Robinson Crusoe. Даниэль Дефо

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Robinson Crusoe - Даниэль Дефо страница 15

Жанр:
Серия:
Издательство:
Robinson Crusoe - Даниэль Дефо

Скачать книгу

ne yapmam ve nerede yatmam gerektiğini bilemez durumdaydım, vahşi hayvanların gelip saldırmasından dolayı geceleri yerde uyumaktan korkuyordum fakat bu korkularımın da tamamen yersiz olduklarını daha sonradan anlamıştım. Gemiden yüklemiş olduğum tahta ve kereste parçalarını elimden geldiğince kıyıya doğru taşıdım ve o geceki konaklama yeri olarak kendime küçük bir tür kulübe yaptım. Yemeğe gelince, vurmuş olduğum kuşun bulunduğu ormanın kenarında tavşana benzeyen bir iki hayvan olduğunu görmüştüm.

      Şimdi de gemiden benim için faydalı olabileceğini düşündüğüm pek çok şeyi, özellikle de ip, yelken ve karaya taşınabilecek diğer tüm eşyaları getirmeyi düşünmeye başlamıştım. Mümkün olursa, gemiye başka bir sefer daha yapmaya karar verdim. Ve patlayacak bir sonraki fırtınanın gemiyi tamamen parçalara ayıracağını bildiğim için, alabileceğim her şeyi gemiden çıkartana kadar başka hiçbir işle uğraşmama kararı aldım. Sonrasında yeniden salımı kullanabilir miyim diye kontrol ettim, ancak bu pek mümkün gibi görünmüyordu; bu yüzden de geçen sefer yaptığım gibi gelgitin çekilmesini bekleyerek yola çıkmaya karar verdim. Öyle de yaptım zaten, sadece bu sefer denize girmeden önce kıyafetlerimi kulübemde çıkararak üzerimde sadece keten şortum ve çoraplarım kalana kadar soyundum.

      Yine bir önceki seferde yaptığım gibi gemiye gittim ve ikinci bir sal hazırladım; ilkinden fazlasıyla deneyim kazanmış olduğumdan, bu sefer salımı ne batacak kadar ağır ne de devrilecek kadar hafif yüklememeye dikkat ettim; dönüşümde yine işime çok yaracak birçok faydalı eşyayı karaya çıkarmayı başardım. İlk olarak geminin marangozunun eşyaları arasında bulunan iki çuval dolusu çivi ve mıhı sala yükledim, büyük bir tornavida, bir iki düzine kadar balta takımı ve hepsinden öte benim açımdan gerçekten çok yararlı olacak bileyi taşı denen eşyayı yanıma aldım. Bütün bunları, topçuya ait birkaç eşyayı ve özellikle de iki ya da üç demir kargaburnu ve iki küçük tüfek mermisi, yedi misket, başka küçük miktarda barut, büyük bir top yaprak kurşunu ve iki fıçı saçmayı bir kenara ayırdım. Ancak son aldığım fıçı o kadar ağırdı ki, onu ne kadar uğraşırsam uğraşayım geminin güvertesine çıkarmayı başaramadım. Bunların yanı sıra, bulabildiğim bütün kıyafetleri, yedek bir üst yelkeni, bir hamağı ve yatak takımını aldım; bütün bunları ikinci salıma yükledim ve bu sefer bütün eşyaları güvenli bir şekilde rahatça kıyıya çıkardım.

      Karadan uzak olduğum süre boyunca aklım sürekli olarak adadaki eşyalarımdaydı, biri gelebilir yiyeceklerimi yiyebilir diye korkuyordum ama geri döndüğümde bütün eşyalarımı bıraktığım hâliyle yerlerinde buldum; sadece sandıklardan birinin üzerinde yabani kedi gibi bir yaratığın oturduğunu gördüm, ona doğru yaklaştığımda biraz gerileyerek kaçtı, ancak sonrasında olduğu yerde durdu. Oturdu ve tamamen kaygısız bir ifadeyle yüzüme bakmaya başladı, sanki benimle tanışmak istiyormuş gibi görünüyordu. Silahımı ona doğrulttum, ancak ne olduğunu anlamadığından ne herhangi bir tepki gösterdi, ne de kaçmaya yeltendi; bunun üzerine her ne kadar yiyecek konusunda dikkatli davranmam gerekse de ekmeğimden kopararak bir parçasını ona attım; önce usulca yaklaştı, ekmeği kokladı ve hemen yemeye başladı, sonra başını kaldırıp sanki daha yok mu der gibi bana bakmaya başladı, belli ki yediği şeyi beğenmişti. Bu duruma gerçekten memnun olmuştum ama daha fazlasını verme olanağım yoktu, böylece yaratık bir süre bekleyip, sonrasında çekip gitti.

      Kıymetli eşyalarımı ikinci salımla birlikte karaya çıkardıktan sonra, çok ağır olmalarından dolayı önce barut fıçılarını açtım ve onları parça parça güvenli bir konuma taşıdım, özel olarak kesmiş olduğum direkleri toprağa sabitleyip, yelken bezini kullanarak kendime küçük bir çadır kurdum ve sonrasında da yağmur ya da güneşten bozulabileceğini düşündüğüm bütün eşyaları bu çadıra yerleştirdim. Bütün bu işlemlerden sonra, boşalan tüm sandıkları ve fıçıları etrafta dolaşabilecek insanlara ya da hayvanların ani girişimlerine karşı korumak için çadırın etrafına daire şeklinde yığdım.

      Bunu yaptıktan sonra, çadırın giriş kısmını içerden bazı tahtalarla kapattım ve dışına da sıkıca kapalı durması için boş bir sandığı dayadım. Yataklardan birini yere yayarak iki tabancamı başucuma ve tüfeklerimden birini de hemen yanıma koydum, bir gün öncesinde gemiden eşyaları getirmek için büyük çaba sarf ettiğim ve gece de çok az uyuduğum için o kadar yorgundum ki ilk iş olarak doğrudan yatağa girdim ve bütün gece boyunca deliksiz bir uyku çektim.

      Tek başına ıssız bir adaya düşmüş bir adam için, gerçekten her türlü eşyayla dolu büyük bir ambarım vardı şimdi ama durumumdan yine de memnun değildim, gemi hâlâ bulunduğu konumda ayakta durduğu sürece, kendimi içinde ne var ne yoksa karaya çıkarmak zorundaymışım gibi hissediyordum. Bu yüzden de her gün suların çekilmesini bekleyerek, düzenli olarak gemiden başka eşyaları kıyıya taşıyordum; özellikle üçüncü sefer gidişimde, yelkenleri tamir edebilmek için bulabildiğim bütün küçük halatları, ipleri, sicimleri, ıslak barut fıçısını toplayarak, gemiden bulabildiğim bütün yelken bezlerini de alarak kıyıya çıkardım. Kısacası bulabildiğim bütün kumaşları topladım; sadece onların hepsini parça parça keserek taşımak zorunda kaldım, çünkü hiçbirini yelken yapımında kullanmayacaktım.

      Ama beni en çok sevindiren şey, her şeyden önce bunun gibi beş altı sefer daha yaparak gemide artık hiçbir eşyanın kalmadığını düşündüğüm sırada bulmuş olduğum büyük ganimet oldu; artık gemide işe yarar hiçbir şey kalmadığını düşündüğüm sırada geminin bölmelerinden birinde büyük bir ekmek fıçısı, üç küçük fıçı rom ya da başka içkilerden, bir sandık şeker ve bir fıçı da gayet kaliteli un buldum; bu benim için gerçekten çok şaşırtıcıydı, çünkü gemide sudan dolayı ıslanarak bozulan malzemelerin dışında başka bir şey kalmadığını düşünüyordum. Ekmekleri bulundukları kaptan hemen boşaltarak onları daha önce kesmiş olduğum yelken bezlerine ayrı ayrı güzelce sardım ve onların hepsini de düzgün şekilde karaya çıkardım.

      Ertesi gün gemiye bir yolculuk daha yaptım, kullanabileceğim ne var ne yoksa her şeyi karaya taşımış olduğumdan, şimdi sırada gemideki halatlar kalmıştı. Büyük halatı, taşıyabileceğim ağırlıklarda parçalar hâlinde kestikten sonra, iki halat palamarlarını alarak etraftaki bütün demirleri bir araya topladım; mizanayla küçük sereni ve işime yarayacak her şeyi kesip büyük bir sal yaptım ve tüm ağır eşyaları bu sala yükleyerek gemiden ayrıldım. Yaver giden şansım yeniden dönmeye başlamıştı; çok hantal ve üzeri aşırı yüklü olan sal, diğer malzemeleri taşıdığım küçük salla girdiğim koya doğru ilerlerken öyle kolay yönetilecek gibi değildi ve sonunda yan devrilerek hem üzerindeki yükün tamamını hem de beni denize fırlattı. Kıyıya çok yakın konumda olduğumdan, bana çok bir şey olmamıştı; ancak eşyaların çok büyük kısmını kaybetmiştim, özellikle de işime gerçekten çok yaracağını düşündüğüm demirlerin hepsi sulara gömülmüştü; bununla birlikte gelgit çekilmeye başladığında geride kalan halat parçalarını ve bazı bulabildiğim demir parçalarını toplama olanağı bulabilmiştim, bu işi yaparken sürekli olarak suya dalıp çıkmak zorunda kaldığımdan dolayı da çok fazla yorulmuştum. Bundan sonrasında da her gün gemiye giderek alabileceğim her şeyi karaya çıkardım.

      Bu adaya düşeli on üç gün olmuştu, bu süre zarfında on bir kez gemiye gidip gelmiş, tek başıma getirebileceğim ne var ne yoksa hepsini kıyıya taşımıştım; hava aynı şekilde iyi gitseydi muhtemelen bütün gemiyi sonunda kıyıya taşımış olacaktım. Ancak on ikinci gün gemiye çıkmak için hazırlandığım sırada,

Скачать книгу