Ulus Olmak İstersek. Rahmankul Berdibay
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Ulus Olmak İstersek - Rahmankul Berdibay страница 18
Bu Kazak topraklarında yapılan kötülüklerin ne kadar hacimli olduğunu gösteriyor. Sovtyet idarecilerinden hiçbirinin, “Bu bölge ahalisi, onların geleceği nasıl olur.” diye düşünmemesi çok korkunç bir şey. İnsanoğlunu yok edecek böyle silahlar denemelerinin yapıldığını bildiği halde Kazakistan’ın D. Konaev baş olan eski resmi makamlarından hiçbirinin “nasıl olur” demeye bile gücü etmemesi, onların yukarıdakilerin emirlerini yerine getirmekten başka bir yetkisi olmadığının delilidir.
Yukarıda adı geçen makalede S. Tileubergenov, “Bakir ve nadas arazileri geliştirme projesinin Kazak toprağını büyük felakete duçar etti.” diye yazıyor. “Cumhuriyetimiz’in sosyal ekonomik durumunu inceleyen ilmi araştırmaların ortaya çıkarttığı gibi, radyasyon yüzünden şu anda toprağın üçte biri kullanılmaz bir durumdadır. Yirmi beş bin hektar bakir ve nadas arazi verimliliğini yitirmiş, 63,3 milyon hektar alan çırıl çıplak olmuştur.” Bunlara şahid olan herkes Kazak yerinin geleceğini düşünmeden edemez. Bu felaketi hissetmemek mangurt olmak demektir, bilmezlikten gelmek, susmak ise ihanet ve sabotaj demektir.
S. Tileubergenov’un “Ekologiya Çeloveka” (1993) ve başka da monografilerinde uzun süren araştırmalar neticesinde varılan çok önemli sonuçlar vardır. Bu eserden Kazakistan’da her yıl yarım milyon yer kumlu bir alana dönüştüğünü öğrendik. Yıl mı çok yer mi çok, böyle giderse 50 sene içerisinde 25 milyon hektar alan çöl olacak. Gereken önlemler alınmazsa devletin ekolojik siyaseti doğru temellere oturtulmazsa, gelecek asırda Kazakistan yaşam için elverişsiz çöl ve kumlu bir yere dönüşebilir. Bunları düşünürsekbiz ekolojik durumumuzu halka anlatmanın zamanı gelip geçtiğini görüyoruz. Ekolojik felaketin eşiğinde olduğumuzu, buna karşı tedbirleri planlamak, onu halka bildirmek, sıra beklemeyen acik bir durumdur. Bu malumatları her köy, kasaba, şehir
Bu konunun ciddiyetini, söylenmesi gereken yolsuzluklar yüzünden Kazak yerine düşen belanın çokluğu yalın dille aktarmak mümkün değil. Bu yüzden de basında yer alan ilmi makaleler temelinde konuşmak istiyoruz. Kazakistan’ın batı bölgelerinde nükleer silahları, yeni teknolojiler denemesinin durmadan yapılageldiğinden son zamanlara kadar halkın haberi olmadı. Bu “sırları” açığa çıkaran malumatları “Tolkındı Kaspiy” bağımsız sosyal-siyasi gazete sayfalarından bulabiliriz. Onların içinden “Narın” toplumsal hareket başkanı Kaken Köbeysinov’un “Atayurt ve onun kederi” adlı makalesinde Kazak yurduna durmadan yapılan hücümleri bulabiliriz. “Atayurdumuz çok felaketlere maruz kaldı. Yeri füze ve nükleer silahı deneme üssüne dönüştü. Halk göç etti, kalanları ekolojik afet kurbanı oldu. Hala devam etmekte. Askeri kurumlar yerli ahalinin rızası olmadan Orda ve Jana-kala ilçelerinin bir milyon 555 bin 692 hektar arazisini zorla ellerinden almıştır. Böylece Orda ve Janakala yerinde iki deneme üssü inşa edildi. Birincisi Kapustin Yar üssü, burada 46 sene füze denemeleri yapılmakta. Son yıllarda burada yapılan füzeleri lağvetme işleri de yürütülmekte. Bu deneme üssünde havada iki defa nükleer patlaması gerçekleştirildi. İkincisi ise Azğırdaki nükleer deneme üssü. Bu deneme üssünde 17 defa nükleer silahı denemesi yapılmıştır. İlk patlama, Azğır köyünden bir kilometre uzaklıkta, 165 metre derinlikte gerçekleştirildi. Patlama sırasında yüz bin CI radioaktiv parçalar yer yüzüne yayıldı. Azğırdaki nükleer patlamaların hepsi şimdiki “Balkudık” köyünün sınırlarında, ekimlik ve hayvan otlakları arasında, Kazakların sık yaşadığı yerlerde gerçekleşti. Bazı patlamalar sırasında nükleer radyasyonu on bir ay boyunca havaya yayılmıştır.”
Rusya emperyasının gücüne güç katmak için, başkalara baskısını altına almak için yaptığı hareketlerin sonucunun ne olduğunu görmek ister misiniz? Öyleyse bu alıntıyı dikkatlice okuyunuz “nükleer ve füze denemeleri yüzünde Narın bölgesi doğal güzelliğini yitirdi. Yer yüzü delik deşik oldu, hava durumu değişti, yer yer suni göller meydana geldi, toprak düşen füze ve uçak atıklarına, bozuk tanklere dolu. Toprak verimi azaldı, iklim değişti, arazi verimliliğini yitirdi. En kötüsü de tabiat denkliği bozuldu. İnsan ölümü arttı. Uzmanların ispatladığı gibi Azgır ahalisinin sağlık durumu Çernobil ahalisinin durumundan da kötü.”
Kazakistan’ın batısında ölüm saçan denemeler tarihi ve onun korkunç yüzünü anlatan hüzünlü hikayeyi belli bir derecede özetleyen, gerçek delillere dayalı sonuçları, Kazakistan milletvekili Engels Gabbasov’un “Egemendi Kazakistan” gazetesinde (16.01.1997) gazetesinde yayımlanan “Nükleer ejderinin zehiri”, “Kazahstanskaya Pravda” (11.12.1996) gazetesinde yayımlanan “Askeri Üsler, Kazakistan’ın kanayan yarası. Kapatmanın zamanı geldi.” Makalelerinden okuyabiliriz. Bu makelelerde Engels, askeri üsleri tamamen kapatma meselesi ele alınmıştır. Bu fikre başka milletvekilleri de destek çıktı ve Cumhurbaşkanı N. Nazarbayev’a resmi mektup yollayarak, Kazakistan yerinde nükleer denemelerine izin vermemesini talep ettiler.
Kazak halkı ve yurduna yapılan zülmü ne kadar anlatırsan anlat bitmez. Semey ve Aral bölgesinin felaketi hakkında yazılan kitaplar ve makalelerine göz atamadık. Onlar hakkında ne kadar anlatırsak az olur. Geçmişten sovyet devrinden kalma derdimiz olan, halkın kaderini “yukarıdakilerin” kendi çıkarlarına göre yazdığına dur diyecek zamanın geleceğine inanıyoruz.
Tehlike sadece askeri üslerden gelmiyor. Uzmanların anlattıklarına göre Kazakistan’ı tehdit eden başka da korkunç tehlikeler vardır. Bundan biraz yıl önce askeri üslerin nükleer atıklarını Sarıözek’e gömdüğünü biliyoruz. Bunu da resmi yetkililer halka hiz zararı olmayan masum hareket gibi anlattı. Dünyanın parasını verse de, yerimize ölüm saçan atıkları gömdirmeyecek metin harekter lazım bize. Bunu unutmak isterdik ama, Kazakistan yerine nükleer atıklarını getirip gömme olasılığı hala da yüksek olduğunu söyleyen vatensever canların, yetkilileri tövbeye, yerli halkın haklarıyla oynamalarına son vermeye çağıran sesini çok duyuyoruz. Mesela, “Novoye pokolenya” gazetesinin 1995 yılının aralık sayısında yayımlanan “Kazakistan’a karşı sinsi nükleer savaş” adlı makalesinde R. İbrayev bazı yetkililerin Kazakistan’ı nükleer atıkları mezarlığına dönüşmesine dünden razı olduğunu ve böyle zalimce plan gerçekleşirse Kazak yurdu ve ulusunun geleceği karanlık olduğunu açıkça yazdı ve bunu destekleyen delliller sundu.
Baykonur uzay alanının Rusya’ya uzun süreli kiraya vermenin, iklime, tabiata, insan sağlığına olan zararını yazmayan basın kalmadı. Füzeleri uzaya uçuran Rusya kazanırken, Kazak yurdunun neler kaybedeceğini bugünlerde büyüklerin yanı sıra çocuklar da biliyor. Yurdumuzu bize zarardan başka bir şey kazandırmayan askeri üsleri de, Bay-konur uzay alanını tamamen kapatma, onların sonuçlarında arınma sadece Kazakların değil, bu ğlkede yaşayan tüm halkın dileği olduğu bir gerçektir. Bu tehlikeden kurtulmadan, halın geleceğinden bahsetmek suçtur. Halkın güvenini kazanan Cumhurbaşkanımız ekolojik felaket kaynağını kapatarak halkın rızasını alır diye ümit ediyoruz.
Bir yıl önce bir sosyal kuruluş toplantısında Kazakistan Adalet Bakanlığında çalışan bir güzel hanım söz söyledi. Onun sosyal faaliyetler konusunda biraz tecrübesi varmış. Rus okulunda eğitim aldığı, Kazakça sadece konuşma dilini bildiği konuşmalarından anlaşılıyordu. O, Kazakistan’da inanç özgürlüğü meselesinin tamamen çözüm bulduğunu, buna misal olarak da Adalet Bakanlığı’nda dünya çapında geçerli olan dinî akımları içeren 37 konfesyonun resmi olarak kayıtlı olduğunu söyledi. Bu konuda başka ülkeleri arkada bıraktığımızı ve devletimizin önder ülke olduğunu coşkuyla anlattı. Hatta bazı ünlü Kazakların çocuklarının din değiştirdiğini, sanki bir