Kilitli Oda. Пер Валё

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kilitli Oda - Пер Валё страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kilitli Oda - Пер Валё Martin Beck

Скачать книгу

mı?”

      “Tabii ki.”

      “Hangi şekilde?”

      “Kendini kalbinden vurmuş. Kurşun hâlâ göğüs kafesindeydi.”

      “Kurşun kalbi delmiş miydi?”

      “Çok yaklaşmış. Asıl hasar aorttaydı.” Kız kısa bir an durdu, sonra bir nebze laf sokar gibi ekledi: “Anlaşılacak bir biçimde ifade edebildim mi?”

      “Elbette.” Martin Beck sıradaki sorusunu dikkatlice düşündü. “Kurşun yaraları hakkında tecrübeniz var mı?”

      “Yeterince tecrübem var. Her neyse, bu vakada karışık bir nokta yoktu.” Kız hayatı boyunca kurşun yarası almış kaç kurban üstünde otopsi yürütmüş olabilirdi ki? İki mi? Üç mü? Ya da belki de bir?

      Doktor belki de Martin Beck’in dillendirmediği şüpheleri sezinleyerek açıkladı: “İki sene önce, İç Savaş sırasında Ürdün’de çalıştım. Orada bildiğiniz üzere kurşun yarasından geçilmiyordu.”

      “Fakat tahminen o kadar çok intihar görülmüyordu.”

      “Hayır, pek değil.”

      “Eh, genelde,” dedi Martin Beck, “çok az sayıda intihar vakasında kalp hedef alınır. Çoğu kendilerini ağzından, kimileri de şakağından vurur.”

      “Olabilir. Fakat bu adam benim gördüğüm ilk vaka değildi. Psikoloji okurken intihar edenlerin, özellikle de duygusal olanların kalplerini hedef almak gibi derin içgüdüleri olduğunu öğrenmiştim. Anlaşılan, yaygın bir eğilim.”

      “Sence Svärd bu kurşun yarasıyla ne kadar süre hayatta kaldı?”

      “Uzun değil. Bir dakika, bilemedin iki ya da üç. İç kanama her yeri kaplamıştı. Ben bir dakika derim. Yine de çizgiler çok küçük. Bir şey değişir mi?”

      “Belki değişmez. Fakat ilgimi çeken bir nokta daha var. Cesedi 20 Haziran’da incelediniz?”

      “Evet, doğru.”

      “Sizce adam o gün, kaç gündür ölüydü?”

      “Mmm…”

      “Bu noktada, raporunuz muğlak.”

      “Açıkçası tam olarak söylemek kolay değil. Belki benden daha tecrübeli bir patoloji uzmanı size daha net cevap verebilir.”

      “Peki ama siz ne düşünüyorsunuz?”

      “En az iki aydır, ama…”

      “Ama ne?”

      “Ama bulunduğu yere bağlı. Sıcaklık ve nemin etkisi önemli bir faktör. Zaman daha kısa olabilir. Örneğin bedenin yüksek ısıya maruz kalması. Diğer yandan dezentegrasyon çok kapsamlı, dediğim gibi…”

      “Peki kurşunun girişte açtığı yara?”

      “Şu doku bozulması bu konuda bir şey demeyi zorlaştırıyor.”

      “Namlu bedenle temas hâlinde mi ateş edilmiş?”

      “Bana göre öyle değil. Ama yanılıyor olabilirim tabii.”

      “Tamam da siz ne düşünüyorsunuz?”

      “Başka türlü ateş ettiğini. Bilinen iki klasik tür var, değil mi?”

      “Evet,” dedi Martin Beck, “öyle.”

      “Ya namluyu vücuda dayayıp tetiği çeker yahut silahı, artık her neyse, tutan kolunu ileri uzatıp silahı ters çevirir, bu durumda tetiği başparmağıyla çekmesi gerekir.”

      “Kesinlikle. Yani siz böyle düşünüyorsunuz?”

      “Düşünülebilecek her ihtimali hesaba katarak evet. Bu kadar çok bozulmuş bir bedende yakınlığı tespit etmek gerçekten zor.”

      “Anlıyorum.”

      “O zaman bir şey anlamayan tek benim,” dedi kız rahatça. “Bu soruları niçin soruyorsunuz? Kendini hangi yönden vurduğunun bir önemi var mı?”

      “Evet, öyle gözüküyor. Svärd evinde, bütün pencere ve kapılar içeriden kapalı hâlde ölü bulundu. Elektrikli bir radyatörün yanında yatıyordu.”

      “İleri seviyede çürümenin açıklaması bu,” dedi. “O zaman bir ay süre yeterlidir.”

      “Gerçekten mi?”

      “Evet. Aynı zamanda neden nokta atışa rağmen cildinde barut yanığı bulamadığımızı da açıklayabilir.”

      “Anladım,” dedi Martin Beck. “Yardımınız için teşekkürler.”

      “Ah, bir şey değil. Açıklayabileceğim başka şey varsa arayabilirsiniz.”

      “Hoşça kalın.” Ahizeyi yerine koydu. Kız açıklama konusunda kaçın kurasıydı. Yakında geriye açıklanacak tek şey kalacaktı. Ama o hepten şaşırtıcıydı. Svärd kesinlikle intihar etmiş olamazdı. Tabanca olmadan kendini vurmak her yiğidin harcı değildi.

      Bergs Caddesi’ndeki dairede silah bulunmamıştı ki.

      7

      Martin Beck, telefon görüşmelerine devam etti. Bergs Caddesi’ne çağrılan ilk devriye polisine ulaşmaya çalıştı ama iki memur da anlaşılan mesaide değildi. Birkaç yeri daha arayıp taradıktan sonra, birisinin tatilde, diğerinin de bir duruşmada delil sunmak için izinli olduğu anlaşıldı. Gunvald Larsson toplantılarla meşguldü ve Einar Rönn çağrıldığı bir yere gitmek üzere dışarı çıkmıştı.

      Martin Beck, uzun bir süre daha uğraştıktan sonra vakayı Cinayet Masası’na gönderen dedektif komisere ulaşmayı başardı. Bu da 26 Haziran Pazartesi günü olmuştu ve Martin Beck adama bir soru sormak zorundaydı: “Otopsi raporunun çarşamba günü erkenden geldiği doğru mu?”

      Adam cevap verirken sesi fark edilir şekilde titredi: “Emin değilim ama ben şahsen o cuma gününe kadar okumadım.”

      Martin Beck bir şey demedi. Bir nevi açıklama bekledi. Açıklama geldi:

      “Bizim bölgede, polis kuvveti yarıya inmiş vaziyette. En acil meseleleri halletmeden ona el atmam mümkün değildi. Dosya üstüne dosya geliyor. Her gün daha da beter bir hâl alıyor.”

      “Yani o tarihten önce hiç kimse otopsi raporuna bakmadı?”

      “Evet, bizim buradaki amir baktı. Cuma sabahı da tabancayla kim ilgilendi diye sordu.”

      “Ne tabancası?”

      “Svärd’ın kendini vurduğu tabanca. Benim tabancadan haberim yoktu ama oraya çağrılan memurlar bulmuştur

Скачать книгу