Sherlock Holmes'un Vaka Kitabı Bütün Maceraları 9. Артур Конан Дойл
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Sherlock Holmes'un Vaka Kitabı Bütün Maceraları 9 - Артур Конан Дойл страница 4
“Sherlock Holmes’un Maceraları” dedi sevgiyle hatta saygıyla diğer kelimeyi bile söyledi: “Maître!”
“Sherlock Holmes mu?” diye sordum.
“Ah, non, non, Sherlock Holmes değil! Ben yazar Sör Conan Doyle’u selamlıyorum. Sherlock Holmes’un hikâyeleri gerçekte zorla yazılmış, aldatmalarla dolu ve çok yapmacıktır ama yazma sanatı… Ah işte o zaman her şey değişir! Dilin verdiği mutluluk ve o muhteşem karakter Dr. Watson’ın yaratılması bambaşka bir şeydir. Ah, işte o gerçek başarıdır!”
Bu pasajda Christie, Holmes’un hikâyelerinde başka bir şeye daha parmak basmaktadır: “Dilin verdiği mutluluk.” 1930’da Arthur Conan Doyle’un ölümünden sonra “The Strand”in editörü Greenhough Smith, Holmes’un hikâyeleriyle ilk karşılaştığı zamanki izlenimlerini anlattı:
“İyi yazarlar çok ender bulunurdu ve bu editör, kötü yazılarla yorulup güçlükle ilerlemeye çalışırken âdeta Tanrı tarafından cennetten bir hediyenin gönderildiğine inanmıştı. Bu bezgin editörün ümitsiz hayatına nihayet mutluluk girmişti. Artık karşısında yeni ve hünerli bir yazar vardı; konular tüm açıklığıyla yazılıyor, stildeki duruluk ile mükemmel bir hikâye ortaya çıkıyordu.”
Holmes ve Watson karakterlerinin yanı sıra, Holmes hikâyelerinin sürekli bir okuyucu kitlesinin olmasının nedeni şudur: Kaç kez okunursa okunsunlar hep taze ve heyecanlı kalıyorlar, renkli karakterlere sahipler, açık yüreklilikle birdenbire değişen konulara rastlanıyor; ayrıca ani ve ürkütücü karanlıklar ve öbür dünyayı hissettirmeleri de hikâyeleri ilginç kılıyor. Ayrıca 221B Baker Caddesi’nin bilindik oturma odasında her zaman yanan şömine ve gaz lambası, pencereden bakıldığında görülen sis ve Holmes ile Watson’ın koltuklarında oturup müşteri beklemeleri okuyucunun güvenini sağlamaktadır. Biliyoruz ki davaları ne kadar saçma ve kötü ya da olaylar ne kadar ürkütücü olursa olsun, her şey sonunda düzelecektir. Yüz yirmi yıldır bu rahatlatıcı sona dayandık ve bir yüz yirmi yıl daha dayanacağımıza inanıyorum. Sherlock Holmes ve Dr. John Watson değişen yıllarda sabit birer noktadır. Kitaplarında 1895 yılında yaşıyor olmalarına rağmen daha çok yaşayacaklar ve insanlar kitaplarını zevkle okumaya devam edecekler.
Christopher ve Barbara Roden birer Sherlock hayranıdırlar ve New York’taki Baker Caddesi Aykırıları ve aynı zamanda dünyanın değişik yerlerinde Sherlock Kulüplerine üyedirler. Christopher, Oxford Sherlock Holmes serisi için iki kitap düzenlemiştir ve her ikisi de Sherlock Holmes ve Sör Arthur Conan Doyle için birçok yazı yazmışlardır. Koleksiyonlarında bulunan Conan Doyle’un bilim kurgusu “Kutup Yıldızı’nın Kaptanı” Ash-Tree yayınevi tarafından basılmıştır..
Ünlü Müşteri
Biraz sonra anlatacağım hikâyeyi yazmak için bunca yıl boyunca en az on defa Bay Sherlock Holmes’tan izin istedim ve en sonunda “Artık kimseye zararı olmaz.” diyerek buna razı oldu. Böylece, arkadaşımın meslek hayatında, bazı yönlerden doruk noktası sayılabilecek bu vakayı, kayıt altına alabilmek için gerekli izni koparmıştım.
Holmes ve ben Türk hamamına dayanamazdık. Kurulanma odasında, keyifli bir yorgunluk içinde birlikte sigara içerken onun daha az ketum ve insani değerlerinin daha baskın olduğunu görebiliyordum. Northumberland Caddesi’ndeki bu hamamın üst katında, kuytu bir köşede, yan yana iki tane koltuk bulunur. Hikâyemiz 3 Eylül 1902’de ikimiz bu koltuklarda uzanırken başlar. Hayatında renkli bir şeylerin olup olmadığını sorduğumda, sarındığı havludan uzun, ince, titrek kolunu çıkararak hemen yanında asılı duran paltosunun iç cebindeki bir zarfa uzandı.
“Bu, kılı kırk yaran, kendini beğenmiş birinin oyunu veya gerçekten de bir ölüm kalım meselesi.” dedi bana notu uzatırken, “Burada yazılanlardan daha fazlasını bilmiyorum.”
Not, Carlton Kulübünden geliyordu ve üzerindeki tarih bir önceki geceyi gösteriyordu. Şöyle yazıyordu:
Sör James Damery, Bay Sherlock Holmes’a saygılarını sunar ve yarın saat 4.30’da kendisine uğrayacağını bildirir. Sör James, Bay Holmes’a danışmayı arzuladığı konunun çok hassas ve önemli olduğunu da belirtmek ister. Bu nedenle kendisi, Bay Holmes’un bu görüşmeyi kabul edeceğini umuyor ve Carlton Kulübüne telefon ederek bunu teyit edeceğine inanıyor.
“Bu görüşmeyi kabul ettiğimi söylememe gerek yok herhâlde Watson.” dedi Holmes notu okuyup kafamı kaldırdığımda, “Bu Damery denen adam hakkında bir şey biliyor musun?”
“Sosyetede adını her gün duyuyorum, sadece bu.”
“Neyse, ben sana daha fazlasını anlatabilirim. Gazetelere yansımaması gereken hassas konuları hallederek kazanmış şöhretini. Hammerford Will davasında Sör George Lewis ile yaptığı pazarlığı hatırlayacaksın. Görmüş geçirmiş biri ve diplomasi konusunda oldukça maharetli. Umarım yanlış bir izin peşinde değilizdir ve gerçekten de bizim yardımlarımıza ihtiyacı vardır.”
“Bizim mi?”
“Bana yardım etmeyi kabul edersen evet, bizim, Watson.”
“Onur duyarım.”
“O hâlde saati biliyorsun; 4.30’da. O zamana kadar başka şeylerle meşgul olabiliriz.”
O sıralar Queen Anne Caddesi’ndeki kendi dairemde kalıyordum ama kararlaştırdığımız saatten önce Baker Caddesi’ne gittim. Tam 4.30’da Albay Sör James Damery içeri buyur edilmişti. Onu tarif etmeme gerek yok; çünkü birçoğunuz kendisinin oldukça samimi, dürüst kişiliğini; o geniş, sinekkaydı tıraşlı yüzünü ve en önemlisi o tatlı, boğuk sesini hatırlayacaktır. İrlandalılara has gri gözlerinden, açık yürekliliği okunabiliyordu ve daimî gülümsemesi, ne kadar da hoş bir mizaca sahip olduğunu gösteriyordu. Parlak silindir şapkası, koyu renk paltosu, hatta siyah saten atkısındaki inci iğneden; cilalı ayakkabılarındaki eflatun tozluklara kadar her ayrıntı, kıyafetlerine gösterdiği özeni yansıtıyordu. Bu iri yarı, otoriter aristokrat bir anda ufak odaya hâkim olmuştu.
“Elbette Dr. Watson’ı da görmeyi bekliyordum.” demişti nazikçe reverans yaparak, “Onunla iş birliği içinde bulunmamız iyi olabilir; çünkü uğraştığımız adam şiddet yanlısı biri Bay Holmes. Her şeyi göze alacaktır mutlaka. Avrupa’da ondan daha tehlikeli bir adam yoktur herhâlde.”
“Kendilerini böyle şatafatlı sözlerle tanımlayan birkaç rakibim olmuştu.” dedi Holmes gülümseyerek, “Sigara içmiyor musunuz? Pipomu yakarsam rahatsız olmazsınız umarım. Eğer sizin söz ettiğiniz adam gerçekten merhum Profesör Moriarty veya hâlâ hayatta olan Albay Sebastian Moran’dan daha tehlikeliyse kendisiyle tanışmaya değer. Onun adını öğrenebilir miyim?”
“Baron Gruner’yı duydunuz mu?”
“Şu