Robinson Crusoe. Даниэль Дефо
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Robinson Crusoe - Даниэль Дефо страница 19
Neyse, daha önce bahsettiğim gibi, salın üzerine yükleyerek gemiden getirmiş olduğum küçük tahta parçalarıyla ilk iş olarak masa ve sandalyemi yaptım. Bununla birlikte, az önce anlattığım şekilde tahta yapmaya başladıktan sonra, mağaramın neredeyse bütün duvarlarına bir buçuk metre boyunda ve bir buçuk metre genişliğinde büyük raflar hazırladım, sonrasında da bu rafların üzerine tüm çivilerimi, aletlerimi ve demir takımlarımı yerleştirdim. Kısaca, büyük ve fazlasıyla yer tutan bütün eşyaları, kolayca bulabileceğim şekilde bu raflara yerleştirdim. Silahlarımı asabilmek için, taş duvarların belli kısımlarına çiviler çaktım, böylece mağaram ihtiyacım olabilecek tüm eşyaların deposu hâline geldi; her şeyi öylesine güzel ve düzenli bir şekilde yerleştirmiştim ki, tüm eşyamı böyle düzen içinde görmek ve özellikle de bu kadar çok şeye sahip olduğumu bilmek, beni fazlasıyla mutlu ediyordu.
Ve şimdi, her gün yapmış olduğum işlerin günlüğünü tutmaya başladım; çünkü ilk başlarda çok fazla işim vardı ve hem çok fazla işim olmasından hem de aklım o zamanlar çok karışık olduğundan, o dönem bir günlük yazmış olsaydım çok can sıkıcı şeylerden bahsetmek zorunda kalacaktım. Mesela şöyle bir şeyler yazabilirdim:
30 Eylül
Kıyıya çıktıktan ve boğulmaktan kurtulduktan sonra, Tanrı’ya şükretmek yerine ilk iş olarak yutmuş olduğum büyük miktarda tuzlu suyu kusmakla meşgul oldum. Biraz kendimi toparladıktan sonra, yüzümü gözümü yumruklayarak, “Ben bittim, bittim artık!” diye bağırdım ve yere yığılına kadar hıçkırarak ağladım, etrafta bana saldıracak vahşi hayvanlar olabilir diye korkudan uyuyamadım. Bundan birkaç gün sonra, yani gemiden alabileceğim eşyaların tümünü karaya çıkardıktan sonra, her gün bir tepeye çıkarak belki geçen bir gemi görebilirim umuduyla, denizi izlemekten kendimi alamıyordum. Bir süre sonra karşıdan bir geminin yelken açtığını gördüğümü sanıyor, çok uzak mesafede olduğundan gözlerim kamaşana kadar o tarafa bakıyor, herhangi bir gemi olmadığını fark edince yaşamış olduğum hayal kırıklığından dolayı, tıpkı bir çocuk gibi oturup saatlerce ağlıyor, böylece sefaletimi delirecek seviyelere kadar arttırıyordum.
Ancak, bir süre sonra bu davranışlarımı belli bir ölçüde dizginleyebildikten sonra, yaşam alanımı, bana yuva olacak evimi, toplamış olduğum tüm eşyalarını güzelce yerleştirdim, sonrasında kendim için bir masa ve sandalye yaptım ve aşağıda örneğini göreceğiniz gibi bir günlük tutmaya başladım; burada anlatacaklarım her ne kadar size tüm detayları verecek olsa da daha fazla mürekkebim kalmayınca, günlüğü yazmayı bırakmak zorunda kaldım.
V. BÖLÜM
EV İNŞASI – GÜNLÜK
30 Eylül 1659
Ben, zavallı, talihsiz Robinson Crusoe, denizde yaşanılan korkunç bir fırtına sonucu batan gemiden kurtularak bu “Umutsuzluk Adası” olarak adlandırdığım kasvetli ve lanet adaya düştüm; gemideki diğer denizcilerin hepsi boğularak öldü ve neredeyse ben de kendimi kurtaramayacaktım. Günün geri kalanında zamanımı sadece düşmüş olduğum bu korkunç duruma isyan ederek ve ağlayarak geçirdim. Ne yiyecek bir lokma yiyeceğim, ne evim, ne kıyafetim, ne silahım, ne de saldırıya uğrayacak olursam kaçabileceğim hiçbir yerim yoktu; buradan kurtulabilmek için tek çarenin ölüm olacağını düşünüyor, umutsuzluğa kapılıyordum. Burada ya vahşi hayvanlar tarafından parçalanarak öldürülecek ya da yiyecek bir şey bulamayacağımdan dolayı açlıktan ölecektim. Gece çökmeye başladığında, yırtıcı hayvanların saldırısından korktuğum için; bütün gece yağmur yağmasına rağmen bir ağaca tırmanarak uyudum.
1 Ekim
Sabah uyandığımda, gemi enkazının yükselen gelgit sayesinde adanın çok yakınına kadar gelmiş olduğunu görünce, büyük şaşkınlık yaşadım; bir taraftan bu duruma mutlu oldum, çünkü gemi dik duruyor ve gayet de sağlam görünüyordu. Rüzgâr azalacak olursa gemiye çıkabilir ve oradan biraz yiyecek ve ihtiyacım olacak malzemeleri toplayabilirim, diye düşünüyordum. Öte yandan, eğer gemide kalmış olsaydık, belki de gemiyi kurtarabileceğimizi ve en azından denizci yoldaşlarımın boğulup ölmeyeceklerini düşünerek hayıflanıyordum; bu adamlar boğulup yok olmasalardı geminin enkazından mutlaka bizi dünyanın başka topraklarına taşıyabilecek bir tekne yapabilirlerdi. Bu günün büyük kısmını işte bu tür düşünceler içinde kendimle mücadele ederek geçirdim; ancak sonunda geminin uzun süre boyunca kuru kaldığını görünce, kendimi toparlayarak mümkün olduğunca kumda yürüdüm ve gemiye kadar yüzdüm. Bugün ayrıca, hiç rüzgâr olmamasına rağmen, yağmur bütün gün devam etti.
1 Ekim – 24 Ekim
Bütün geçen bu günler boyunca, birçok sefer gemiye çıkarak işime yarayacak ne varsa hepsini toplayıp suların her yükselişi esnasında bu eşyaları yapmış olduğum sallarla karaya taşıdım. Bazı zamanlarda hava açmış olsa da günlerce çok yağmur yağdı, sanırım yağmur mevsimindeyiz.
20 Ekim
Salım devrildi ve üzerindeki tüm eşyalarım döküldü; ancak sığ sularda bulduklarımı aldım ve gelgit kısa sürede çekildikten sonra birçoğunu toplamayı başardım.
25 Ekim
Bütün gece ve bütün gün yağmur yağdı; bu sırada çok şiddetli esen rüzgâr yüzünden gemi parçalara ayrıldı, sular çekildiğinde etrafa yayılmış sadece birkaç tahta parçası haricinde, gemiden eser kalmamıştı. Günün geri kalanını, toplayıp kıyıya getirmiş olduğum tüm malzemeleri korunaklı bir yere götürerek düzgünce yerleştirmeye ve üzerlerini örtmeye ayırdım.
26 Ekim
Nerdeyse bütün gün kıyı boyunca yürüyerek kendime, geceleri vahşi hayvanlardan gelebilecek herhangi bir saldırıya karşı korunaklı bir mevzi bulabilmek için yerleşim yeri aradım. Akşama doğru bir tepenin yamacında bulduğum, konumu gayet uygun olan bir kayanın alt kısmını tespit ettim, bu yerin çevresini yarım daire şeklinde çizdim; etrafını dikmiş olduğum çift sıralı demir kazıklar ve halatlarla çevreledim ve bütün bunları duvar ya da tahkimatla güçlendirmeye karar verdim.
26 Ekim – 30 Ekim
Tüm malzemelerimi yeni yerleşim yerime taşımak için çok çalıştım, zaman zaman yağan şiddetli yağmurlara bile hiç aldırış etmedim.
31 Ekim
Sabah