Sherlock Holmes'un Vaka Kitabı Bütün Maceraları 9. Артур Конан Дойл
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Sherlock Holmes'un Vaka Kitabı Bütün Maceraları 9 - Артур Конан Дойл страница 6
Arkadaşımın atacağı her adımı takip etmem imkânsızdı, ne de olsa benim de aciliyeti olan işlerim vardı; ama o gece sözleşerek Simpson’s’ta buluşmuştuk. Ön taraftaki ufak bir masada oturup Strand’de hızla akıp giden hayatı seyrederken olanları bir çırpıda anlatıverdi bana.
“Johnson etrafı kolaçan ediyor.” dedi, “Yeraltı dünyasının en karanlık noktalarından bize bir miktar bilgi verebilir. Bu adamın sırlarını suç dünyasının kök saldığı bir yerde bulabiliriz ancak.”
“Ama hanımefendi herkesin bildiği şeyleri bile kabullenmiyorsa senin elde edeceğin yeni bilgileri niye kabullensin ki?”
“Kim bilir Watson? Kadın kalbi ve aklı, erkekler için çözülmesi zor bir bilmece gibidir. Cinayet hoş görülebilir, hatta ona bir açıklama bile getirilebilir ama daha ufak kusurların affedilmediği olur… Baron Gruner bana dedi ki…”
“Siz konuştunuz mu?”
“Ah, sana planlarımdan bahsetmemiştim değil mi? Her neyse Watson, peşine düştüğüm adamla yakın ilişki içinde olmayı severim. Onunla göz göze gelmeyi ve nasıl bir yapıda olduğunu görmeyi isterim. Johnson’a talimatlarımı verdikten sonra bir arabayla Kingston’a gittim. Baron bana karşı oldukça nazik davrandı.”
“Seni tanıdı mı?”
“Bunda pek zorluk yaşamadı; çünkü kartvizitimi göndermiştim. Müthiş bir düşman… Soğukkanlı, kadife gibi bir sesi var. Senin şu şık mütehassısların kadar rahatlatıcı… Ama bir kobra gibi zehir saçıyor aynı zamanda. Suç dünyasındaki gerçek bir aristokrat gibi davranıyor, âdeta soyunda var bu özellik. Bana çay içme teklifinde bulunduğunda, ondaki yapmacıklığı ve içten gelen zalimliği görecektin. Gerçekten de dikkatimin Baron Adelbert Gruner’ya yöneltilmesinden hoşnutum.”
“Nazik davrandığını söylemiştin.”
“Biraz sonra fareyi yakalayacağına inanan uysal bir kedi gibiydi. Bazı insanların nezaketi diğerlerinin şiddetinden daha ölümcüldür. Kendine has tarzıyla beni buyur etti. ‘Sizi er ya da geç göreceğimi biliyordum Bay Holmes.’ dedi, ‘Şüphesiz kızı Violet ile olan evliliğimi engellemek için sizi General de Merville tuttu. Bu doğru, öyle değil mi?’
Haklı olduğunu söyledim.
‘Sevgili dostum…’ dedi, ‘Sadece hak ettiğin itibarlı unvanını bir felakete sürüklemiş olursun. Başarıyla sonuçlandırabileceğiniz bir dava değil bu. Maruz kalacağınız tehlike bir yana, boşuna çabalamış olacaksınız. Gerçekten de bu davadan geri çekilmenizi tavsiye edeceğim.’
‘Çok ilginç…’ dedim, ‘Ben de size aynı tavsiyede bulunacaktım. Zekânıza saygım sonsuz baron ve gördüğüm kadarıyla kişiliğiniz de bu düşüncemi destekliyor. Sizinle erkek erkeğe konuşalım. Hiç kimse geçmişinizi ince ince araştırıp sizi gereksiz yere rahatsız etmek istemiyor. Geçmiş geçmişte kaldı ve artık serin sularda sayılırsınız. Ama bu evlilikte ısrar ederseniz İngiltere’yi sizin için yaşanmayacak bir hâle getirmek isteyen bir sürü güçlü düşmanınız ortaya çıkacaktır. Bu oyuna değer mi? Hanımefendiyi terk ederek çok daha akıllıca davranmış olacaksınız. Geçmişiniz onun dikkatine sunulursa tabii ki sizin için hoş bir durum olmaz.’
Baronun burnunun altında uzanan bıyıkları, bir böceğin kısa antenlerine benziyordu. Beni dinlerken bıyıkları keyifle titredi. En sonunda dayanamayarak kıkırdamaya başladı.
‘Neşemi bağışlayın Bay Holmes.’ dedi, ‘Ama düzgün bir eliniz olmadığı hâlde kâğıt oynamaya çalıştığınızı görmek beni bayağı keyiflendirdi. Bunu sizden daha iyi kimse yapamazdı. Ama yine de acınacak bir hâlde olduğunuzu düşünüyorum. Elinizdeki kâğıt en ufağın da ufağı sayılır Bay Holmes.’
‘Öyle mi diyorsunuz?’ ‘Öyle olduğunu biliyorum. Bir konuyu açıklığa kavuşturayım; çünkü benim elim o kadar iyi ki size gösterebilirim. Bu bayanın bütün sevgisini kazanacak kadar büyük bir şansa sahibim. Geçmişte yaşadığım bütün tatsız olayları kendisine anlattığım hâlde yine de sevgisi azalmadı. Ona bazı gaddar ve düzenbaz insanların -bu arada kendinizi de bu insanlardan biri sayılabilirsiniz- kendisine geleceğini ve bazı şeyler anlatacağını söyledim. Onlara karşı nasıl davranması gerektiği konusunda kendisini ikaz ettim. Hipnotizma sonrası telkinleri duymuşsunuzdur Bay Holmes. Her neyse, adi numaralara veya maskaralıklara başvurmadan kişilik sahibi bir beyefendinin hipnotizma yoluyla neler elde edebileceğini göreceksiniz. Sözün kısası, sizi görmeye hazır. Hiç şüphem yok ki sizinle görüşmeyi kabul edecektir. Çünkü babasının isteklerine karşı boynu kıldan incedir. Sadece bizim ufak meselemiz dışında tabii.’
Evet, Watson, söyleyecek başka söz kalmamıştı, bu nedenle elimden geldiğince asil davranarak oradan ayrılmaya karar verdim. Ama kapıya yönelir yönelmez beni durdurdu.
‘Bu arada Bay Holmes…’ dedi, ‘Fransız ajanı Le Brun’ı tanır mıydınız?’
‘Evet.’ dedim.
‘Onun başına gelenleri de duydunuz mu?’
‘Montmartre bölgesinde bazı kabadayılar tarafından fena hâlde dövüldüğünü ve kötürüm kaldığını duymuştum.’
‘Doğrudur, Bay Holmes. Çok ilginç bir tesadüftür ki ondan daha bir hafta öncesinde benim işlerime burnunu sokuyordu. Yapmayın Bay Holmes, sizin için iyi olmaz. Birkaç kişi bunu daha önce öğrendi. Size söyleyecek son sözüm, kendi yolunuza gitmenizdir. Hoşça kalın!’
İşte durum bu Watson. Artık her şeyi biliyorsun.”
“Adam çok tehlikeli görünüyor.”
“Oldukça tehlikeli. Ben kabadayılık taslayanlara pek aldırmam ama bu adam dediklerini yapacak türden.”
“Bu işe karışmak zorunda mısın? Bu kızla evlenip evlenmemesi çok mu önemli senin için?”
“Son eşini öldürdüğüne dair şüphemiz olmadığına göre önemli olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca müşterimizi de unutma! Her neyse, bu konuya girmemize gerek yok. Kahveni bitirdiğinde benimle daireme gelsen iyi olur; çünkü bizim gamsız Shinwell, raporunu vermek üzere orada hazır bulunacak.”
Gerçekten de eve ulaştığımızda bizi bekliyordu. İri yarı, kaba, kırmızı yüzlüydü. İskorbüt hastalığına yakalanmıştı.