Teröristler. Пер Валё

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Teröristler - Пер Валё страница 6

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Teröristler - Пер Валё Martin Beck

Скачать книгу

arkasında kenetleyip volta atmaya başladı. “Evet, Rebecka,” dedi arkadaşça bir tavırla, “senin başına gelenler maalesef bugünlerde birçok gencin başına geliyor. Sana yardımcı olmaya çalışacağız… Sanırım sana adınla hitap edebilirim?”

      Kız bu soruyu duymamış gibiydi, tabii bu bir soruysa.

      “İnceleme ve soruşturma gerektirmeyen bir dava bu. Mahkemeye sevkinden de açıkça görüldüğü gibi…” Braxén düşüncelere dalmış gibiydi ama şimdi birden iç cebinden bir puro çıkardı, Buldozer’in göğsünü işaret edip bağırdı, “İtiraz ediyorum! Mahkemeye sevk edilirken ne ben ne de başka bir avukat oradaydık. Bu kız, yani Camilla Lund, avukat hakkı olduğu konusunda bilgilendirilmiş miydi?”

      “Rebecka Lund,” dedi yardımcı hâkim.

      “Evet, evet,” dedi Borazan sabırsızca. “Bu da tutuklanmasını yasa dışı kılar.”

      “Hiç de değil,” dedi Buldozer. “Rebecka’ya soruldu, cevabı fark etmez oldu. Fark etmezdi de. Birazdan göstereceğim gibi, dosya gün gibi aşikâr.”

      “Daha bu sevkin kendisi yasalara aykırı,” dedi Borazan sonuca bağlayarak. “İtirazımın kayıtlara geçmesini talep ediyorum.”

      “Evet, Rebecka,” diye devam etti Buldozer, en temel özelliklerinden biri olan çekici tebessümüyle. “Şimdi açıkça ve dürüstçe, olayları yani 22 Mayıs günü sana ne olduğunu ve tüm bunların sebebini netleştirmeye çalışalım. Bir banka soydun, çaresizlik ve düşüncesizlikle yaptın, arkasından bir polise saldırdın.”

      “İddia makamının kelime seçimlerine itiraz ediyorum,” dedi Borazan. “İddia makamının hem şahsıma, hem de bu kıza karşı tavırlarına itiraz ediyorum.”

      Buldozer ilk kez sinmiş gibi göründü. Fakat çok geçmeden kendini toparladı ve her zamanki formuna kavuşarak, el kol hareketleriyle ve gülümseyerek, her ne kadar Braxén kırk iki kere daha lafını kesse ve sık sık anlaşılamaz itirazlarda bulunsa da davasına sonuna kadar devam etti.

      Kısaca olay şöyleydi: Mayıs ayının 22’sinde saat ikiyi biraz geçe Rebecka Lind, PK Bank’ın Midsommarkransen şubesine girip veznedarlardan birine doğru gitmişti. Omzunda büyük bir çanta taşıyordu ve çantayı bankoya koymuştu. Sonra para istemişti. Veznedar, kızın üstünde büyük bir bıçak olduğunu fark etmişti ve torbaya toplamda beş bin İsveç kronu doldurmadan önce, ayağıyla polis düğmesine basmıştı. Rebecka Lind’in ganimetleriyle bankadan ayrılmasına fırsat kalmadan ilk devriye polisi olay yerine intikal etmişti. Silahını çekmiş iki polis memuru bankaya girmiş ve soyguncunun silahını ele geçirmişti, bu esnada büyük bir kargaşa çıkmış ve o arbedede paralar yere saçılmıştı. Polis, soyguncuyu gözaltına almış ancak davalı şiddet göstererek direnmiş, polislerin üniformalarına zarar vermişti. Kızı arabayla Kungsholm’daki merkeze getirmişlerdi. Soyguncu, yani on sekiz yaşındaki Rebecka Lind önce Kriminal Şube’deki nöbetçi polise getirilmiş, ardından banka soygunlarıyla ilgilenen özel departmana sevk edilmişti. Silahlı banka soygunu ve bir polise saldırıdan suçlanıp hemen gözaltına alınmıştı, ertesi gün de Stockholm ağır ceza mahkemesine çıkmadan önce kısa bir tutanakla durumu bildirilmişti.

      Buldozer bu süreçte adli formalitelerin bir kısmının uygulanmadığını kabul etti ancak teknik açıdan bakılırsa, bunların önemli olmadığının altını çizdi. Rebecka Lind’in kendisi savunmasıyla pek ilgili değildi ve zaten bankaya para almaya gittiğini hemen itiraf etmişti.

      Herkes saate bakmaya başladı ancak Buldozer Olsson, duruşmaların ertelenmesinden hoşlanmazdı, bu yüzden hemen birinci şahidi olan banka veznedarı Kerstin Franzén’i çağırdı. Kadının tanıklık ifadesi kısaydı ve şu ana kadar anlatılanların hepsini teyit ediyordu.

      Buldozer, “Bunun bir soygun olduğunu ne zaman anladınız?” diye sordu.

      “Çantasını bankoya koyup para istediği anda. Sonra bıçağını gördüm. Çok tehlikeli bir şeye benziyordu. Hançer gibi bir şeydi.”

      “Parayı neden verdiniz?”

      “Aldığımız talimatlara göre bu tür durumlarda herhangi bir direniş göstermememiz, soyguncunun dediğini yapmamız gerekiyor.”

      Bu doğruydu. Bankalar yaşam sigortası ödeme ve yaralanan çalışanların masraflarını karşılama riskini göze almak istemiyordu.

      Gök gürültüsü gibi bir ses mahkeme salonunu sarsar gibi oldu. Bu ses Hedobald Braxén’in geğirmesiydi. Bu olay çok sık yaşanırdı ve adamın takma adı buradan geliyordu.

      “Savunma makamının bir sorusu var mı?”

      Borazan hayır anlamında başını salladı. Bir kâğıda bir şeyler yazmakla meşguldü.

      Buldozer sıradaki tanığını çağırdı.

      Kenneth Kvastmo kürsüye çıkıp üşenmeden yemini tekrar etti. İfadesi her zamanki teraneyle başladı: Bin dokuz yüz kırk iki yılında Arvika’da doğdu, polis memuru, önce Solna’da, daha sonra Stockholm’de devriye hizmetinde görev almıştır.

      Buldozer şapşal bir biçimde, “Kendi cümlelerinle anlat,” dedi.

      “Neyi?”

      “Ne olduğunu tabii.”

      “Evet,” dedi Kvastmo. “O, yani katil orada duruyordu. Eh, elbette kimseyi öldürmeyi başaramamıştı. Karl tabii ki her zamanki gibi hiçbir şey yapmadı, dolayısıyla ben panter gibi onun üstüne atladım.” Bu benzetme maalesef biraz gülünçtü çünkü Kvastmo kocaman popolu, kısa ve ensesi kalın, etli butlu yüzlü, biçimsiz ve izbandut gibi bir adamdı.

      “Tam bıçağı çekmeye çalışırken sağ elini yakaladım ve onu kelepçeleyip gözaltına alındığını söyledim. Onu arabaya kadar taşımak zorunda kaldım, arka koltuğa oturunca şiddetli bir şekilde karşı koydu, derken durum bir kanun çalışanına saldırıya dönüştü çünkü omuz kayışlarımdan biri neredeyse kopacaktı. Karımın televizyonda izlediği bir şey olduğundan dikmek zorunda kalınca tepesi attı, aynı zamanda ceketimin bir düğmesi kopmuştu ve karımda lacivert ip kalmamıştı, karımın adı Anna-Greta. Bankada işimiz bitince Karl bizi şubeye getirdi. Sonra bir daha şiddet göstermedi, sadece bana domuz dedi ama bu bir polise hakaret sayılmaz. Domuz, teşkilata saygısızlık ya da küçümseme içermez, yani bu olayda bendeniz olan polis memuruna ya da teşkilatın geneline hakaret sayılmaz, değil mi? Bunu söyleyen o, oradaki.” Rebecka Lind’i işaret etti.

      Adam durumu anlatırken Buldozer de seyirci kadını izliyordu, kadın not almakla meşguldü ve şimdi dirsekleri bacağında, çenesi avucunda oturmuş, odaklanmış bir şekilde bir Braxén’i, bir Rebecka’yı gözlemliyordu. Yüzü bayağı sıkıntılıydı ya da derin bir huzursuzluk içindeydi. Eğilip bir eliyle ayak bileğini kaşırken diğer elinin tırnağını ısırdı. Şimdi tekrar Braxén’e bakıyordu ve yarı kapalı mavi gözlerinde hem bezginlik hem de hafiften umut okunuyordu.

      Hedobald Braxén sadece fiziksel olarak oradaydı sanki, delillerin tek kelimesini bile duymuş gibi değildi.

      “Sorumuz yok,” dedi.

      Buldozer

Скачать книгу