Kore Masalları. William Elliot Griffis
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kore Masalları - William Elliot Griffis страница 8
Aceleyle sudan çıkan kızlar sahile oturup bu olağanüstü olay hakkında konuşmaya başladılar. Onların gözünde kutsal olan bu kuşun hediyesinin uğurlu bir işaret olduğunu, güzel şeylerin olacağını düşünüyorlardı. Tepelerinde dönüp duran saksağan uçup gitmişti. Paylaşıp yedikleri o leziz meyveyi, göklerden gönderilmiş bir mesaj olarak gördüler.
Bir saksağanın ulaştırdığı bu ilahi armağanla birlikte bakire kızların en küçüğü hamile kaldı ve bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. Bebeğe “Altın Aile Kökü” dediler çünkü büyüdüğünde bir hanedanlığın kurucusu olacağından emindiler. Bu çocuk kral olacak ve doğduğu parlak su kenarına atfen Büyük Işık ismini alacaktı.
Genç anne, oğlunu büyütürken ona sıradan ölümlüler gibi olmadığını anlattı. Göklerden gelmişti o. Dolayısıyla her hareketi soylu olmalıydı. Büyüdüğünde insanlar arasındaki anlaşmazlıkları gideren bir barış prensi olacaktı. Tüm dünyaya mutluluk ve refah getirecekti.
Böylece göklere dokunuyor gibi görünen ulu dağların koruması altında çocuk büyüdü. Bu dağ etekleri ile vadilerdeki ışık ve gölge oyunlarını ve göl üzerine yansıyan yüzünü seyretmek en sevdiği şeydi. Bütün bunlar onun için Büyük Koruyucu Ruh’un tebessümü kadar güzeldi.
Fakat zaman içinde sevgili annesi hastalandı ve “ölülerin buzlu mağaraları”na girdi. Bir başına öksüz kalmıştı. Zira diğer iki bakire kız, çoktan uzaklara gitmişlerdi. Çocuk, teyzelerinin nerede olduğunu bilmiyordu.
Dağlarda bir başına kalan çocuk, Fancha yani Göklerde Doğmuş anlamındaki ismi almak ve insanları yönetmek üzere yola çıkmaya karar verdi.
Hemen bir tekne yapmaya koyuldu. Sonra teknesine binip gölün nehre akan kısmından suya açıldı. Kabilelerin birbiriyle kavga etmekte olduğu bir yere vardı. Yaygaraya alışık kaba saba adamlardı bunlar. Sadece kendilerini düşünüyor, diğer insanları hiç umursamıyorlardı.
Ama bu soylu gencin tek başına ve silahsız olarak teknesinin küpeştesine çıkma cesaretini gösterip onları kibarca selamladığını görünce asil görünümü ve gözü pekliğinden çok etkilendiler. Onlara nasıl doğduğunu anlattı. Annesinin ona Göklerde Doğmuş diye hitap ettiğini söyledi. Bunu işiten insanlar “Şefimiz!” diye bağırıp hükümdarlığını gösteren takılar ve nişanlar taktılar. Göklerde doğmuş genç adam kısa zamanda büyük bir lider oldu. Cesur savaşçılarının başında tüm savaşlardan muzaffer çıktı ama asla savaşı başlatan kendisi olmadı. Öteki kabileler de onun hükümdarlığını tanıdı. Sonra bir şehir inşa ettirdi. Büyük bir kabilenin prensesi ile evlendi ve çok sayıda erkek evladı oldu.
Ama savaşlar devam ediyordu çünkü savaş geleneği hemen vazgeçilemeyecek kadar eskiydi. Bu savaşlardan birinde Fancha adındaki oğlu hariç bütün oğulları öldürüldü. Düşmanlar Fancha’yı açık ovada uzun bir mesafe boyunca kovalamıştı. Onu yakalayıp tutsak almak istiyorlardı. Ne var ki Fancha ormana ulaşıp saklanmayı başarmıştı.
Fancha koyu ve karanlık ormana ulaştığında kutsal bir kuş kılığında bir ulak geldi yanına. Saksağan kuşuydu bu ve genç adamın başı üzerine yerleşmişti. Fancha bu olayı emniyette olduğunu gösteren ve göklerden gönderilmiş bir işaret saydı.
Peşindeki düşmanlar ormana koşturup ağaçların arasında delikanlıyı aradılar. Fancha bir direk gibi hareketsiz duruyordu. Kuşu gören adamlar, onu kuru bir odun parçası ya da yıldırım çarpmış bir ağacın kalıntısı sandılar, yanından koşturarak geçtiler. En sonunda takibi bıraktılar. Fancha güvenli bir yere kaçtı.
“Hikâyenin geri kalanını zaten biliyorsunuz Majesteleri,” diye sözlerini bitirdi ihtiyar kadın. “Zira Fancha on yedi nesil önceki atanızdır.”
Bütün Çin ülkesinin ulu imparatoru, yaşlı kadının anlat tığı hikâyeden çok etkilenmişti. Ona pek çok armağanlar ve nişanlar verdi. Ayrıca yaşlı kadın için İmparatorluk Çocuklarının Baş Masalcısı makamını oluşturdu. Yaşadığı sürece rahat içinde olmasını sağladı. İmparator, ateş kırmızısı bir kalemi eline alıp şu emri bizzat yazdı: Buruşuk Hanım “göklere yükseldiğinde” sandalağacından yapılma yaldızlı bir tabutla gömülecek, devlet töreni yapılacak, mezarının üzerinde mermer bir tablet olacak ve ölümünden sonra çeşitli nişan ve unvanlarla şereflendirilecekti.
Yeşil Lamba’ya gelince, onun da mevkisi yükseltildi. Şapkasının üzerine yeşim taşından bir rozet takılarak onurlandırıldı. Ayrıca tahtırevanıyla imparatorluk sarayının kapısına başbakandan sonra en çok yaklaşabilecek kişi olma hakkını kazandı.
Hapşıran Dev Heykel
Dağ eteğinde yaşayan Bay Kim, pek tembel bir adamdı. Bakmak zorunda olduğu bir ailesi vardı ama çalışmayı hiç sevmezdi. Çamaşır sopası gibi uzun piposunu tüttürürken karınlarını doyuracak bir şeylerin ortaya çıkmasını beklerdi.
Aç çocuklarını boş tabaklarla beslemekten usanan karısı, kocasını bir güzel azarlayıp eve bir şeyler getirmesi için dışarı yolladı. Bu aile, anne ve baba ile suratları kir pas içindeki dört ufaklıktan ve bir de küçük köpekten ibaretti. Bu köpek yavrusu, tehlike söz konusu olduğunda kapıdaki kare şeklindeki küçük delikten içeri girer, güvende olduğunu anlayınca var gücüyle havlamaya başlardı.
Karısı tarafından azarlanan Bay Kim bir şeyler bulmak üzere dağlara gitti. Belki şansı yaver giderse bir ginseng kökü, bir külçe altın veya değerli bir taş bulabilirdi. Yoksa biraz dağ çileği ile üzüm ya da armut da iş görürdü. Bu sırada evde bekleyen karısı, kilerde kalmış pirinç tanelerini ezip çocuklarına yemek hazırlıyordu.
Bay Kim uzunca bir süre kayalıkların üzerinde dolandı durdu ama eve götürebileceği hiçbir şey görmedi. Öğlen olduğunda devasa bir miryek
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или