Teröristler. Пер Валё

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Teröristler - Пер Валё страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Teröristler - Пер Валё Martin Beck

Скачать книгу

savunma avukatı,” dedi Martin Beck. “Anlaşılan bu davayı o almış.”

      “Densiz,” dedi Bulldozer, bariz sinirli bir şekilde. “Bugün üç toplantı, iki tutuklama yaptım ve şimdi oturup tüm ikindi boyunca Borazan’ı dinlemek zorundayım. Sen bu dava hakkında bir şey biliyor musun?”

      “Pek bilgim yok ama Braxén gelmem gerektiğini düşündürtecek kadar ikna etti beni. Ayrıca şu anda özel bir işim yok.”

      “Siz Cinayet çalışanları gerçek işten bihabersiniz,” dedi Buldozer Olsson. “Kayıtlarda otuz dokuz davam var, bir o kadar da askıda. Bir süre benimle çalışsan anlardın.”

      Buldozer Olsson birkaç istisna haricinde sahiden de bütün davalarını kazanırdı. Bu da kibarca söylemek gerekirse, yargı sistemi için pek hoş değildi.

      “Ama iyi zaman geçirirsin,” dedi Olsson. “Borazan eminim sana güzel bir şov hazırlamıştır.”

      Konuşmaları duruşmaya çağrılmalarıyla sona erdi ve ilgili kişiler, önemli bir istisna dışında, şehir adliyesinin sefil durumdaki mahkeme salonuna girdi. Pencereler büyük ve heybetliydi, ki bu da neden uzun zamandır temizlenmediklerinin açıklaması olabilirdi.

      Hâkim, yardımcı hâkim ve yedi jüri üyesi uzun bir kürsünün arkasındaki platformda mahkeme salonuna büyük bir ciddiyetle bakıyordu.

      Sanık küçük bir yan kapıdan içeri sokuldu, omuzlarına kadar sarı saçlı, somurtkan ve kahverengi gözlü bir kızdı. Dalgın görünüyordu. Üstünde incecik bir kumaştan yapılmış soluk yeşil, işlemeli bir elbise ve ayaklarında siyah tahta sabo vardı.

      Salondakiler oturdu.

      Hâkim, kürsünün solunda oturan kıza dönüp, “Bu davada sanık, Rebecka Lind’dir. Siz Rebecka Lind misiniz?”

      “Evet.”

      “Daha yüksek sesle konuşmanızı rica edebilir miyim?”

      “Evet.”

      “Bin dokuz yüz elli altı yılında üç ocak günü doğdunuz, doğru mu?”

      “Evet.”

      “Sanıktan daha yüksek sesle konuşmasını rica etmek zorundayım.” Bunu da sanki bir ritüel gereği tekrarlanması gereken bir cümle gibi söylemişti ama aslında bunda haklıydı çünkü mahkeme salonu akustik bakımdan zayıftı.

      “Savunma avukatı Hedobald Braxén gecikti sanırım,” diye devam etti. “Bu arada biz de tanıkları çağırabiliriz. Savcının iki şahidi var; banka veznedarı Kerstin Franzén ve polis memuru Kenneth Kvastmo. Savunma makamının şahitleri ise Cinayet Büro’dan Başkomiser Martin Beck, polis memuru Karl Kristiansson, banka müdürü Rumford Bondesson ve ev ekonomisi öğretmeni Hedy-Marie Wirén. Savunma makamı aynı zamanda, bir şirket sahibi olan Walter Petrus’u da çağırdı fakat bu şahıs katılamayacağını ve bu davayla hiçbir ilişkisi olmadığını beyan etti.”

      Jürideki adamlardan biri kıs kıs güldü.

      “Şahitler artık dışarı çıkabilir.”

      İki polis bu tür durumlarda her zaman olduğu gibi üniforma pantolonlarını, siyah ayakkabılarını ve iğrenç ceketlerini giymişti. Martin Beck, banka müdürü, ev ekonomisi öğretmeni ve veznedar hep birlikte bekleme bölümüne geçti. Mahkeme salonunda sadece sanık, gardiyanı ve bir izleyici kaldı.

      Buldozer yaklaşık iki dakika boyunca pürdikkat kâğıtlarını inceledi, sonra izleyiciye merakla baktı, Buldozer’e göre otuz beş yaşlarında bir kadındı. Önünde defteri açık şekilde bankta oturuyordu. Boyu ortalama uzunluktaydı ve pırasa gibi saçları çok uzun değildi. Soluk bir kot pantolon, rengi belirsiz bir gömlek ve bilekten kayışlı sandalet giymişti. Güneşte yanmış, taraklı ayakları vardı. Ayak parmakları düzdü. Gömleğin içinden iri meme uçları gözüküyordu ve dümdüz göğüsleri vardı. En dikkat çekici özelliği keskin burnuydu ve keskin masmavi bakışlarıyla küçük, köşeli yüzü vardı, şu anda bakışlarını salondakilere yöneltmişti. Bakışları özellikle sanık ve Buldozer Olsson üstünde uzun süre kaldı; ikincisine o kadar uzun ve delici baktı ki adam ayağa kalkıp kendine bir bardak su almak ve kadının arkasına geçmek zorunda kaldı. Kadın hemen arkasını döndüğünde onunla göz göze geldi.

      Kadın cinsel olarak Buldozer’in tipi değildi, tabii eğer bir tipi varsa ama bu kadının kim olduğunu çok merak ediyordu. Arkadan incelendiğinde kadının sıkı fiziği olduğunu, biraz bile tombul olmadığını gözlemledi.

      Bekleme alanında dikilen Martin Beck’e sorsaydı bir şeyler öğrenebilirdi. Örneğin, kadının otuz beş değil otuz dokuz yaşında olduğunu, kayda değer bir sosyoloji alt yapısı olduğunu ve şu anda sosyal hizmetler bünyesinde çalıştığını söyleyebilirdi. Martin Beck aslında onun hakkında çok şey biliyordu fakat çok azını açıklamak isterdi, zira çoğu ona özeldi. Kadının adını sorsalardı adının Rhea Nielsen olduğunu söylerdi.

      Belirtilenden yirmi iki dakika sonra kapılar ardına kadar açıldığında Borazan belirdi. Bir elinde dumanı tüten bir puro, diğerinde evraklarını taşıyordu. Soğukkanlı bir şekilde belgeleri inceledi ve hâkim üç kere manalı manalı boğazını temizlemek zorunda kaldıktan sonra dalgın dalgın purosunu mahkeme salonu görevlisine uzatıp dışarı çıkarttırdı.

      “Bay Braxén şimdi geldi,” dedi hâkim iğneleyici bir sesle. “Duruşmaya başlamadan başka itirazı olan var mı?”

      Buldozer hayır anlamında başını sallayıp şöyle dedi, “Hayır, kesinlikle hayır. Benim için yok.”

      Braxén ayağa kalkıp tam ortaya yürüdü. İçerideki herkesten yaşça daha büyüktü, göz dolduran, göbekli, otoriter bir adamdı. Aynı zamanda oldukça zevksiz ve modası geçmiş bir şekilde giyinmişti ve titiz olmayan bir kedi için, yeleğindeki yemek lekelerinden bir öğün çıkardı. Uzun bir sessizliğin ardından, o arada Buldozer’e tuhaf bakışlarını dikip şöyle dedi; “Bu küçük kızın şu an burada olmaması gerektiği gerçeği dışında benim de adli bir itirazım yok. Gerçeklere dayanarak konuşuyorum.”

      “Şimdi iddia makamı başlayabilir mi lütfen,” dedi hâkim.

      Buldozer sandalyesinden fırladı, başı öne eğik, evraklarını serdiği masanın etrafından dolaşmaya başladı.

      “Rebecka Lind’in bu yıl 22 Mayıs Çarşamba, PK Bank’ın Midsommarkransen şubesinde yaptığı silahlı soygundan ve ardından onu gözaltına almaya gelen polislere direnip bir yetkiliye saldırmaktan suçlu olduğunu iddia ediyorum.”

      “Sanık ne diyor?”

      “Sanık suçlu olmadığını söylüyor,” dedi Braxén. “Dolayısıyla tüm bu… boş ve saçma lafları inkâr etmek benim görevim.”

      Tekrar Buldozer’e dönüp hüzünlü bir sesle ekledi: “Masum insanları suçlamak nasıl bir duygu? Rebecka, tarladaki havuçlar kadar suçsuzdur.”

      Herkes bu orijinal benzetmeyi hayal etmeye başladı. Sonunda hâkim, “Buna mahkeme karar verecek, değil mi?” dedi.

Скачать книгу