Robin Hood. Говард Пайл
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Robin Hood - Говард Пайл страница 7
“Heey, hancı!” diye bağırdı. “Az önce yanımda olan o düzenbaz nereye gitti?”
“Ne düzenbazından bahsediyorsunuz efendim?” diye sordu hancı. Kızgın suya yağ döken biri gibi tenekecinin sinirlerini yatıştırmak için kendisine “Efendim.” diye hitap ediyordu. “Yemin ederim ki Sherwood Ormanı’na bu kadar yakın bir yerde hiç kimse o adama düzenbaz demeye cesaret edemez. Zatıalinizin yanında kuvvetli bir adam vardı evet ama sizin onu zaten tanıdığınızı sanıyordum çünkü buralarda yanından geçip de onu tanımayacak pek az kişi vardır.”
“Sizin bu kokuşmuş hanınıza daha önce hiç gelmemiş ben, buradaki bütün domuzları nereden tanıyayım? Kimdi o zaman söyle, madem bu kadar iyi tanıyorsun?”
“Buralarda insanların Robin Hood dedikleri yiğit bir delikanlıdır kendisi.”
“Tanrı aşkına!” Tenekeci, telaşlı ve kızgın bir boğa gibi boğuk bir sesle bağırdı. “Beni hanınıza girerken görmüştünüz. Ben kendi hâlinde, dürüst bir zanaatkârım ve yanımdaki adamın kim olduğunu kendiniz de bildiğiniz hâlde bana onun kim olduğunu söylemediniz. Şimdi senin de düzenbaz kafanı kırmasını iyi bilirim!” Sopasını kavradı ve hancıya şu an durduğu yerde vuracakmış gibi öfke içinde baktı.
“Hayır, dur.” diye bağırdı hancı, korktuğu için dirseğini yüzüne doğru kaldırarak. “Onu tanımadığını nereden bilebilirdim ki?”
Tenekeci: “Sabırlı bir adam olduğum ve kel kafanı bağışladığım için bana gerçekten minnettar olmalısın.” dedi. “Bir daha asla müşterilerini aldatmayacaksın. Ama o düzenbaz Robin Hood’a gelince, şimdi onu aramaya gidiyorum ve eğer onun düzenbaz kafasını patlatmazsam sopamı küçük odun parçalarına ayırsınlar ve bundan sonra bana kadın desinler.” Böyle diyerek kalktı ve yola çıkmak için kendini toparladı.
“Hayır.” dedi hancı, önünde durup sürüsünü güden bir çoban gibi kollarını uzatarak. Çünkü parasını gerçekten istiyor ve bu onu cesaretlendiriyordu. “Bana paramı ödeyene kadar hiçbir yere gidemezsin.”
“O sana ödemeyi yapmadı mı?”
“Bir kuruş bile vermedi ve bugün tam on şilin değerinde bira içtiniz. Hayır, bana ödeme yapmadan gidemezsin, yoksa adaletli Şerif’imizin bundan haberi olur.”
“Ama sana ödeyecek hiçbir şeyim yok ki dostum.” dedi tenekeci.
“Dostun falan değilim ben senin.” dedi hancı. “On şilin kaybetmek söz konusu ise eğer dost most olamam! Ya bana borcun olan parayı kuruşu kuruşuna öde ya da ceketini, çantanı, çekicini falan bırak; yine de bunların on şilin etmediğini ve bu yüzden zararda olacağımı da biliyorum. Dur, kıpırdarsan eğer içeride vahşi bir köpeğim var ve onu senin üzerine salarım. Maken, kapıyı aç ve bu adam bir adım daha kıpırdarsa Brian’ı serbest bırak.”
“Hayır.” dedi tenekeci, ülkeyi dolaştığında köpeklerin ne kadar vahşi olduğunu öğrenmişti. “Ne istiyorsan al ve bırak gideyim, lanet köpeğin de yerinde kalsın. Ama var ya hancı! Eğer o aşağılık herifi yakalarsam, yemin ederim yaptığı her şeyin bedelini unutamayacağı bir şekilde ödeyecek!”
Böyle söyleyip öfkeyle kendi kendine konuşarak ormana doğru uzaklaştı; hancı, değerli eşi ve Maken arkasından baktılar. İyice uzaklaştığında da kahkahalarla gülüştüler.
“Robin’le herifi soyup soğana çevirdik.” dedi hancı.
O sıralarda Robin Hood ormanın içinden geçerek Fosse Yolu’na doğru gidiyordu; çünkü ay dolunaydı ve belli ki gece aydınlık olacaktı. Elinde sağlam meşe sopasını taşıyordu ve belinde de her zamanki gibi borazanı asılıydı. Robin böylelikle bir yandan keyifli bir şekilde ıslık çalarak orman yolunda yürürken; tenekeci de kendi kendine söylenip kızgın bir boğa gibi başını sallayarak başka bir yoldan geliyordu ve böylece, keskin bir dönemeçte aniden yüz yüze geldiler. İkisi de bir süre hareketsiz bir şekilde birbirlerine baktı, daha sonra Robin konuştu:
“Merhaba benim sevgili bülbülüm.” dedi neşeyle gülerek. “Söyle bakalım beğendin mi biranı? Benim için bir şarkı daha söyler misin?”
Tenekeci önce bir şey söylemedi, yalnızca Robin’e hiddetle baktı. “Şimdi.” dedi en sonunda. “Seninle sonunda karşı karşıya geldiğime çok sevindim ve eğer bugün kemiklerini derinin içinde paramparça etmezsem ayağını boynumun üzerine zaferle koymana izin veriyorum.”
“Memnuniyetle!” diye bağırdı neşeli Robin. “Kır bakalım kemiklerimi, hadi, yapabilirsin.” Böyle söyleyerek sopasını kavradı ve kendini savunmaya alarak bekledi. Tenekeci hırsla ellerine tükürdü ve sopasını kavrayarak Robin’e doğru yaklaştı. İki ya da üç darbe indirdi ama çok geçmeden dengi bir rakiple karşılaştığını anladı çünkü Robin tenekecinin tüm darbelerini savuşturup karşılık verdi ve tenekeciden önce davranarak tam kaburgalarının üzerine bir darbe indirdi. Bunun üzerine Robin yüksek sesle güldü, tenekeci her zamankinden daha çok öfkelendi ve tüm gücüyle tekrar vurdu. Robin yine iki darbeyi savuşturdu ama üçüncüsünde sopası tenekecinin art arda gelen güçlü darbeleri sonucunda kırıldı. Sopa elinden düşerken Robin: “Yazıklar olsun sana, alçak sopa!” diye bağırdı. “En çok ihtiyacım olduğu anda beni böyle yüzüstü bırakacak kadar hain bir sopasın sen.”
“Şimdi teslim ol bakalım.” dedi tenekeci. “Bundan böyle benim esirimsin. “Eğer teslim olmazsan seni döve döve muhallebiye çeviririm.”
Robin Hood, buna cevap vermek yerine borazanını dudaklarına götürerek tam üç kez yüksek ve net bir sesle üfledi.
“Pekâlâ.” dedi tenekeci. “İstediğin kadar borazan üfleyebilirsin ama benimle Nottingham kasabasına geleceksin çünkü Şerif seni orada görmeyi bekliyor. Şimdi teslim oluyor musun yoksa illa o güzel kafanı kırayım mı?”
“Ekşi bira içmem gereken bir durumda kalırsam içerim elbet.” dedi Robin. “Ama hayatım boyunca hiçbir adama teslim olmadım, hem de vücudumda tek bir yara izi bile olmadan. Kendimi bir düşünüyorum da sanırım şimdi de olmayacağım. Hey, benim neşeli çetem! Gelin gelin, acele edin!”
Sonra birdenbire ormanın içinden Küçük John ve asker yeşili giysiler içindeki altı cesur adam fırlayıverdi.
“Ne oldu efendimiz?” diye bağırdı Küçük John. “Borazanını bu kadar yüksek sesle çalmana sebep olan şey de nedir?”
“Orada duran tenekeci.” dedi Robin. “Beni Nottingham’a götürüp darağacında sallandırmak istiyor.”
Küçük John: “O zaman kendisi asılsın bakalım.” diye bağırdı ve diğerleriyle birlikte onu yakalamak için tenekecinin üzerine atıldılar.
“Hayır,