Samet Vurgun. Ali Kafkasyalı

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Samet Vurgun - Ali Kafkasyalı страница 8

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Samet Vurgun - Ali Kafkasyalı

Скачать книгу

ermiş bilge anaları Tatyana gibi Türklerin de Göktürk Kitabeleri’nde adı geçen bilge, ermiş, çocukları koruyan Humay/Umay anayı hatırlatır. Rus dilinin yaratıcısı Tatyana’nın önüne Türkün ve Türk dilinin anası Humay/Umay anayı çıkarmak gerektiğini söyler. Türk gençlerine Rusun Tatayanası ve onun dili Rusça kadar Türkün anası Humay ve onun dili Türkçe de aziz ve muteberdir.

      Mən ki, hər gecəmi qatdım gündüze,

      Üfüqdə sönməsin ulduzum, ayım!

      Sənət vadisində gəlsin üz üzə

      Sənin Tatyananla mənim Humayım.

      Vurgun, bahsi geçen şiirin son bendinde ülkesinin şairi olduğunu, ülkesinde şiirin de sanatın da şaire, sanata hürmetin de olduğunu bildirir.

      Mən də bir ölkənin yazan əliyəm,

      Bu bayram günündə bəzənməliyəm.

      Şairlər oylağı, ey əziz Vətən!

      Söylə tanışmıdır sənə Onəgin?

      Bilirəm Puşkini çoxdan sevirsən…

      Qızın da, oğlun da əzbərdən desin:

      Bizdə şeir də var, sənət də vardır!

      Şairə, sənətə hörmət də vardır!..

      Yaşar Qarayəv’in sözüyle Samet Vurgun, Azerbaycan’ın Türk şiir dilini o yıllarda yüksek olgunluğa, duruluğa, saflık ve güzelliğe kavuşturup zirveye çıkarmıştır. (Qarayəv, 2005: 10)

      Samet Vurgun’un dil hususunda önemli bir tavrı da Batı ve Doğu dillerini bildiği, onların en büyük eserlerini tercüme ettiği hâlde onların arkasına takılmamasıdır. Onları taklit etmemesidir. Kendi millî edebiyatına yaslanıp özgün eserler vermiştir. Ne Avrupa ne Fars ne de Rus dilinin ve edebiyatının takipçisi olmuştur. Bu tavrını bir makalesinde şöyle açıklamıştır:

      “Yoldaşlar, Avropa Avropadır, Şərq Şərqdir, Azərbaycan Azərbaycandır.

      Mən Avropa mədəniyyətini çox sevirəm. Bütün Avropa yazıçılarını bacardığım qədər oxumuşam. Ancaq öz yaradıcılığımı ölənə qədər Füzulinin, Vaqif’in üzərində aparacağam.” (Vurğun, 2005: V/89).

* * *

      İkinci Dünya Savaşı’nın buhranlı ve kara bulutlu karanlığında Tahran hükûmetinin Türk dilinde yazılan bütün kitapları toplatıp yaktırmasına dünya aydınlarından sadece o itiraz edip “Yandırılan Kitablar” adlı manzumesiyle tepkisini göstermiştir.

      Cəllad! Sənin qalaq-qalaq yandırdığın kitablar,

      Min kamalın şöhrətidir, min ürəyin arzusu…

      Biz köçürük bu dünyadan, onlar qalır yadigar,

      Hər vərəqə nəqş olunmuş neçə insan duyğusu;

      Min kamalın şöhrətidir, min ürəyin arzusu… (Vurğun, 1986: 1/133)

* * *

      Samet Vurgun, Azerbaycan edebiyatının korunması, geliştirilmesi ve onun genel gidişatı hakkında önemli görüşler ortaya koymuştur. Azerbaycan bedii edebiyatının hangi istikamet üzere gelişme göstermesi gerektiği konusunun daima canlı bir mesele olarak sosyal düşüncelerinin merkezinde durması gerektiğini vurgulamıştır. Bununla birlikte bedii tenkidin, her şeyden önce, yazarların meydana getirdiği eserleri tenkit etmekle kalmaması her yazarın takip edeceği edebî yolun istikametiyle de derinden meşgul olunması, onun edebî kabiliyetinin hangi tür üzre daha verimli, daha başarılı olacağının da ona haber vermesi gerektiğini tavsiye etmiştir. Çünkü Vurgun, edebiyatın genel talihinin ve geleceğinin bu meseleye bağlı olduğuna inanmıştır (Vurğun, 2005: V/91).

      Vurgun’un takip ettiği yolun en önemli bir yanı da Molla Penah Vakıf’ın başlattığı intibah dönemi edebiyatının, başka bir anlatımla Divan Edebiyatı veya yüksek zümre edebiyatının halk edebiyatıyla kucaklaştırılması meselesini çok etkili bir şekilde devam ettirilmesidir.

      Vurgun, halkın dilini şiire, tiyatroya taşımış, halkın diliyle âlimlerin, aydınların dilini harmanlamıştır. Onun eserlerinin köylülerden şehirlilere kadar her kesim tarafından hüsnü kabul görmesi bunun göstergesidir.

      Vurgun’un Azerbaycan Türk edebiyatına aynı zamanda Türk devletleri edebiyatına yaptığı katkılardan önemli biri de genel Türk edebiyatına manzum roman türünü kazandırmasıdır. Vurgun’un, Bolşevik İhtilâli’nin yirminci yılı için yazdığı ve eski bir köyün kolektifleştirilmesi sürecini anlattığı “Komsomol Poeması” özgün bir manzum romandır. Kendi ifadesiyle bu eser Sovyetler Birliği tarihinde ilk manzum romandır (Vurğun, 2005: V/21).

      Samet Vurgun, Azәrbaycan Yazıçıları İttifaqının birinci genel kurulunda “Azәrbaycan Әdәbiyyat Tәnqidi Haqqında” sunduğu bildirinin ilk cümlesi şöyledir:

      “Yoldaşlar, mәn Azәrbaycan Türk tәnqidinin vәziyyәtinә dair bir neçә söz demәk istәrdim.”

      Aynı bildiride beş yerde “Azәrbaycan Türk tәnqidi” bir defa da “Azәrbaycan Türk әdәbiyyatı”

      Tamlamasını kullanmıştır.

* * *

      3.3. Vatan

      Bir də dilimizdə – “Vətən” sözü var,

      Ana qucağıdır bu ilahi söz…

      Onun nəfəsidir böyük arzular,

      Nə könül doymuşdur ondan, nə də göz

– Samet Vurgun -

      Samet Vurgun, Azerbaycan’ın cismen ve ruhen molekülüdür. Başka bir sözle o, Azerbaycan toprağının ve halkının özüdür.

      Onun mayasının hamuru Azerbaycan toprağından yoğrulmuş Azerbaycan Türküdür.

      Onun için Vurgun, Azerbaycan’ın sesi, sözü olmuş, onun sözcüsü, gözcüsü olmuştur.

      O, Azerbaycan ile gönül sohbeti yaparken onunla olan ilgisini, bağını şöyle açıklıyor: Herkes biliyor ki sen benimsin, yurdumsun, yuvamsın, meskenimsin, senin bağrında vücut bulmuşum, seninle gönül ile can gibiyiz birbirimizden ayrılamayız.

      El bilir ki, sǝn mǝnimsǝn,

      Yurdum, yuvam, mǝskǝnimsǝn,

      Anam, doğma vǝtǝnimsǝn!

      Ayrılarmı könül candan?

      Azǝrbaycan, Azǝrbaycan! (Vurğun, 1986: I/25)

      Aynı şiirin diğer bir bendinde Namık Kemal’in vatanı ana ile özdeşleştirdiği gibi o da vatanı ana, kendisini ise yavru olarak nitelendirmiştir. Hangi tarafa, nereye gitse uçup geleceği yerin, halkının, hayatının, obasının, yuvasının Azerbaycan olduğunu poetik bir ifade ile belirtir:

      Mǝn bir uşaq, sǝn bir ana,

      Odur ki, bağlıyam sana:

      Hankı sǝmtǝ, hankı yana

      Hey uçsam da yuvam sǝnsǝn,

      Elim, günüm, obam sǝnsǝn!

      Vurgun,

Скачать книгу