Kore Masalları. William Elliot Griffis
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kore Masalları - William Elliot Griffis страница 6
Krallığının başkenti olacak şehri kurduktan sonra Kija bir sur yaptırmaya koyuldu. Ayrıca şehre Kuzey Kalesi anlamındaki Ping Yang adını verdi.
“Yolculuğumuzu sağ salim sonlandırdığımıza göre şehrimiz bir tekne şeklinde olmalı,” dedi Kija. “Can sıkıcı delikler tekneyi batırabilir. İşte bu yüzden şehrimizin surları içinde kuyu kazılmayacak. Surların dışında, batı yönünde ise tekne şehrimizin sonsuza dek demirleneceği bir kaya sütun duracak.”
Edebiyat, şiir, müzik, tıp ve felsefe alanlarında yetenekli adamları Kija’ya yardım ediyordu. Beraber krallığın sekiz büyük kanununu hazırladılar:
1. Erkeklerin tarımla uğraşması
2. Kadınların kumaş dokumayla uğraşması
3. Hırsızların cezalandırılması
4. Katillerin idam edilmesi
5. Ülke topraklarının dokuz kareye bölünüp merkezdeki toprağın devlet yararına sürülmesi
6. Herkes için rahatlık ve refah dolu bir hayat
7. Evlilik kanunu
8. Kötü kalpli insanların köle yapılması
Kija yolları yaptırdı, ölçüleri ve uzaklıkları belirledi, nezaket kurallarını anlattı. Yabani insanlara güzel evler yapmayı öğretti. Böylece insanlar evlerine sazdan veya kiremitten çatı yapmayı, zeminin altına borular döşeyerek evlerini ısıtmayı öğrendiler. Evlerin bir ucunda şömine, öteki ucunda baca vardı. İnsanlar, sabahları ve akşamları olmak üzere günde iki kez kazanları veya mutfaklarındaki ocakları yakıyordu. Borulardan geçen alevler, ısı ve duman, odaları sıcacık yapıyordu. Bu sayede kış ortasında dahi insanlar evlerinde rahatça oturabiliyordu. Her gün ocaklardan çıkan duman şehrin üzerini kaplıyordu. Hınzır ve neşeli peri Tokgabi, en büyük yaramazlıkları işte bu borular ve ocakların etrafında yapardı. Fanilerle eğlenip onlara musallat olmaktan daha fazla sevdiği bir şey yoktu.
Eski zamanlarda bu toprakların insanları pek kaba ve görgüsüzdü. Sürekli kavga edip duruyor, birbirlerini öldürüyorlardı. Bu yüzden Kija onları daha barışçıl insanlar hâline getirmek amacıyla bir şeyler yapması gerektiğini anladı. İlk önce yumuşak yöntemler denedi. Kaba adamların uzun saçlarını dağınık bırakmış olduklarını gördü. Ayrıca bu adamlar son derece bakımsızdı. Üstelik saçlarını asla taramıyor ve yıkanmıyorlardı.
İşte bu yüzden Kija, iki topuzlu dağ ruhu Dan Kun’ın kanununu yeniden yürürlüğe soktu. Her evli adamın saçlarını başının üzerinde topuz yapmasını emretti. Böylece Kore halkına özgü topuz saç şekli, kanunen belirlenmişti. Gençlere gelince, onların saçlarını tek örgü yapmaları gerekiyordu. Bir delikanlı, evlenene dek erkek sayılmayacaktı ve büyüklerinin yanında dilini tutması gerekiyordu. Evlenme den önce saçını topuz yapmaya kalkışan delikanlılar cezalandırılacaktı.
Ne var ki kaba insanlar Kija’nın iyi niyetini anlayamamıştı. Topuzu, sokaklarda kavga ederken birbirlerini yakalayabilmek için kullandılar. İri yarı adamlar, ufak tefek olanları topuzlarından kavrayıp zalimce sürüklüyordu. Dahası sopalarla birbirlerinin kafalarına vuruyorlardı. Bu yüzden sokaklarda bir sürü ölü adam vardı. Bu kavga ve cinayetlere bir son vermek isteyen Kija, kavgacıları en az bir metre uzakta tutacak türden bir şapka icat etti.
“Artık kimse kavga etmeyecek,” dedi Kija. “Bu eğlenceleri hepsine pahalıya mal olacak. İki kabadayı her kavga ettiğinde, bir çömlek parası ödeyecekler.”
Kija, kocaman kil şapkalar yaptırdı. Genişliği bir, boyu yarım metre olan bu şapkaların her biri, iki üç kilo ağırlığındaydı. Taş gibi sertleşene kadar bu şapkaları ocakta pişirtti. İşte böylece ters çevrilmiş lapa kâselerine benzeyen şapkalar ortaya çıkmıştı.
Asabi ya da kavgacılığıyla meşhur adamlar, bu ağır çömlekleri başlarına takmak zorundaydı. Ne zaman bir grup erkek bir araya toplansa, ayaklı mantarlara benzeyen bir manzara çıkıyordu ortaya.
Erkekler kavga ettiklerinde başlarındaki çömlekleri kırıyorlardı. Bu sayede Kija, yasayı çiğneyenleri kolayca tespit edip cezalandırabiliyordu. Sonra adamlar çömlekçiye gidip yeni şapka almak zorunda kalıyordu. Bu iş pek pahalıya mal oluyordu; bir şapka için koca bir yıl kazandıkları paranın neredeyse yarısını vermeleri gerekiyordu.
İşte bu şapka fikri sayesinde Kija’nın bilgeliği kanıtlanmış oldu. Çömlek şapkalar, kutsal topuzlar için iyi bir korumaydı ve erkekler bu şapkaları pek sevmişti doğrusu.
Kavgacı adamlar artık birbirlerinin saçlarını çekip kafalarına vurmayı bırakmıştı. Bundan böyle, birbirlerinin yüzüne yumruk atıp kafataslarını kırarak dindirmeyeceklerdi öfkelerini. Bunun yerine alaycı ya da azarlayıcı sözler söylüyor, kızgın kızgın bakıyor ya da gözlerini deviriyorlardı. Tabii bu şekilde hiç kan akmıyordu. En korkunç mimikleri yapıp dişlerini en vahşi şekilde gıcırdatan ve canavar gibi gözükmeyi başaran adamlar, ülkenin en cesur adamları sayılıyordu.
Sokak kavgaları, çirkin surat ifadeleri ve berbat mimiklerden oluşan benzersiz bir mücadeleye dönüşmüştü artık. İlk başta kanlı biteceği sözü verilen bir dövüş, sessiz bir düello veya sağır dilsiz insanlar arasındaki bir tartışma halini almıştı. Bu sayede şiddet eylemleri yalnızca sert bakışlar ve diş gıcırdatmakla sınırlanmıştı. Bu kavgalarda çıkan ses, kaynayan bir çaydanlıktaki buharın sesi kadardı ancak. Zamanla büyük bir sükûnet ve nezaket tüm ülkeye hâkim oldu.
Çömlek şapkalar çok moda olmuştu artık. Hatta kadınlar bile kullanışlı olduğu için bu şapkalardan takmak istiyordu. Mesela ters çevrildiğinde bunları çamaşır leğeni olarak kullanmak mümkündü. Bu yüzden pek çok ev kadını kocalarının eski çömlek şapkasını ödünç alıp çamaşır yıkamak için kullanıyordu. Ayrıca atlar, eşekler ve diğer hayvanlar için yemlik ve yalak olarak da kullanışlıydı bu şapkalar.
Kadınların çömlek şapka giymelerine izin verilmemişti. Yine de Kija’nın onlara muamele tarzından çok memnundular. Çünkü kaba adamların artık ihtiyaç duymadıkları sopalarını ellerinden alıp çamaşır dövmek ve ütülemek üzere kullanmaları için kadınlara vermişti. Bu sayede Koreli kadınlar, ailenin erkek üyelerinin kolalı kıyafetlerini parlatmayı öğrendi. Özellikle de evin babasının giydiği uzun beyaz kaftanı özenle temizliyorlardı. Kija, eskiden birbirlerinin kafalarını kırmak için kullandıkları sopaları çamaşır sopasına dönüştürerek kabadayıları da beyefendilere dönüştürmüştü. İşte o zamandan beri Koreliler nezaketleriyle tanınır olmuştur.
Ne mutlu ki erkekler daha da görgülü hale gelmiş ve eşleri ile kızlarına kibar bir şekilde davranmaya başlamıştı. Çünkü bembeyaz giysileri görünce kadınların onlar için ne kadar çok emek harcadığını