Riga'nın Köpekleri. Хеннинг Манкелль

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Riga'nın Köpekleri - Хеннинг Манкелль страница 13

Riga'nın Köpekleri - Хеннинг Манкелль Kurt Wallander

Скачать книгу

“Geçen gün arayan sen miydin?”

      “Ben mi?” Adamın sesi gerçekten şaşırmış gibi gelmişti.

      “Ystad’a yakın bir yerde kıyıya vuracak bir kurtarma botu konusunda bizi uyaran sen değil miydin?”

      “Boş ver,” diyerek adam telefonu kapattı.

      Wallander bu konuşmanın ayrıntılarını not defterine yazdı. Hata yaptığının farkındaydı. Adam kurtarma botundaki cesetler hakkında konuşmak için onu aramıştı ama başka birinin de aradığını duyunca çok şaşırmış, hatta korkmuş ve telefonu kapatmıştı. Onun, Martinson’un konuştuğu adam olmadığı ortadaydı. Bu da konuyla ilgili bilgisi olanların sayısının birden fazla olduğunu gösteriyordu. Martinson haklıydı; olanları kim gördüyse, bunları bir gemiden görmüş olmalıydı. Kara kışta kimse tekneyle dolaşmaya çıkmayacağına göre görgü tanıkları gemi tayfaları olmalıydı. Ama hangi geminin? Bu Baltık Denizi’nden geçen herhangi bir feribot, bir balıkçı teknesi, bir şilep ya da bir petrol tankeri olabilirdi.

      Kapının eşiğinde Martinson belirdi.

      “Hazır mısın?” diye sordu.

      Wallander ona az önceki telefondan şimdilik söz etmemeye karar verdi. Tüm olanları yeniden gözden geçirdikten sonra meslektaşlarına bundan söz edecekti.

      “Henüz Björk’le konuşmadım,” demekle yetindi. “Yarım saat sonra buluşalım.”

      Martinson odadan çıkınca Wallander, Björk’ü aradı.

      “Björk.”

      “Wallander. Nasıl gidiyor?”

      “Odama gel, anlatacaklarım var.”

      Wallander, Björk’ün ne anlatacağını merak etmişti.

      “Bir ziyaretçimiz olacak,” dedi Björk. “Dışişleri, araştırmamızda bize yardımcı olabilecek birini gönderiyor.”

      “Dışişleri’nden biri mi gelecek? Onlar cinayet soruşturması hakkında ne bilirler ki?”

      “Bilmiyorum ama bugün öğleden sonra burada olacakmış. Onu sen karşılarsan iyi olur. Uçağı Sturup Havaalanı’na saat 17.20’de iniyor.”

      “Tanrı aşkına!” dedi Wallander. “Bize yardım etmeye mi yoksa işimize karışmaya mı geliyor?”

      “Bilmiyorum,” dedi bir kez daha Björk. “Ayrıca bu daha başlangıç! Bil bakalım kim aradı?”

      “Emniyet genel müdürü mü?”

      Björk, ona şaşkınlıkla baktı. “Nasıl bildin?”

      “Bazen tahminlerimde yanılmam. Ne istiyormuş?”

      “Soruşturmanın içinde yer almak istiyormuş. Ayrıca bize biri cinayet, diğeriyse narkotik uzmanı iki kişi gönderiyor.”

      “Onları da mı havaalanında karşılamam gerekiyor?”

      “Hayır. Onlar kendi başlarının çaresine bakabilir.”

      Wallander bir an için düşündü. “Çok garip,” dedi. “Dışişleri Bakanlığı neden buraya birini gönderiyor ki? Sovyet polisiyle bağlantı kurmuşlar mı? Ve de Doğu Bloku’yla?”

      “Dışişleri’nin bana söylediğine göre her şey kitabına uygun yapılıyormuş, tabii bu ne demekse.” Björk ellerini iki yana açtı. “Bu ülkede işlerin nasıl yürüdüğünü öğrenmeme yetecek kadar uzun zamandır bu işin içindeyim. Buna karşın zaman zaman da kimse bana bir şey söylemiyor, beni karanlıkta bırakıyorlar. Bazen de Adalet Bakanlığı bu şekilde davranıyor. Ama çoğunlukla İsveç halkını hiç bilgilendirmiyorlar.”

      Wallander son yıllarda ortaya çıkan adaletle ilgili skandallardan haberdardı ve bunlar genellikle devlet kuruluşlarındaki gereksiz gizlilikten kaynaklanıyordu. Kamuoyunun kuşkularında haklı olduğu artık ortaya çıkmıştı. Gerçek iktidarın büyük bir bölümü gizli ve loş koridorlarda sıkışıp kalmış, denetimden iyice uzaklaşmıştı.

      Kapı vurulunca Björk, “Gir,” diye bağırdı. Gelen Svedberg’di ve elinde akşam gazetelerinden biri vardı.

      “Bunu görmek isteyeceğinizi düşündüm,” dedi. Wallander gazetenin birinci sayfasını görünce yüzünde hayret dolu bir ifade oluştu. İri puntolarla İskandinav kıyılarında bulunan cesetlerden söz ediyordu. Björk yerinden fırlayarak gazeteyi kaptı, üçü de birbirinin üstünden yazıyı okumaya çalıştı. Wallander şaşkınlıkla gazetede yayınlanan fotoğrafına baktı. Resim, Lenarp cinayeti sırasında çekilmiş olmalı, diye geçirdi içinden.

      “Bu cinayeti, cinayet masasından Knut Wallman soruşturuyor.”

      Björk gazeteyi bir kenara fırlattı. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Şakağındaki damar atmaya başlamıştı. Svedberg kapıya doğru gitti.

      “Her şeyi yazmışlar ama adını yanlış yazmışlar,” diye homurdandı Björk. “Sanki bu yazıyı Wallander sen ya da Svedberg sen yazmışsın gibi. Gazete işin içine Dışişleri’nin girdiğini ve de emniyet genel müdürünün gelişmeleri yakından izleyeceğini biliyor. Kurtarma botunun Yugoslav yapımı olduğunu bile yazmışlar. Benim bundan haberim bile yok. Doğru mu bu?”

      “Doğru,” dedi Wallander. “Bu sabah bana bunu Martinson söylemişti.”

      “Bu sabah mı? Yapmayın, Tanrı aşkına! Bu lanet olası gazete ne zaman basıldı?”

      Björk odanın içinde volta atmaya başladı. Wallander’le Svedberg bakıştılar. Björk sinirlendiğinde bu geçmek bilmezdi.

      Björk yeniden gazeteyi alarak yüksek sesle okumaya başladı. “‘Sovyet polisleri ölü bulundu.’ İsveç yeni bir siyasi skandalın eşiğinde!’ Bununla ne demek istiyorlar? Bunu bana açıklar mısınız? Wallander?”

      “Hiçbir şey anlamadım. Bence bizim uygulayacağımız en iyi ve mantıklı yol bunları göz ardı etmek olacaktır.”

      “İnsan böyle bir yazıyı nasıl göz ardı edebilir? Bundan sonra medya bizi asla rahat bırakmayacaktır.”

      Bu sözleri kanıtlamak istercesine telefon çaldı. Dagens Nyheter gazetesinden bir muhabir gazetede çıkan yazıya ilişkin görüşlerini almak istiyordu. Björk ahizeyi eliyle kapattı.

      “Bir basın toplantısı düzenlesek iyi olacak. Ya da bir basın bülteni mi hazırlamalıyız acaba? Hangisi daha iyi? Ne dersin?”

      “İkisi de,” diye karşılık verdi Wallander. “Ama basın toplantısı için yarını bekleyelim. Dışişleri’nden gelecek olan adamın da belki söyleyecekleri vardır.”

      Björk kararını gazeteciye açıkladıktan sonra onun hiçbir soru sormasına fırsat vermeden telefonu kapattı. Björk’le Wallander basın bülteni üstünde çalışırlarken Svedberg odadan çıktı. Wallander ayağa kalkıp odadan çıkmaya hazırlanırken Björk, onu durdurdu.

Скачать книгу