Kardeş Sesler 2017. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kardeş Sesler 2017 - Анонимный автор страница 9
Evine girdi ekmeği yattığı odadaki masanın üzerine koydu. Yatağının üzerine uzanıp huzur ile gülümsedi. Sesli sesli “Allah’ım şükürler olsun sana. Sen komşumdan razı gel. Yiyecek lokmam yokken bana ziyafet çektirdi”. Sonra aklına ekmeğini verdiği kadın geldi.
“Açım!” demişti.
Ekmeği aldıktan sonra “Allah gönlündekini versin” deyip uzaklaşıvermişti. Allah gönlündekinin kat kat fazlasını vermişti. Gözü masanın üzerindeki düğümlenmiş beze kaydı, yattığı yerden kalkıp bezin düğümünü çözdü. İçinde akşam yediği ekmeklerden irice bir tane ve yanında cam tabağın içine konmuş yarım helva. Ekmeği aldığı vakit yirmi beş kuruş vermeye gönlü razı gelmediğinden almadığı helva. Mis gibi ekmeğinin içine koyup dilediği gibi yemeyi hayal ettiği helvalı ekmek. Kadının sözleri bir kez daha yankılandı kulaklarında.
“Allah gönlündekini versin”
(Avrasya Yazarlar Birliği Edebiyat Akademisi Şiir, Hikâye, Deneme Atölyeleri)
KORKULARIMA SORUYORUM KİM KORKAK
Bu insan şimdi nasıl korkularını anlatsın ki? Korkuyorsam o benim zaafımdır. İnsan neden zaafını, en zayıf noktasını başkasının avuçlarına koysun ki?
Hemen “Ben hiç korkmam ondan” desinler diye mi?
Karanlıktan korkarım ben. Ya bunu öğrenip karanlığın içinde bırakırlarsa, ne yaparım?
Asansöre tek başıma asla binemediğimi söylesem “Kocaman kız olmuş korktuğu şeye bak” derlerse, korkularımı da söylemekten daha da korkmaz mıyım?
Kedilerden korktuğumu söylesem hemen “Kediler çok şirin” cümlelerini duyarım. Kediler benim için çok çok uzaktan şirin. Zaten çok korktuğum karanlıkta bir kedinin üstüme atladığını benim çığlıklar içinde kalp krizi geçiriyorum sandığımı onlar bilemez ki. Korkularımı onlara açarsam bana güven verip vermeyeceklerini nerden bilebilirim ki. Belki benim sadece en az benim kadar korkaklara sığınmaya ihtiyacım vardır. Odamda tek başıma oturmayı sevdiğimi, ama evde ne zaman tek kalsam korktuğum bütün ışıkları yaktığımı, kapının bütün kilitlediğim halde neden sürekli kontrol ettiğimi anlatamam. Kendimi birine savunsam başka birine savunacak enerjim kalmıyor. Bütün halkı toplayıp onlara Büşra’nın korkularını ve sebebini anlatamam.
Merak ediyorum aslında neden korkularımız insanlara tuhaf gelirken korkmadıklarımız normal geliyor? Bu yargıyı neye göre oluşturdukları, benim zaten havada olan aklımı iyice allak bullak ediyor.
Benim korkularım bana canavar. Bu benim canavarım. Onun avcısı benim. Belki bir gün karanlıkta tek başıma oturmaktan, kedilere yaklaşmaktan, asansöre tek başına binmekten asla korkmayacağım ama şimdi korkuyorum. Hala savaşıyorum bu canavarla.
Korkumu cesarete çevirdiklerimde var. O zaman göğsümü gere gere ben de söyledim “Ben hiç korkmuyorum ki ondan.” Hâlbuki bir zamanlar sokağından geçmemişimdir o korkumun.
Misal mezarlıkların değil tek başına içine girmek yanımda biri olmadan çevresinden bile geçemezdim. Nedense ölülerin uyanıp beni mezarın içine çekeceklerine inanırdım. Asla yaşıtım biriyle de girmedim mezarlık kapısından içeri. Hep benden yaşça büyük biri olurdu yanımda. Sonra ölümle tanışmış olmalıyım ki, keşke mezardan çıksa dediğim zamanlar geldi. Korkum bir nevi beklentiye dönüştü. Şimdi güneşin hala ufukta olduğu her vakit hiç korkusuz girebilirim o kapıdan.
Neden korktuğumun bir açıklaması olsa ben de korkmazdım, olmadığı için korktum bu kadar. Korkum, kanadım. Kanadım kırılırsa nasıl uçarım? Korkum benim en büyük cesaretim. Cesaretim kırılırsa nasıl mücadele ederim? Korkum, benim umudum. Umudum tükenirse ben nasıl hayal kurarım. Hayallerim olmadan o korkuları nasıl cesarete çevirebilirim.
Bütün bu tuhaf korkularımın için de bir de anne korkusu vardı tabi. Sokakta oynarken düşüp dizini parçalardı bu çocuk. Eve gidince annem yırtık pantolonla yaralı dizimi görüp bana kızmasın diye uslu çocuk olurdum. Korkardım kızacak diye. Annem de niye kızardı anlamam. İnsan düştü diye neden fırça yer ki?
Ben süpersonik güçleri olan bir robot değilim ve bir sürü saçma sapan korkum var. Onlardan kurtulabildiklerime kahkahayı basıp geçiyorum, kurtulamadıklarımdan kurtulacağım zamanı sabırsızla bekliyorum. O zamana kadar sessizce saklıyorum korkaklığımı. Zamanı geldiğindeyse tüm ukalalığımla soracağım.
KİM KORKAK?
BEN Mİ?
HİÇ DE KORKMAM!
(Avrasya Yazarlar Birliği Edebiyat Akademisi Şiir, Hikâye, Deneme Atölyeleri)
BİRAZ KIRIK DÖKÜK BİRAZ HEYACANLI
Bir Yunan mitolojisine göre; gelmiş geçmiş en büyük lir sanatçısı olan Orpheus, karısı Eurydike ’ye deli divane âşıktır. Karısı bir gün ölür ve yeraltı tanrısı Hades tarafından ölüler diyarına götürülür. Orpheus karısının bu ölümüne dayanamaz ve onu yeraltından kurtarmaya karar verir. Bu mücadelede Hades, Hades’in üç başlı bekçi köpeği ve Persephone ile karşı karşıyadır ve bu savaşı kesinlikle kazanmalıdır. Öyle çok sevmektedir ki karısını her şeyi göze almıştır. Yeraltı dünyasının geçidini bulur, aşağı iner. Hades’in ve Persephone’nin karşısına çıkar. Tanrıları konuşarak ikna edemeyeceğini bildiği için usta olduğu lirine sarılır ve onu çalmaya başlar. Herkes çok etkilenmiştir. Üç başlı bekçi köpeği bile sakinleşmiştir. Tanrılar bu aşktan etkilenir ve Orpheus’un karısına kavuşma arzusunu kabul ederler. Hayatta hiçbir şey karşılıksız olmaz, öyle değil mi? Hades’in bir şartı vardır elbette. Orpheus ölüler diyarından çıkana kadar asla karısı Eurydike bakmayacaktır. Bakarsa Eurydike sonsuza kadar ölüler diyarında kalmak zorundadır. Orpheus önde lir çalarak karısı arkada yola koyulur ve asla arkasına dönüp bakmaz. Ta ki çıkışa gelip ışığı görünceye kadar. Kafasını çevirir ve karısı ile göz göze gelirler. Hades’in tek şartı çiğnenmiştir. Eurydike sonsuza kadar yeraltına çekilir ve Orpheus onu kaybeder. Bu acıya dayanamayan sanatçı ise aklını yitirir bir müddet sonra da ölür. Ne yani asla arkamıza bakmamalı mıyız?
Tutkulu dolu bir heyecan ile başlayan aşk bitiyordur ve daha cesur olan gitmeye karar verir. Göz göze gelirler ama kaçar bakışlar. Bavulunu hazırlamaya başlar cesur olan. Yaşlı gözleriyle, eşyalarını sığdırma peşindedir. Bavulunu kilitler ve kapıya doğru yürür. Geri de kalan içinden hep aynı şeyi tekrarlar, “Bir kere dön arkana.” Mevsime uygun ceketini yahut montunu alır ve çıkar. Birkaç adım atar ve giden mutlaka dönüp bakar. Ya köşeden gizlice ya direk gözlerinin içine… Gözlerini kapar ve tüm hatıraları birkaç saniyede yâd eder. Açar gözlerini, dönüp gider.
Toprağı kazacak birileri her zaman bulunur.