Kardeş Sesler 2017. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kardeş Sesler 2017 - Анонимный автор страница 7
– Baba!
Çıplak duvarlarda yankılanan kızının sesini duydu Kenan. Kızı ona sesleniyordu ve gittikçe de yaklaşıyordu ses . Kafasını kaldırdı.
– Duru! Babacığım buradayım. Duru.
Duru ameliyathanenin kapısında koşarak içeri girdi. Kahverengi saçları iki yandan toplanmıştı. Krem rengi tişörtün üzerinde çamur ve kan lekeleri vardı. Pembe tüllü eteğini, Kenan kendisini beğenip almıştı biriciğine. Tülleri yırtılmıştı. Sağ ayakkabısı ayağında yoktu. Bacakları, kolları kesik içindeydi. Duru babasına doğru koştu ve üç adımlık bir mesafede durup yüzüne baktı. Saçlarının arasında otları gördü Kenan.
– Baba.
Duru, ameliyat masasında yatan adama doğru yürüdü ve adamın, yumruk yaptığı parmaklarını aralayıp eteğinin tüllerinden bir parçayı babasına uzattı. Kenan kızına doğru uzandı ve birden Duru ortadan kayboldu. Hissettiği şiddetli ürpertiyle uyandı. Gözleriyle hızlıca etrafını tarayıp kızına baktı. Masa da hareketsiz yatan adamı ve onun yaşadığını belirten cihazı gördü. Ayağa kalktı, adamın sağ yüzüne bir yumruk indirdi. Bağladığı cihazların hepsinden ayırdı adamı. Minik kızının katili asla yaşamayı hak etmiyordu.
Altı yıl önce oturdukları sitenin yuvasından kaybolan kızı Duru’nun, polisler iki gün sonra ormanlık alanda cansız bedenini bulmuş, yirmi gün sonraysa katilini yakalamışlardı. Katil, mahkeme salonundan çıkarken Kenan’a gülerek bakmış ve ellerinde tuttuğu pembe bir tülü ona doğru sallamıştı. Kenan, kendini tutamamış ona doğru koşup sağ yumruğunu adamın suratına indirmişti. Olmayan sol köpek dişi Kenan’ın imzasıydı. Karısı, Duru’dan sonra ağır bir bunalım geçirmiş, intihar etmişti. Hayatını alt üst eden bu katili neden kurtaracaktı ki.
Otopsiyi başlattı. Her darbede Duru’nun sesini duyuyor, karısının gözyaşlarını görüyordu. Bir ölüyü öldürmek yasal olarak suç sayılır mıydı?
Kenan rapor yazma işini yarına bıraktı. Üzerini değiştirdi, gecenin karanlığına aldırmadan kızının ve karısının yanına gitti.
ULUG HURTUYAH
Sibirya’nın güneyinde, Yenisey Nehri kollarında Türk soyunun yayıldığı, tanrı Ülgen’in tahtının bulunduğu Altay Dağı’nın eteklerinde Kırgız denen bir boy yaşarmış. Boyun güzeller güzeli kızı Balkın, boyun delikanlısı Batu Ceben’e eş olmuş. Batu Ceben adı gibi yiğit mi yiğit, tek eliyle iki ayıyı öldürecek güce sahip, geniş omuzlu, heybetli, çalışkan bir Türk savaşçısıymış. Ceben’i bir gören bir daha asla aynı yerde göremezmiş. Bir bakmışsın demir ocağında demir dövüyor bir bakmışsın bambaşka bir yerde kendisine yeni bir iş bulmuş onu yapıyor. Ceben’in bu ürkütücü heybetine karşın, merhametli yüreği herkesçe bilinir hele de eşi Balkın’a olan sevgisi boyun birçok kızının kem gözle bakmasına sebep olurmuş. Balkın, Ceben’e eş olmuş ancak bir türlü evlat sahibi olamıyorlarmış. Onlar birbirlerine, yüce Tengri’nin önünde eş olduklarından beri yerler dört sefer yeşermiş ağaçlar beş sefer sararmış. Balkın çoğu zaman, boyun içinde ağlaşan bebeleri duydukça, oynayan kız çocuklarını, kılıç tutmayı öğrenen küçük erkek çocuklarını gördükçe yüreğine bir sızı düşer hemen keçe çadırına koşar sessiz sessiz ağlarmış. Her gün Ulug Hurtuyah taşa gider orada önce yüce Tengri’ye sonra Ulug Hurtuyah’a dua edermiş. ‘Bizim beyaz taş annemiz! Bütün hayvanların, kuşların, balıkların, insanların çocukları vardır. Bir tek benim çocuğum yok, yardım et bana!’
Zaman yavaş yavaş akıp giderken, Balkın’ın gözyaşları son bulmuş yüce Tengri onun karnına bir bebek koymuş. Çadırında oturduğu bir vakitte, kadın şaman Balkın’ın çadırına girmiş ve elini karnına koyup gözlerini yüzüne dikmiş. Balkın öylece şaşıp kalmış. “ Ey Balkın yüce Tengri sana Batu Ceben’in soyunu devam ettirecek bir erkek bebek vermiş. Git ve ona adağını sun. Umay seni ve bebeğini korusun.” Giysisinin altından kırmızı bir çaput çıkarıp Balkın’ın karnındaki kuşağın içine iliştirmiş “Nazardan korur” demiş ve çıkıp gitmiş. O gece çadırda bayram havası esmiş. Ceben en güzel hayvanların sütünü sağdırmış, elleriyle karısına yudumlatmış. Kar yüce Tengri’nin katından yere düşmüş ve çadırlar onları koruyacak ateşin ruhları ile dolup taşmış.
Balkın’ın karnı gün geçtikçe büyüyormuş. Elleriyle küçücük kıyafetler dikmiş yavrusuna. Bebeğine kavuşmak için az zamanı varmış. Bu zamanlarda Tatar ordularından kaçan eşkıyaların namı Sibirya’nın ücra köylerine kadar yayılmış. Savaşçıların dehşetini, gören anaların sütten kesildiği, yaşlıların taşa döndükleri, bu eşkıyaların gittiği her yere, yeraltının tüm kötü ruhlarını taşıdığı, taş üstünde taş omuz üstünde baş bırakmadığı bir rüzgâr gibi hızla ulaşıyormuş köylere. Karın eriyip, güneşin gülümsediği zamanlarda, otun yeşerdiğini gören boy beyi en güçlü ak şamanları toplatıp iyi ruhların yardımını almak için tören yapılmasına karar vermiş.
Tören meydanı kurulunca, şamanlar tüm boyu teker teker kutsamış, boya getirilen en güzel boz ayı yüce Tengri ve onun evlatlarına kurban edilmiş. Ak Şamanlar bütün şaman ruhlarını, koruyucu ruhları ve tüm iyeleri halklarını koruması için çağırıp onlardan yardım dilenmişler. En kudretli ateşler yakılmış.
Tören meydanında büyümüş karnıyla kocasının yanında oturan Balkın’ın tek bir korkusu varmış, daha evladı doğmadan Tatar’ın gelip onları ayırmasıymış.
Korku içinde alev alev büyürken, zavallı kızcağızın dili damağı kurumuş ve biten testisini doldurmak için çadırına gitmiş. Testisini doldurup ağır ağır dönüyorken, yerdeki kütüğü görmemiş ve elindeki testi tören ateşinin içine düşüp paramparça olmuş. Ak Şaman, boy beyi ve tüm boy ateşe dehşet içinde baka kalmışlar. Ateşin suyla sönmesi halkın en büyük lanetiymiş bu yüzden dehşet içinde bakakalmışlar. Ateşin hızı yavaşlamış yavaşlamış ve birden gürleşerek eskisinden daha kudretli yanmaya başlamış. Tören ateşinden bir parça sıçrayıp Balkın’ın elinin üstüne düşmüş ve zavallı kadın ateşin ona olan öfkesi, içindeki bebeyi kor gibi yakarken sancıya tutulmuş. Ateş eski şiddetini geri kazansa da Ak Şaman’ın dudaklarından dökülen “Ruhlar, doğacak ilk çocuğa adanan