Vampir Öyküleri. Артур Конан Дойл
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Vampir Öyküleri - Артур Конан Дойл страница 13
“Ben de böyle bir ölüm isterdim,” diye araya girdi Cowles. Heyecanlandığı zamanlarda olduğu gibi koyu renkli gözleri parıldıyordu. “Her zaman bu berbat ilaç işindense, babamın işini seçmeyi istemişimdir.”
“Hadi ama, Jack, daha ölmeyeceksin,” dedi, şefkatle arkadaşımın elini kendi elleri arasına alarak.
Onu anlayamıyordum. Onda beni şaşırtan, erkeksi bir kararlılıkla kadınsı bir şefkatin olağanüstü bileşimi vardı. Bu yüzden, eve dönerken Cowles o kaçınılmaz soruyu sorduğunda nasıl cevap vereceğimi bilemedim.
“Ee, O’nun hakkında ne düşünüyorsun?”
“Bence büyüleyici bir güzelliğe sahip,” dedim dikkatle.
“Bu doğru,” dedi sertçe. “Ama bunu onunla tanışmadan önce de biliyordun.”
“Üstelik oldukça da zeki,” diye ekledim.
Barrington Cowles bir süre sessizce yürüdü, sonra aniden bana dönerek o tuhaf soruyu sordu:
“Acımasız olduğunu düşünüyor musun? Yani başkalarına acı vermekten hoşlanan bir kız olduğunu düşünüyor musun?”
“Şey, aslında hakkında bir yargıya varmak için çok kısa bir süreydi.”
Ben bunu söyledikten sonra sessizce yürümeyi sürdürdük.
“O yaşlı bir aptal,” diye mırıldandı Cowles sonunda. “Çıldırmış.”
“Kim?”
“Kim olabilir? O yaşlı kadın, -Kate’in teyzesi- Bayan Merton ya daadı her neyse.”
İşte o zaman, zavallı renksiz arkadaşımın Cowles’le de konuştuğunu anladım ama tek öğrenebildiğim buydu.
Arkadaşım o gece erkenden yattı ama ben duyduklarımı ve gördüklerimi düşünerek uzun süre ateşin başında oturdum. Kız hakkında çözemediğim bir gizem olduğunu düşünüyordum; öyle karanlık bir sır ki, tüm varsayımlara meydan okuyordu. Evliliklerinden önce Prescott’la görüşmelerini düşündüm, sonra da gecenin sonunda yaşananları. Bunları Reeves’in sarhoşken acıyla sızlanırken söyledikleri ile birleştirdim. “Neden bana daha önce söylemedi,” demişti ve söylediği diğer şeyleri düşündüm. Daha sonra aklım Bayan Merton’a ve beni nasıl uyardığına kaydı, Cowles’in kadından nasıl bahsettiğini ve hatta zavallı inleyen köpekle kırbacı düşündüm.
Hatırladığım ve bir araya getirdiğim bütün parçaları düşündüğümde, o kız hakkında hiç hoş olmayan şeyler çıkıyordu karşıma; ancak yine de onun hakkında kesin bir yargıya varmama neden olacak elle tutulur bir nedenim yoktu. Onu neye karşı uyaracağıma tam olarak karar vermeden arkadaşımı uyarmaya kalkmak, durumu daha da kötüleştirebilirdi. Kıza karşı yapacağım her suçlamayı görmezden gelecekti. Ne yapabilirdim? Daha önce yaşananlar ve kızın karakteri hakkında nasıl somut bir yargıya varabilirdim? Edinburgh’ta hiç kimse onları tanımıyordu. Kız bir yetimdi ve bildiğim kadarıyla bundan önce nerede yaşadığıyla ilgili hiçbir zaman konuşmamıştı. Aniden aklıma bir fikir geldi. Babamın arkadaşlarından Albay Joyce, ayaklanmaya kadar uzun süre Hindistan’da görev yapmıştı ve muhtemelen oradaki pek çok subayı tanıyordu. Hemen bir kâğıt alarak, Albay’abir mektup yazmaya koyuldum. Ona 41. Alay’da görev yapmış ve Pers Savaşı’nda hayatını kaybetmiş olan Yüzbaşı Northcott hakkında bazı şeyler öğrenmek istediğimi söyledim. Fotoğrafından aklımda kalan bütün ayrıntıları hatırlamaya çalışarak adamı tarif ettim ve bitirir bitirmez de, daha o gece mektubu postaya verdim. Yapabileceğim her şeyi yaptığımdan emin olduktan sonra yattım, ancak uyuyamayacak kadar endişeliydim.
BÖLÜM İKİ
İki gün içinde Albay’ın yaşadığı yerden, Leicester’dan cevap geldi. Bu satırları yazarken mektup karşımda duruyor ve kelimesi kelimesine buraya aktarıyorum:
“Sevgili Bob,”diye başlıyordu. “Adamı gayet iyi hatırlıyorum.
Kelküta’da onunla beraberdik ve sonrasında da Haydarabat’ta.
Pek fazla kimseyle konuşmayan, içine kapanık ve tuhaf bir adamdı. Ama bir asker olarak oldukça cesurdu ve kendini Sobraon’da ispatladı, doğru hatırlıyorsam burada yaralanmıştı. Kendi birliğinde pek sevilmeyen biriydi, onun acımasız ve soğukkanlı bir adam olduğunu, içinde hiçbir merhamet kırıntısı olmadığını söylüyorlardı. Hakkında şeytana taptığına dair söylentiler vardı ya da buna benzer bir şey. Ah, ayrıca onda nazar olduğunu da söylüyorlardı, ancak bu tamamen saçmalık. Bazı garip teorileri olduğunu hatırlıyorum, insan iradesinin gücü ve aklın maddeler üzerindeki etkisine dair tuhaf teorilerdi.
Tıp eğitimin nasıl gidiyor? Sakın unutma, oğlum, ne zaman ihtiyaç duyarsan sana her şekilde yardıma hazırım.
Not: Bu arada Northcott çatışmada ölmedi. Ateşkes sağlandıktan sonra, büyük bir çılgınlık anında, Güneşe Tapanlar’ın tapınaklarından sonsuz ateşi çalmaya çalışırken öldürüldü. Ölümü hakkında aydınlanmamış pek çok soru işareti var.
Mektubu birkaç kez okudum; başta tatmin olmuştum, fakat daha sonra bu his yerini hayal kırıklığına bırakmıştı. Bazı ilginç bilgiler edinmiştim ama hiçbiri de benim istediğim gibi değildi. Sıradışı bir adamdı, şeytana tapıyordu ve nazarın gücüne sahip olduğu söyleniyordu. Genç hanımın soğuk, gri gözlerinde birkaç kez gördüğüm o buz gibi ışıltılardan sonra, sıradan bir insanın yapamayacağı kötülüklere neden olabileceklerine inanabilirdim, ancak bu tür bir batıl inanç kesin bir sonuca varmak için çok zayıftı. Şu cümlede gizli bir anlam yok muydu: “İnsan iradesinin gücü ve aklın maddeler üzerindeki etkisine dair tuhaf teorileri vardı.” Bir keresinde, bazı insanların zihin güçleri ve bu güçleriyle yapabilecekleri hakkında, o zaman şarlatanlık olduğunu düşündüğüm bir makale okumuştum.
Bayan Northcott da böyle özel bir yeteneğe mi sahipti?
Bu fikir gittikçe güçlendi ve kısa bir süre sonra da bu fikrimi destekleyecek bir olay yaşadım.
Tam da bu konu üzerinde düşündüğüm sırada gazetede bir ilan gördüm; ünlü medyum Dr. Messinger şehrimizi ziyaret edecekti. Messinger’ın gösterileri, konunun uzmanı pek çok otorite tarafından tekrar tekrar “gerçek” olarak duyurulmuştu. Yaptıkları hileden çok uzaktı ve ayrıca hayvansal manyetizmaların psişik bilimi ve elektrobiyoloji konularında bilinen en güçlü otorite olarak kabul ediliyordu. İşte bu nedenle, insan iradesinin yapabileceklerini görmeye kararlı bir şekilde, gösterinin ilk gecesi için bir bilet aldım ve okuldan birkaç arkadaşım ile gösteriyi izlemeye gittim.
Yanlardaki localardan birini ayırttık ve gösteri başlayana kadar oraya gitmedik. Yerime oturmak üzereyken, Barrington Cowles’i nişanlısı ve yaşlı Bayan Merton ile sahnenin önündeki üçüncü ya da dördüncü sırada otururken gördüm.