Gora. Rabindranath Tagore

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Gora - Rabindranath Tagore страница 23

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Gora - Rabindranath Tagore

Скачать книгу

bakmak yeterliydi. Haran’da bunu görmeye olanak yoktu. Saldırganlığı ve kendini beğenmişliğiyle Brahmoculuğun dışında kalan her şeyi küçümsüyor, söyledikleri ve yaptıklarıyla kendi inancını da çirkinleştiriyordu.

      Brahmo Samaj ile ilgili saplantılı fikirlerine ters düşen bir şey söylediğinde, karşısındaki Pareş Babu bile olsa, hiç çekinmeden onun düşüncesini çürütmeye çalışıyordu ve bu Suçarita’nın bütün vücudunun yaralı bir yılan gibi kasılmasına neden oluyordu. O dönemde Bengal’de İngiliz eğitimi görenler Bhagavadgita ile ilgilenmezdi. Ama Pareş Babu arada bir Suçarita’ya kitaptan parçalar okurdu. Kıza Mahabbarata’nın neredeyse tamamını okumuştu. Brahmoların evlerinde bu tür kitapların yasaklanmasını isteyen Haran bunu onaylamıyordu. Hinduların evlerinin baş köşesini süsleyen bütün eserlerden uzak durmak istediği için kendi de bunları okumamıştı. Savunduğu tek kutsal kitap İncil idi. Pareş Babu’nun gerek edebiyatta, gerekse diğer konularda Brahmocu olsun, olmasın her şeye ilgi göstermesi Haran’ı çileden çıkarıyordu. Suçarita, bunu sezdirmeden yapsa bile, Pareş Babu’yu eleştirecek kadar küstah birine hoşgörüyle bakamazdı. Haran’ı onun gözünde küçük düşüren, erkeğin açıkça ortaya koyduğu küstahlığıydı.

      Suçarita, Haran’ın dar kafalılığı ve bağnazca yaptığı saldırılar yüzünden giderek ondan uzaklaşmıştı. Zaten her iki taraf da evlilik konusunu henüz gündeme getirmemişti. Dindar bir toplumda kendine diğerlerinden daha fazla değer veren bir insan, zamanla o değerde görülmeye başlar. Herkes Haran’ı Samaj’ın temel direklerinden biri olarak gördüğü için Pareş Babu onun söylediklerini hiçbir zaman sorgulamamış ve onu olduğu gibi kabullenmişti. Adamı düşündüren tek bir şey vardı, Suçarita’nın böyle bir kocaya uygun bir eş olup olmadığından emin değildi. Kıza Haran’dan hoşlanıp hoşlanmadığını sormak aklına bile gelmemişti.

      Hiç kimse Suçarita’ya bu konudaki düşüncesini sormaya gerek duymadığı için, o da kendi duygularını önemsememeye başlamıştı. Haran evlenmeye hazır olduğunu söylediğinde, Brahmo Samaj’ın diğer üyeleri gibi, erkeğin isteğini bir görev olarak kabul etmek zorunda olduğunu düşünmüştü.

      Pareş Babu, Suçarita’nın Gora’yı savunmak için söylediklerini duyana kadar bu böyle devam etmişti ama adam o akşamdan sonra kızının ona yeterince saygı beslediğinden kuşku duymaya başlamıştı. Aralarında bu olayla birlikte su üstüne çıkan büyük görüş ayrılıklarının olduğunu düşünüyordu. Baroda evlilik konusunu açtığında eskisi gibi istekli davranmayışının nedeni buydu.

      Aynı gün, Bayan Baroda Suçarita’yı bir kenara çekerek, “Babanı endişelendiriyorsun.” dedi. Suçarita kaygıyla ona baktı, farkında olmada Pareş Babu’yu üzecek bir şey yaptıysa bu onu kahrederdi. Solgun bir yüzle sordu: “Neden, ben ne yaptım?”

      “Ben bunu nasıl bilebilirim kızım?” dedi Baroda. “Panu Babu’dan hoşlanmadığını sanıyor. Brahmo Samaj’da herkes onunla yapacağın evliliğe kesin gözüyle bakıyor ama şimdi sen..”

      “Siz ne diyorsunuz anne?” diye sözünü kesti Suçarita şaşkınlıkla, “Ben hiç kimseye bir şey söylemedim.”

      Kız şaşırmakta haklıydı. Haran’ın davranışı sinirini bozuyordu ama onunla evlenme fikrine karşı çıkmayı bir kez bile olsun aklından geçirmemişti. Çünkü ona kendi mutluluğunun hiçbir önemi olmadığı öğretilmişti.

      Sonra, birkaç gün önce Pareş Babu’nun önünde kendini tutamayıp Haran’a karşı çıktığını anımsadı ve babasını üzen şeyin bu olduğunu düşününce büyük bir vicdan azabı duydu. O güne kadar hiç kimseye böyle bir çıkış yapmamıştı, bunu bir daha yapmayacağına yemin etti.

      O gün akşamüzeri Haran gelince Bayan Baroda onu odasına çağırdı ve şunları söyledi: “Panu Babu, herkes bizim Suçarita’mız ile evleneceğinizi söylüyor ama ben sizin ağzınızdan böyle bir şey duymadım. Gerçekten böyle bir düşünceniz varsa, neden bize söylemiyorsunuz?”

      Haran bu konuşmayı daha fazla erteleyemezdi. İşi sağlama bağlamak için Suçarita’nın tamamen ona ait olduğunu hissettirmesi gerekirdi. Kızın Samaj’daki çalışmalarına ne kadar katkıda bulunacağını ve özel yaşamlarında ona ne kadar bağlılık duyacağını daha sonra öğrenebilirdi. “Bunu sormanıza bile gerek yok.” dedi. “Ben onun on sekizine basmasını bekliyordum.”

      “Ne kadar kuralcısınız!” dedi Baroda. “On dördünü geçmesi yeterli.”18

      O gün Suçarita’nın çay sofrasındaki davranışı Pareş Babu’yu şaşırttı, uzun zamandır ilk defa Haran’ı böyle içten karşılıyordu. Haran gitmek üzereyken ona Labonya’nın yeni nakış işlemesini göstermek istediğini söyledi ve ısrarla onu yerine oturttu.

      Pareş Babu’nun içi rahatlamıştı. İki sevgilinin arasında hiç kimseye söylemedikleri bir tartışma geçtiği için dargın olduklarını ama artık barıştıklarını düşünerek gülümsedi.

      Haran gitmeden önce Suçarita’yı resmen Pareş Babu’dan istedi ve düğünün daha fazla ertelenmesini istemediğini sözlerine ekledi.

      Şaşkınlığını gizleyemeyen Pareş Babu: “Siz on sekiz yaşından küçük bir kızla evlenmenin doğru olmadığını söylerdiniz.” dedi. “Bu fikri yazılarınızda bile savundunuz.”

      “Bu Suçarita için geçerli değil.” dedi Haran. “çünkü o yaşına göre çok olgun bir kız.”

      “Bu doğru olabilir.” dedi Pareş Babu, yumuşak sesinin altında bir sertlik vardı. “Özel bir nedeniniz yoksa, geleneklere göre davranmanız ve onun evlilik yaşına gelmesini beklemeniz gerekir.”

      Zayıf noktasından yakalandığı için utanan Haran, telaşla açığını kapatmaya çalıştı: “Elbette, zaten bana bu yakışır. Ben yalnızca dostlarımızın ve Tanrı’nın huzurunda erken bir nişan töreni yapmak istiyorum.”

      “Tamam, bu çok iyi bir fikir.” diye onu onayladı Pareş Babu.

      17

      İki üç saatlik bir uykudan sonra uyanan Gora, yanında uyuyan Binoy’u görünce kalbi mutlulukla doldu. Düşünde çok değerli bir şeyini kaybettiğini gören ve uyandığında bunun yalnızca bir düş olduğunu anlayıp rahatlayan birinin hafifliğini hissetti. Şimdi Binoy’un değerini daha iyi anlıyordu, arkadaşını kaybetseydi yaşamı anlamını yitirecekti. O kadar mutluydu ki, Binoy’un uyanmasını bekleyemedi, onu sarsarak uyandırdı ve bağırarak: “Kalk artık, yapacak işlerimiz var!” dedi.

      Gora’nın her sabah yapmakla yükümlü olduğu bir görevi vardı: Çevredeki yoksulları ziyarete gitmek. Amacı onlara öğüt vermek ya da yardım etmek değildi, bunu yalnızca onların yanında olduğunu göstermek için yapardı. O insanlara kendini çevresindeki aydınlardan çok daha yakın hissederdi. Ona “amca” derler ve zenginlerin kullandığı kaliteli tütünden hazırladıkları nargile ikram ederlerdi. Sırf onlara daha yakın olmak için tütün kullanmaya başlamıştı.

      Bir marangozun oğlu olan Nanda, Gora’nın en büyük hayranıydı. Yirmi iki yaşındaydı ve ahşap kutu yapan

Скачать книгу


<p>18</p>

Yasal evlilik yaşı.