Vampir Öyküleri. Артур Конан Дойл

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Vampir Öyküleri - Артур Конан Дойл страница 9

Жанр:
Серия:
Издательство:
Vampir Öyküleri - Артур Конан Дойл

Скачать книгу

arasıra görünen parlak yüzüne doğru uzatmıştı. Kaptan bir aşağı bir yukarı sabırsızca dolaşırken birden benim onu izlediğimi fark ederek yanıma geldi ve aşağıda olmamın benim için daha iyi olacağını söyledi. Bu da yanında kalmam gerektiği konusundaki kararımı daha da güçlendirdi.

      Sanırım beni uyardıktan sonra oradaki varlığımı tamamen unuttu ve parmaklıklara dayanarak yarısı karanlıkta kalan, diğer yarısı ise ay ışığında ışıldayan uçsuz bucaksız buzdan çölü izlemeye daldı. Birkaç kez saatine baktığını gördüm ve bir keresinde de kısa bir cümle mırıldandı. Söylediklerinden tek bir kelimeyi duyabildim: “Hazır”. Onun karanlıkta belli belirsiz görebildiğim uzun silüetine bakarken, biriyle buluşmayı bekleyen bir adam gördüğüm düşüncesi ürpertici bir şekilde içimi doldurdu. Kiminle buluşacaktı? Parçaları bir araya getirdikçe korkunç bir düşünce ortaya çıkıyordu, fakat ben bu sonucu kabul etmeye kesinlikle hazır değildim.

      Duruşu aniden değişince bir şey gördüğünü sandım. Hemen yanına yaklaştım. Geminin önünde uzanan ince bir sis tabakasına soru soran gözlerle bakıyordu. Işık üzerine düştüğünde sislerin arasında belirsiz bir şekil göründü. Ay ince bir bulut tarafından örtülmüştü, tıpkı bir anemonun ince zarı gibi.

      “Geliyorum, sevgilim, geliyorum,” diye fısıldadı Kaptan. Sesi şefkat ve sevgi doluydu, tıpkı uzun zamandır beklenen bir kavuşma anında sevgilinin kulağına fısıldanacak o tatlı sözler gibi.

      Bundan sonra olanlar o kadar aniydi ki müdahale edemedim.

      Küpeştenin önüne doğru hızla fırladı, oradan da buzun üzerine; sisin içindeki o soluk, gizemli şeklin hemen hemen yanına kadar koştu. Kollarını onu kucaklayacakmış gibi öne uzattı ve kolları bu şekilde öne uzanmış şekilde, sevgi sözcükleri eşliğinde karanlığın içine doğru koşarak kayboldu. Orada öylece kalakaldım, sessiz ve hareketsiz. Sesi artık duyulamayacak kadar uzaklaşana dek, gözlerimi giderek belirsizleşen görüntüsünden ayırmadan orada bekledim. Onu bir daha göreceğimi düşünmüyordum ki tam o anda ay bulutların ardından sıyrıldı ve gökyüzünden parlak ışıklarıyla buzu aydınlattı. İşte o zaman, donmuş düzlük boyunca inanılmaz bir hızla ilerleyen karaltısını tekrar gördüm. Onu son görüşüm buydu; belki de öyle kalacak. Onu aramak için hemen bir ekip hazırlandı, ben de aralarındaydım. Ama adamlar bu konuda pek istekli değildi, bu yüzden hiçbir iz bulamadan geri döndük. Yeni bir ekip birkaç saat içinde toplanacak. Bu satırları yazarken, yaşananların kötü bir kâbus olmadığına kendimi zorlukla inandırabiliyorum.

      19:30

      Kaptan’ı aramak için çıktığımız ikinci seferden de elimiz boş ve yorgunluktan bitkin hâlde geri döndük. Yüzey boyunca en az yirmi millik bir alanı taramış olmamıza rağmen devasa buzulun sonu gelecekmiş gibi görünmüyordu. Gece öyle dondurucu olmuştu ki, buzun yüzeyi tamamen donmuş ve katılaşarak granit gibi sertleşmişti. Oysa karda bize yol gösterebilecek ayak izleri bulabilirdik. Mürettebat, bir an önce güneye doğru yola çıkmamız konusunda sabırsızlanıyor. Gece esen rüzgâr sayesinde buzlar arasında yolumuz açıldı ve artık ufukta denizi görebiliyoruz. Hepsi Kaptan Craigie’nin öldüğünü ve kaçma şansımız varken hayatımızı bir hiç uğruna riske attığımızı düşünüyor. Bay Milne ve ben, onları yarın akşama kadar kalmak için güçlükle ikna edebildik, fakat her ne şartla olursa olsun, bundan daha fazla kalmayacağımıza da söz verdik. Bu yüzden, birkaç saatlik dinlenmenin ardından son bir arama yapmayı kararlaştırdık.

      20 Eylül akşamı

      Bu sabah bir grup adamla buzulun güneyini boydan boya geçtik, Bay Milne ve ekibi de aramalarını kuzey yönünde yaptılar. On ya da on iki mil boyunca, başımızın üzerinde defalarca uçan ve uçuş yüksekliğinden bir şahin olduğunu tahmin ettiğim bir kuş hariç, tek bir canlı izine rastlamadan ilerledik. Buz kütlesinin güney ucu, denizin içine doğru giderek inceliyordu. Bu incelmenin başladığı yere geldiğimizde adamlar durdular, ancak ben en sonuna kadar gitmekte, böylece hiçbir ihtimali atlamadığımızdan emin olmakta ısrar ettim.

      Yüz metre kadar ilerlemiştik ki Peterheadli M’Donald ileride bir şey gördüğünü söyleyerek koşmaya başladı. Hepimiz bahsettiği şeyi görebiliyorduk ve biz de peşinden koştuk. Başta buzun üzerinde siyah bir karaltıydı fakat yakınlaştıkça bir adamın şeklini almaya başladı ve en sonunda da aradığımız adama dönüştü. Buzun üzerinde yüzüstü yatıyordu. Pek çok buz kristali ve kar tutamı koyu renkli denizci ceketinin üzerini örtmüştü. Biz yaklaştığımızda hafif bir esinti bu kar tanelerini yakalayarak havalandırdı ve etrafa savurdu, tam bir kısmı tekrar aşağı çökerken esinti onları tekrar havalandırdı ve dönerek denize doğru uzaklaştılar. Bana göre, bu sadece rüzgârda uçuşan kardan ibaretti ama adamların çoğu, başta bir kadın şekli gördüklerini ve bu şeklin eğilip Kaptan’ı öptükten sonra denize doğru hızla uzaklaştığını iddia ettiler. Ne kadar saçma görünse de, hiç kimsenin fikrini küçümsememeyi öğrendim artık.

      Kaptan Nicholas Craigie’nin mutlu bir şekilde öldüğü açıktı; donmuş yüzünde geniş bir gülümseme vardı ve kolları hâlâ onu ölümün ötesindeki o karanlık dünyaya çağıran ziyaretçisini kollarında sımsıkı tutuyormuş gibi gergindi.

      Aynı gün öğleden sonra onu geminin sancağına sarılı olarak denize bıraktık. Cenaze töreninde konuşmayı ben yaptım ve onun nazik kalbine çok şey borçlu olan adamları, sert denizciler olmalarına rağmen çocuklar gibi ağlayarak, Kaptan’ın hayatı boyunca kendine özgü yöntemlerle etrafına saçtığı sevgisinin karşılığını gösterdiler. Töreni boş, kasvetli bir şapırtı ile bitirdik; o aşağı doğru bizden uzaklaşırken, onu izledim. Denizin derinliklerinde ufak beyaz bir şekil olana ve sonra da karanlıkta tamamen kaybolana kadar… Denizin ölülerini özgür bırakacağı ve NicholasCraigie’nin buzların arasından yüzünde bir gülümsemeyle ve kolları sıcak bir karşılamaya hazırlanır gibi uzanmış şekilde çıkacağı güne dek, orada derinliklerde, sırları, kederi ve tüm diğer gizemleri kalbine gömülü olarak yatacak. Diğer hayatta bu hayatında olduğundan çok daha mutlu olabilmesi için dua ediyorum.

      Günlüğüme devam etmeyeceğim. Eve giden yol önümüzde açık bir şekilde uzanıyor ve bizi hapseden buzullar çok yakında sadece birer hatıraya dönüşecekler. Son yaşadığım olayların şokunu üzerimden atabilmek için biraz zamana ihtiyacım var. Bu günlüğe başladığımda, günlüğü bu şekilde bitirmek zorunda kalacağımı hiç düşünmemiştim. Boş kamarada oturmuş bu satırları yazarken, hâlâ onun güvertede hızlı hızlı dolanan ayak seslerini duyduğumu hayal ediyorum. Bu gece bana verdiği görevi yerine getirmek için onun kamarasına girdim. Her şey bir önceki seferde gördüğüm gibiydi; sadece daha önce tarif ettiğim, yatağının başucuna asılı olan resim, sanırım bir bıçak yardımıyla çerçevesinden sökülüp alınmıştı. Yaşadığım tuhaf olaylar zincirinin bu son halkası ile Kutup Yıldızı’ndaki yolculuğumu anlatan bu günlüğü bitiriyorum.

      (Dr. John M’Alister Ray Sr.’ın notu: Oğlumun Kutup Yıldızı’nın Kaptanı’nın tuhaf ölümüyle ilgili günlüğünde anlattıklarını okudum. Olayların tam olarak onun anlattığı şekilde geliştiğinden kesinlikle eminim çünkü onun son derece sağlam sinirleri olan ve hayal gücünden yoksun, dürüstlüğe çok önem veren bir adam olduğunu biliyorum. Yine de hikâye öyle olağandışı ve belirsiz ki, bunların yayınlanması konusunda uzun süre kararsız kaldım. Ancak geçtiğimiz birkaç günde bu günlükte anlatılanlardan

Скачать книгу