Teröristler. Пер Валё

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Teröristler - Пер Валё страница 8

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Teröristler - Пер Валё Martin Beck

Скачать книгу

görmüyorum.”

      “Kaç yaşındasınız, Bay Bondesson?”

      “Elli dokuz.”

      “Rebecka Lind ne istiyordu?”

      “Borç para istedi. Finansal konularda en ufak bir fikri olmadığı belliydi. Birisi ona bankalardan borç alınabildiğini söylemiş, o yüzden o da en yakındaki büyük bankaya girip müdürle konuşmak istemiş.”

      “Siz ne cevap verdiniz?”

      “Bankaların ticari kurumlar olduğunu, faiz ve teminat olmadan borç para yani kredi verilemeyeceğini açıkladım. O da bana bir keçi ve üç kedisi olduğunu söyledi.”

      “Neden borç istiyormuş?”

      “Amerika’ya gitmek için. Amerika’nın tam olarak neresine gideceğini bilmiyordu, oraya gidince ne yapacağını da bilmiyordu. Ama elinde bir adres olduğunu söyledi.”

      “Başka ne dedi?”

      “Ticari olmayan, sıradan insanların paraya ihtiyaç duyduklarında gidebileceği, bir banka var mı diye sordu. Ben de espriyle, Kredi Bankası ya da bugünlerdeki adıyla PK Banka’sının sahibinin devlet olduğunu, yani bu yüzden halkın olduğunu anlattım. Bu cevap ona yetmiş gibiydi.”

      Borazan tanığa doğru yürüdü, puroyu göğsüne değdirdi ve, “Başka bir şey konuşuldu mu?” diye sordu.

      Bay Bondesson cevap vermedi ve sonunda hâkim şöyle dedi, “Ant içtiniz, Bay Bondesson. Sizin tarafınızdan işlenen suçları ifşa eden sorulara cevap vermek zorunda değilsiniz.”

      “Evet,” dedi Bondesson, bariz bir isteksizlikle. “Genç kızlar benimle ilgilenir, ben de onlarla. Ona küçük sorunlarını çözebileceğimi söyledim.”

      Etrafına bakındığında Rhea Nielsen’dan yok edici bir bakış ve kâğıtlarına gömülmüş Buldozer Olsson’un kel kafasının parlamasını yakaladı.

      “Rebecka Lind ne cevap verdi?”

      “Hatırlamıyorum. Oradan bir sonuç çıkmadı.”

      Borazan masasına döndü. Evraklarını karıştırıp şöyle dedi: “Polis sorgusunda Rebecka şu yorumları yaptığını belirtmiş: ‘Pis yaşlı adamlardan nefret ediyorum,’ ve ‘Bence iğrençsin.’” Borazan daha yüksek sesle tekrar etti: “Pis yaşlı adamlar.” Purosunu da havaya kaldırmasıyla beraber sorgunun sona erdiğini belirtmiş oldu.

      “Bunun davamızla ne alakası olduğunu hiç anlamıyorum,” dedi Buldozer kafasını bile kaldırmadan.

      Tanık, gururu incinmiş bir edayla kürsüden indi.

      Sonra sıra Martin Beck’e geldi. Formalite icabı sorular aynıydı ama Buldozer şimdi daha ilgiliydi ve savunma makamının sorularını büyük bir dikkatle takip ediyordu.

      “Dün,” dedi Borazan, hazırlık çalışmaları sona erince, “Filip Trofast Mauritzon adındaki şahsın, Yargıtay’a itiraz etme hakkının reddedildiği haberini aldım. Hatırlarsınız, Başkomiser Beck, Mauritzon on sekiz ay önce silahlı banka soygunuyla bağlantılı olarak cinayetten hüküm giymişti. Bu davadaki savcı, benim belki de o kadar bilgili olmayan arkadaşım Sten Robert Olsson’du, ki o dönemde Kraliyet Savcısı unvanını taşıyordu. Teşekküre layık bulunmayan ve ahlaki bir yük taşıyan mesleğim gereği Mauritzon’u savunma görevi bendeydi, ne de olsa bu şahıs gündelik deyişle bir ‘suçluydu’. Şimdi bir soru sormak istiyorum: Siz Başkomiser Beck, Mauritzon’un banka soygunundan suçlu olduğunu ve şu anki iddia makamındaki savcı Bay Olsson’un yürüttüğü soruşturmanın, polis açısından bakıldığında yeterli olduğunu düşünüyor muydunuz?”

      “Hayır,” dedi Martin Beck.

      Buldozer’in yanakları birden gömleğiyle aynı pembe tonuna bürünse de ve altın rengi deniz kızları ve hula dansözü desenleriyle dolu iğrenç kravatıyla iyice belirginleşse de, kendisi mutlu mutlu gülümseyip, “Ben de bir soru sormak istiyorum,” dedi. “Başkomiser Beck, bankadaki cinayet soruşturmasında sizin en ufak bir göreviniz var mıydı?”

      “Hayır,” dedi Martin Beck.

      Buldozer ellerini yüzünün önünde şaplattı ve koca bir bir tatminle gülümsedi.

      Martin Beck kürsüden inip Rhea’nın yanına oturmaya gitti. Rhea’nın sarı saçlarını karıştırdı ve ona aksi aksi baktı. “Daha fazlasını bekliyordum,” dedi.

      “Ben beklemiyordum,” dedi Martin Beck.

      Onları izlerken Buldozer Olsson’un gözleri meraktan çılgına döndü. Gelgelelim, Borazan durumun farkında bile değil gibiydi. Topal yürüyüşüyle Buldozer’in arkasındaki pencereye gitti. Pervazda birikmiş tozun üstüne GERZEK yazdı.

      Sonra şöyle dedi, “Sıradaki tanığım olarak Polis Memuru Karl Kristiansson’u çağırıyorum.”

      Kristiansson içeri alındı. Polis teşkilatının kendi içinde bir sınıf sistemi olduğuna, üstlerin kafalarına göre takıldığına, kimseyi suistimal etmediklerine ama gayet rahatça astlarının hayatını cehenneme çevirebildiklerine kanaat getirmiş olan, kararsız bir adamdı.

      Uzun bir bekleyişin ardından Borazan arkasını dönüp odada ileri geri yürümeye başladı. Buldozer de aynısını yaptı ama daha farklı bir tempoda. Nöbet tutan iki tuhaf nöbetçiye benziyorlardı böyle. Sonunda derin bir iç çekişle sorguya başladı Borazan.

      “Bendeki bilgilere göre on beş yıldır polislik yapıyorsunuz.”

      “Evet.”

      “Üstleriniz sizi tembel, pek zeki olmayan ama dürüst ve genel anlamda Stockholm Polis Teşkilatı’ndaki diğer meslektaşlarınız kadar işe uygun olduğunuzu, daha doğrusu uygun olmadığınızı belirtti.”

      “İtiraz ediyorum! İtiraz ediyorum!” diye bağırdı Buldozer. “Savunma makamı tanığını aşağılıyor.”

      “Öyle mi?” dedi Borazan. “Mesela iddia makamının, tıpkı bir zeplin gibi, ülkenin, hatta dünyanın en ilginç ve en tumturaklı balonlarından biri olduğunu söyleseydim, bunda hiçbir hakaret içeriği bulunamazdı, değil mi? Şimdi, iddia makamı hakkında böyle bir ifadede bulunmuyorum ve tanığın durumunda, kendisinin sadece şehrimizi süsleyen diğer polisler kadar yetenekli ve zeki, tecrübeli bir polis olduğunun altını çizmekle yetiniyorum. Ben sadece bu muhteşem niteliklerini ve sağduyusunu ortaya çıkarmaya çalışıyorum.”

      Rhea Nielsen dışından kahkaha attı. Martin Beck sağ elini kadının sol elinin üstüne koydu. Rhea Nielsen daha da yüksek kahkaha attı. Hâkim, izleyicilerin sessiz olması gerektiğini söyledi, sonra dönüp iki avukata sinirli bir şekilde baktı. Buldozer, Rhea’ya o kadar dikkatli baktı ki neredeyse sorgunun başını kaçıracaktı.

      Öte yandan Borazan, hiçbir tepki göstermedi. “Bankaya ilk sen mi girdin?” diye sordu.

      “Hayır.”

      “Bu Rebecka Olsson denen

Скачать книгу