Gora. Rabindranath Tagore
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Gora - Rabindranath Tagore страница 20
Bu konuyu biraz tartıştılar, sonra Mohim şöyle söyledi: “Kızı karşıma çıkan ilk görgüsüz adama veremem. Eğitimli insanlar da arada bir kutsal metinlerdeki kuralları çiğneyebilirler, bunun için onlarla tartışabilirsin, hatta onları herkese rezil edebilirsin; ama evlenmelerini yasaklayarak benim zavallı kızımı cezalandıramazsın! Her şeyin olumsuz yönünü görmeye çalışmaktan vazgeç artık!”
Alt kata inen ve doğru Anandamoyi’nin yanına giden Mohim: “Anne, Gora’ya dur demenin zamanı geldi artık!” dedi.
“Neden, Gora ne yaptı?” diye sordu Anandamoyi.
Mohim, olanları anlattı: “Binoy’u Sasi ile evlenmeye ikna etmek üzereydim, Gora da bunu onaylamıştı; ama bir anda Binoy’un yeterince iyi bir Hindu olmadığını keşfetmiş. Anladığım kadarıyla, eski din adamlarımızın koyduğu kurallara ters düşen görüşleri varmış! Gora çok ters davranmaya başladı, bunun ne demek olduğunu bilirsiniz. Din adamlarımızın dışında ona söz geçirebilen tek insan sizsiniz. Onunla gerektiği gibi konuşursanız, kızımın geleceği sağlama bağlanır. Ona Binoy kadar iyi bir koca bulamayız.”
Mohim bunları söyledikten sonra Gora ile yaptığı konuşmayı ayrıntılarıyla anlattı. Duydukları Anandamoyi’yi çok sarstı. Demek ki Gora ile Binoy’un arasındaki anlaşmazlık her zamankinden daha ciddi boyutlara ulaşmıştı.
Gora’yı bulmak için yukarı çıktı ama Gora terasta dört dönmeyi bırakmış ve kitap okumak için odasına gitmişti. Annesi bir sandalye çekip yanına oturunca karşısındaki sandalyeye uzattığı ayaklarını aşağıya indirdi ve yerinde dimdik oturarak onun yüzüne baktı.
“Gora, sevgili oğlum!” diye söze başladı Anandamoyi. “Lütfen beni dinle ve Binoy ile kavga etme. Bana hâlâ kardeş olduğunuzu söyle. Ben sizin aranızın açılmasına dayanamam.”
“Eğer arkadaşım kendini akıntıya bırakmaya karar verirse, onun peşinden koşarak zamanımı boşa harcayamam.” dedi Gora.
“Oğlum, aranızdaki sorunun ne olduğunu bilmiyorum ama sen kendini Binoy’un aranızdaki bağı koparmak istediğine inandırırsan, bu dostluğunuzun yeterince güçlü olmadığını gösterir.”
“Anne!” diye karşılık verdi Gora. “Biliyorsunuz, ben düz bir yolda ilerlemeyi severim. Eğer biri, bir ayağıyla benim yolumda, diğeriyle bir başkasınınkinde yürümek isterse, ona yolumdan çekilmesini söylerim ve bu işin sonunda ikimizden biri zarar görürse bunu umursamam.”
“Onunla aranda ne geçti?” diye sordu Anandamoyi. “Bir Brahmo’nun evine gittiğini biliyorum, bütün suçu bu mu?”
“Bu uzun bir öykü anne.”
“İstediği kadar uzun olsun, sana söyleyecek bir sözüm var. Sen sadakatinle övünürsün ve sıkıca sarıldığın bir şeyi asla bırakmazsın. Neden Binoy ile arandaki bağ bu kadar gevşek? Abinaş partiden ayrılmak isteseydi, ondan böyle kolayca vazgeçer miydin? Binoy’u gerçek bir arkadaş olduğu için mi hiç düşünmeden hayatından çıkarıyorsun?”
Bir süre suskun kalan Gora düşünceye daldı. Anandamoyi’nin sözleri bazı şeylere berraklık kazandırmıştı. O ana kadar hep görev uğruna arkadaşlığını kurban ettiğini düşünmüştü ama şimdi bunun tam tersinin geçerli olduğunu görüyordu. Arkadaşlığın gereklerini tam olarak yerine getirmediği için onu âşık olmakla suçluyor ve acımasızca cezalandırıyordu. Aralarında böyle güçlü bir bağ varken Binoy’un onun sözünden çıkmaması gerektiğini düşünüyordu ama Binoy ona başkaldırmıştı ve Gora’yı gücendiren buydu.
Sözlerinin etkili olduğunu gören Anandamoyi başka bir şey söylemedi ve gitmek üzere ayağa kalktı. Onunla birlikte yerinden fırlayan Gora askıdan şalını aldı.
“Nereye gidiyorsun?” diye sordu Anandamoyi.
“Binoy’a.”
“Önce karnını doyursan daha iyi olmaz mı? Yemek hazır.”
“Binoy’u buraya getireceğim, yemeği birlikte yeriz.”
Anandamoyi, aşağıya inmek üzereyken merdivenden gelen ayak seslerini işitti ve durdu. “Bak, Binoy burada!” dedi. Hemen ardından Binoy göründü.
Onu görünce Anandamoyi’nin gözleri yaşardı. “Umarım yemek yememişsindir oğlum.” dedi sevgi dolu bir sesle.
“Yemedim anne.” dedi Binoy.
“O hâlde burada ye.”
Binoy, Gora’ya baktı ve Gora: “Binoy, sen çok yaşayacaksın.” dedi. “Ben de sana geliyordum!”
İki arkadaşı yalnız bırakarak oradan uzaklaşan Anandamoyi’nin üzerinden büyük bir yük kalkmıştı.
Gençlerin ikisi de kendilerinde onları bir araya getiren en önemli konuyu açma cesaretini bulamıyordu. Gora sudan bir konuyla konuşmayı başlattı: “Kulüpte oğlanlara ders veren yeni jimnastik öğretmenini tanıyor musun? Çok iyi bir öğretmen!” Akşam yemeği için aşağıya çağrılana kadar konuşmayı bu şekilde sürdürdüler.
Yemek yerlerken, Anandamoyi onların konuşmalarından aralarındaki duvarın henüz yıkılmadığını anlamıştı. Yemekten sonra: “Binoy!” dedi. “Çok geç oldu, bu gece burada kalmalısın. Ben senin evine haber gönderirim.”
Binoy, önce kafasından geçenleri anlamaya çalışırcasına Gora’ya baktı, sonra şöyle söyledi: “Bir Sanskrit özdeyişi vardır: Akşam yemeği yiyen biri, bir krala yakışır biçimde davranmalıdır. Bu gece tekrar sokağa çıkmayacağım, burada kalacağım.”
İki arkadaş terasa çıktı ve yerdeki hasırın üzerine oturdu. Gökyüzü ay ışığıyla aydınlanmıştı. Sonbaharın tembel, beyaz bulutları ağır ağır ayın önünden geçtikten sonra karanlıkta yitip gidiyordu. Yer yer ağaçların üst dallarıyla bütünleşen farklı yükseklik ve boyutlardaki çatılar, belirsiz ve anlamsız bir ışık ve gölge oyunu gibi dört bir yanda ufka kadar uzanıyordu.
Yakınlardaki bir kilisenin çanı on biri çaldı. Dondurmacıların sesi artık duyulmuyordu. Trafik gürültüsü de hafiflemişti. Çevredeki sokaklarda hiçbir yaşam belirtisi yoktu. Yalnızca bir köpek havlamasıyla ahırların ahşap kapılarını çifteleyen atların sesi geliyordu.
İkisi de uzun süre konuşmadı. Duygularının sesini dinleyen Binoy sonunda kararsızlığını yendi ve düşüncelerini açıkça söyledi: “Kalbim artık bu yükü kaldırmıyor Gora. Benim düşüncelerimin seni ilgilendirmediğini biliyorum ama bunları sana söylemediğim sürece huzur bulamayacağım. Bunun iyi mi, yoksa kötü mü olduğunu bilmiyorum ancak emin olduğum bir şey var; bu hafife alınacak