Kara Melekler. Francois Mauriac
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kara Melekler - Francois Mauriac страница 10
Sağ elinde tuttuğu çanta hiç ağır değildi. Bu yola Büyük Cadde deniyordu; çünkü şimdiden uykuya dalmış olan köyü çepeçevre kuşatıyordu. Solda çamlık başlıyordu; süt gibi beyaz gece, onların tepesinden dere gibi dökülüyor, kabuklu kütükleri boyunca akıyor ve yerde karmakarışık çalılıklar arasına serpiliyordu. Sağ tarafta, köy dereden ve çayırlardan yükselen sis içinde saklı idi ve ormandan daha sessiz görünüyordu, çünkü ormanda bazen kısa bir hıçkırık gibi bir ses işitilir veya dalından kopan bir kozalak düşerek yere çarpardı. Fakat pek yorulmuş insanlar inlerinde uyuyorlardı ve bu ağır sürünün karışık nefesleri hissedilmiyorlardı.
Yol Balion deresinden geçer. Gabriel suyun çakıllar üzerinden aktığını, ilk çocukluğunda işittiğinden beri kesilmemiş olan bu gürültüyü dinliyordu… Bu cihan, bizim hakkımızda hüküm vermeyen, bununla beraber bize tesir yapmaktan geri durmayan ve bizde teessüfler, teessürler uyandıran bu madde… Bu gecenin derin ve tatlı şuursuzluğu!
Gabriel adımını yavaşlatıyordu. Bu ayın beyaz yolu üzerinde bulundukça çakıl yığınlarıyla kırılan gölgesi toprak için itiraf çılgınlığında bulunduğu genç rahibin gölgesinden daha çirkin gelmeyecekti. Yolun dönemecinde onun çirkin ve miskin evi görünüyordu.
Çocukken bir deli gibi koşmuş olduğu Liogeats’in bu yolu, onun memlekete ne yapmaya geldiğini bilmiyordu. Bakalım kendi de bunu biliyor muydu? Bütün teşebbüslerinin gayesi karışık ve karanlık değil miydi? Balizaou ile Cernes’i satmak için gelmişti. Fakat istemeye istemeye birkaç an içinde kararlaştırılmış olan bu seyahat başka zaruretlere tekabül edecekti. Dünyanın bu köşesinde gizli ve yerine getirilmesi mümkün olmayan bir şey için gelmişti. Bu köşedeki elli sene evvel o fakir yatak odalarının birinde böyle bir gecede dünyaya gelmişti. Tecrübesi onu aldatmıyordu: Hayatında bu ani ve evvelce tasarlanmamış seyahatler, daima bir tasavvurun icrasına delalet ediyordu. Kendini yumulmuş bir el içinde tutulan bir taş gibi hissedilmeyecek kadar sallanıyor gibi hissediyordu. Evet, bir çocuk elinin masum bir hayvana atacağı o çakıl taşı gibi hareketsiz, hiçbir vakit bu akşamki kadar bu müthiş uysallığı duymamıştı.
Balion’dan yükselen sise rağmen parmaklığa dayanarak bu şeffaf dumanın üzerine eğildi. Suyun akışına dikkat etti. Suda bir koku vardı: Bu çamur veya ıslak yosun kokusu değildi. Bu öyle anlaşılamaz bir koku idi ki, çocukluğundan beri bunu tanırdı. Kirli çocukluğu! Bununla beraber bu gece, onda iyilik ve sevgi kuvvetlerini harekete getiriyordu. Birdenbire talihinde yazılı olmayan bir harekette bulunmak, bir iş yapmak istemişti. Fakat bu ıssız yol üzerinde bu uykuya dalmış âlemde yapmaya heves edilecek tek bir fiil yoktu. Çukur kenarında hiçbir yolcu yatmıyordu ki onu kaldırıp yaralarını tedavi etsin. Hatta uyuşmuş bir kuş bile yoktu ki göğsünde ısıtsın…
Bununla birlikte şu vardı: İçinde duyduğu bu arzu… Bu faydasız arzu… Cehennemin kaldırımlarını döşediği söylenen bu niyetlerden biri vardı. Kâinat kendinde geriye dönüyordu: temiz ve rutubetli süt renginde bu gölge, geçmiş zamanda Du Buch’un küçük kızlarıyla beraber ıstakoz avlarken çıplak ayaklarının çiğnemiş olduğu bu hafızasız kıyılar arasında körü körüne akan bu su… Bereket versin ki bir bulutun örttüğü bu çayırların hafızası yoktu.
Üşümeye başladığından yürümeye koyuldu. Yolun bir dönemecinde caddenin şatoya giden yola geldiği mahalde papazın evinin miskin duvarlarını gördü. Genç bir adam orada uyuyordu. Hayatını nakletmek istediği bir adam. Ne delilik! O da şimdi siyah elbisesini atmış, kendine eziyet veren bütün ruhani idaresi altındaki adamlar gibi yorgun, mahzun ve onlarla aynı aciz ve fütur içinde, aynı karanlık içinde birleşerek uzanmıştır. Hayattakilerin bu mezarlığı herkesin, cellatların ve kurbanlarının nihayet gidecekleri köyün girişindeki mezarlığı hatırlıyordu. Acaba papazın kız kardeşi de iftiralara ve iğnemelere rağmen orada mıydı? Gabriel gözlerini kaldırdı: Mehtap kapalı panjurlara vuruyor, çatlamış duvarların üzerine yeşilimsi büyük safhalar koyuyordu. Fakat kapının önünde merdiven basamaklarına kadar doldurulmuş o yapraklar ve dallar ne idi? Henüz kesilmiş ve parlak defneyapraklarıyla karıştırılmış bu şimşir halısını merakla inceledi. Evlenenlerin kapısını düğün günü böyle donatmak köyün âdeti idi. Birdenbire Gabriel çirkin latifeyi anladı. Köylüler papazlarına fena bir oyun oynuyorlardı. Genç papaz sabahleyin dua vakti evinden çıktığı vakit bu çiçekler Liogeatslilerin kendi ile kız kardeşi olduğunu iddia ettiği kadın hakkında ne düşündüklerini ona hatırlatacaktı! Liogeats’te erken kalkarlar: Her ne kadar papaz altı buçukta dua okursa da onu gözetlemek için her pencere kepenginden gizlice bakanlar ve yolun kavak ağaçları arkasında zalim çocuklar bulunurdu. Şimdiki hâlde hainler uyuyordu. Yalnız tepede ay bu saatte yer üzerinde ne kadar hazin şey varsa onların bir köy papazının kapısındaki bu defneyapraklarını ve şimşir dallarını seyrediyordu.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.