye başlıyor.14 Babalar çocukları on iki yaşından küçükken onlarla günde ortalama yirmi altı dakika civarında bir zaman geçirirken, bu rakam ergenlikte günde dokuz dakikadan aza iniyor. Bir annenin çocuklarıyla küçüklüklerinde geçirdiği ortalama zaman günde yaklaşık otuz bir dakikayken, bu rakam çocuklar ergen olduğunda on bir dakika civarına düşüyor.

      Anlıyorum: Bir ergen (ya da herhangi biri hatta) sizi deli ediyorsa yapmak isteyeceğiniz son şey onunla zaman geçirmektir. Ama ya onların bu itmesi, çekmesi ve sınaması aslında vardıkları yetişkinlik seviyesinde kelimelerle ifade edebileceklerinden daha fazla size ihtiyaç duyduklarının bir işaretiyse? Ya korkmuşlarsa ve rol yapıyorlarsa?

      Peki ya ergenlik yaşları bir hız treniyse ve siz de güvenlik çubuğuysanız? Ve düşünmeden verdiğiniz geri çekilme tepkisi doğru davranış değilse?

      Özetleyecek olursak:

      Çocuklar anne ve babayla günde toplam yaklaşık 57 dakika zaman geçiriyor.

      buna karşılık

      Ergenler anne ve babayla günde toplam yaklaşık 20 dakika zaman geçiriyor.

      Dolayısıyla, tam da bizimle daha fazla zaman geçirmeye ihtiyaç duydukları bir anda, ergenlerle neredeyse üçte iki oranında daha az zaman geçiriyoruz.

      Ergenler vahşice dürüst olduğunda, sizinle daha çok zaman geçirmeyi içten içe istediklerini söyleyeceklerdir. Üstelik siz de muhtemelen –içgüdüsel olarak– bunun doğru olduğunu bilirsiniz.

      Ergen çocuğunuzun sizin zamanınıza ihtiyacı var.

BU SIZIN İÇIN NE ANLAMA GELIYOR?

      “Ne ekersen onu biçersin” lafını duymuşsunuzdur. Muhtemelen yedinci sınıftaki basketbol koçunuz söylemiştir. Lisedeki İngilizce öğretmeniniz de. Ergen çocuğunuzun yaşamında bir etki yaratma çabası söz konusu olduğunda da aynısı geçerlidir; odaklanmış dikkatiniz ve zamanınız önemlidir.

      Kaliteli zaman bol vakitte gerçekleşir. Eğer ergen çocuğunuzla ilişkinizin kalitesinin artmasını istiyorsanız ayırdığınız zamanın miktarını da artırmanız gerekir.

      Maalesef bunun HİÇBİR KESTİRME YOLU yok.

      Kestirme yol olduğunu söyleyen herkes muhtemelen size bir şeyler satmaya çalışıyordur. Saat tam 19.23’te yaşanacak özel, şahane anlar planlayamazsınız. Bu anlar kendiliğinden yaşanır.

ÇIKAGELMENIN GÜCÜ

      Yirmi yıla yakın bir süre ergenlerle çalıştıktan sonra, ergen yaştakilerin bir bilmece olduğunu öğrendim. Tek kelimelik yanıtlarla yaşıyorlar. Kaprisli olabiliyorlar. Soğuk davranabiliyorlar.

      Ergen olmanın ne anlama geldiğinin en iyi anlatımlarından biri, J.D. Salinger’ın ünlü Çavdar Tarlasındaki Çocuklar romanında başkahraman Holden Caulfield’da bulunabilir. Bu dokunaklı hikâyede Holden çok şey yapmak ister ama yine de hiçbir şey yapamaz. Sahtelikten nefret ettiğini tekrar tekrar söylese de başka insanlara sık sık yalan söyler. Çaresizce herkesin ondan hoşlanmasını ister ama soğuktur ve çok bencildir. Dünyayı değiştirmek ister ama hiçbir şey yapamaz. Başka bir deyişle, Holden Caulfield modern ergenin hayli doğru çizilmiş bir portresidir. Aslında edebiyattaki “güvenilmez anlatıcı”nın somut bir örneğidir.

      Güvenilmez. İşte mesele bu. Ergenken her şey güvenilmez görünür. Ergen çocuğunuzun hayatında her şey değişiyordur. Ve ergenlerin hepsinin sorunu çok korkmalarıdır. Herkes kendisine büyük bir şeyler olduğunu bilir –onu sonsuza dek değiştirip biçimleyecek bir şey– ama bu ürkütücü sisin ötesini görebilecek yaşam deneyimine sahip değildir. Bu yüzden herkes fena halde güvensiz ve korkmuş halde kalakalır.15

Скачать книгу


<p>12</p>

Aslında Search Institute’un uzun süreli bir araştırmasında, etnik azınlığa tabi, tek ebeveynle yaşayan, öğle yemeklerinde ücretsiz ve düşük ücretli öğünler yiyen ve otuz bir ila kırk varlığa sahip çocukların, orta ve üst orta gelirli iki ebeveyni olan ama sadece on veya daha az varlığı olan beyaz bir ergenden daha iyi ilerleme kaydettiği ortaya çıktı.

<p>13</p>

Peter L. Benson, All Kids Are Our Kids: What Communities Must Do to Raise Caring and Responsible Children and Adolescents, San Francisco, Jossey–Bass, 1997, s. 157.

<p>14</p>

C.B. Lam, S.M. McHale ve A.C. Crouter, “Parent-Child Shared Time from Middle Childhood to Late Adolescence: Developmental Course and Adjustment Correlates”, Child Development 83, 2012, s. 2089.

<p>15</p>

Katolik teologlar haklıydı. Cehennem ile cennet arasında herkesin günahlarının bedelini ödediği bir yer vardır ve oraya ortaokul denir.