Duman Olan Adam. Пер Валё

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Duman Olan Adam - Пер Валё страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Duman Olan Adam - Пер Валё Martin Beck

Скачать книгу

bir sonraki uyarıya kadar dondurulmuş. Bundan ötürü, Matsson’un nerede olduğu hakkında en ufak bir fikirleri bile yok.”

      “Adam şüphesiz sırra kadem basmış,” dedi Martin Beck.

      “Evet, aynen. Çok endişelendirici bir durum.”

      “Ama duman olup uçmadı ya,” dedi kızıl saçlı adam.

      Martin Beck bir dirseğini masanın kenarına yasladı, yumruğunu sıkıp parmak boğumlarını burun kemerine bastırdı. Vapur, ada ve iskele zihninde gittikçe uzaklaşıp silikleşiyordu.

      “Benim buradaki rolüm ne?” dedi.

      “O bizim fikrimizdi ancak şahsen siz olacağını bilmiyorduk. Biz bunların hepsini kendimiz soruşturamayız, en azından on gün içinde. Her ne olduysa, adam bir nedenle kimliğini mi gizledi, intihar mı etti, kaza mı geçirdi… yoksa başka bir şey mi oldu, polislik bir mesele. Yani bu iş ancak bir profesyonel tarafından yürütülebilir. Dolayısıyla, bayağı gayriresmî bir şekilde, biz de en üst seviyedeki polisle irtibata geçtik. Birisi seni tavsiye etti. Şimdi zurnanın zırt dediği yer, senin bu davayı üstlenip üstlenmeyeceğin. Kalkıp buraya gelmiş olman bile, sanırım diğer görevlerinden alınacağın anlamına geliyor.”

      Martin Beck kahkahasını bastırdı. İki memur da ona sertçe bakıyordu. Tahminince, bu davranışını yakışıksız bulmuşlardı.

      “Evet, herhalde alınırım,” dedi, balık ağlarını ve kürekleri düşünerek. “Ancak benim tam olarak ne yapabileceğimi düşünüyorsunuz?”

      Memur omuz silkti.

      “Oraya gideceğini herhalde. Onu bulmanı. İstersen yarın sabah gidebilirsin. Her şey ayarlandı, bizim kanallarımız sayesinde tabii. Geçici süreliğine bizim kadroya transfer edilecek ve maaşını bizden alacaksın ancak resmî bir göreve atanmayacaksın. Doğal olarak sana her yönden yardım edeceğiz. Mesela, istersen oradaki polisle irtibata geçebilirsin ya da geçmeyebilirsin. Dediğim gibi, yarın sabah yola çıkabilirsin.”

      Martin Beck şöyle bir düşündü.

      “O zaman öbür gün.”

      “O da olur.”

      “Bugün öğleden sonra haber veririm.”

      “Çok fazla düşünme ama.”

      “Bir saate kalmaz telefon ederim. Hoşça kalın.”

      Kızıl saçlı adam bir telaş masasının arkasından çıktı. Sol eliyle Martin Beck’in sırtını sıvazlarken sağ eliyle de tokalaştı.

      “Eh, hoşça kal öyleyse. Hoşça kal Martin. Elinden geleni yap. Konu önemli.”

      “Gerçekten öyle,” dedi diğer adam.

      “Evet,” dedi kızıl saçlı, “belki de elimizde bir başka Wallenberg skandalı var.”

      “Özellikle bu adı ağzımıza almamamız söylenmişti,” dedi diğer adam bezgin bir çaresizlikle.

      Martin Beck başıyla onaylayıp çıktı.

      4

      “Gidecek misin oralara?” dedi Hammar.

      “Henüz bilmiyorum. Dillerini bile bilmiyorum.”

      “Teşkilatta bilen yok zaten. Merak etme, baktık. Her neyse, İngilizce ve Almancayla idare edebilirsin dediler.”

      “Tuhaf bir durum.”

      “Aptalca bir durum,” dedi Hammar. “Ancak DİB’dekilerin bilmediği bir bilgi var elimde. O adamla ilgili bir dosyamız var.”

      “Alf Matsson?”

      “Evet. Üçüncü Şube’nin arşivinde. Gizli dosyalar bölümünde.”

      “Casuslukla Mücadele mi?”

      “Aynen. Güvenlik Birimi. Üç ay önce bu adam hakkında bir soruşturma yapılmış.”

      Kollberg neredeyse kulakları sağır eden bir sesle kapıyı yumruklayıp kafasını içeri soktu. Martin Beck’e hayretler içinde baktı. “Burada ne arıyorsun?”

      “Tatilimi yapıyorum.”

      “Nedir bu fısır fısır haliniz? Gideyim mi? Geldiğim gibi sessizce, kimseye çaktırmadan?”

      “Evet,” dedi Hammar. “Hayır, gitme. Fısır fısırdan usandım. İçeri gir ve kapıyı da kapat.”

      Masasının çekmecesinden bir dosya çıkardı.

      “Rutin bir soruşturmaydı,” dedi, “derinleştirmeye gerek duyulmadı. Ancak bazı bölümleri, bu dosyayla ilgilenmeyi düşünen kişilerin ilgisini çekebilir.”

      “Neyin peşindesiniz?” dedi Kollberg. “Gizli bir istihbarat birimi mi kurdunuz?”

      “Böyle öteceksen gidebilirsin,” dedi Martin Beck. “Casuslukla Mücadele birimi neden Matsson’la ilgileniyordu?”

      “Pasaportta çalışan memurların kendilerine has tuhaflıkları vardır. Arlanda havaalanında mesela, vize isteyen Avrupa ülkelerine seyahat edenlerin isimlerini yazarlar. Kayıt defterlerine bakan zeki bir çocuk, bu Matsson denen adamın çok fazla seyahate çıktığından işkillenmiş. Varşova, Prag, Budapeşte, Sofya, Bükreş, Köstence, Belgrad. Pasaportunu çok kullanıyormuş.”

      “Eee?”

      “Dolayısıyla Güvenlik Şube sessizden ufak çaplı bir soruşturma yapmış. Örneğin çalıştığı dergiye gidip sormuşlar.”

      “Ne cevap almışlar?”

      “Gayet doğrudur, demiş dergi. Alf Matsson pasaportunu çok kullanır. Neden kullanmasın? Doğu Avrupa ilişkileri konusunda uzmanımız. Bundan daha kayda değer sonuçlar elde edilmemiş ama bir iki nokta daha var. Al sen bu zırvayı, otur kendin oku. Buraya oturabilirsin. Çünkü ben şimdi eve gidiyorum. Bu akşam bir James Bond filmi izleyeceğim. Hoşça kal!”

      Martin Beck raporu önüne çekip okumaya başladı. Birinci sayfayı bitirince Kollberg’in önüne itti, Kollberg parmak uçlarıyla kâğıdı alıp önüne koydu. Martin Beck ona sorgulayıcı bir bakış attı.

      “Çok terliyorum,” dedi Kollberg. “Bu gizli belgeleri berbat etmek istemem.”

      Martin Beck başıyla onayladı. Kendisi soğuk algınlığı geçirmediği sürece hiç terlemezdi.

      İlerleyen bir saat boyunca hiçbir şey demediler.

      Dosyanın içinde acilen ilgi gösterilmesi gereken bir konu yoktu ancak en ince ayrıntısına kadar yazılmıştı. Alf Matsson 1934 yılında Göteborg’da değil de 1933 yılında Mölndal’da doğmuştu. 1952 senesinde, bir taşrada gazeteciliğe başlamıştı ve 1955’te spor yazarı olarak Stockholm’e gelene kadar birçok günlük gazetede röportaj hazırlamıştı. Bir spor muhabiri

Скачать книгу