Ölüm. Эмиль Золя

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ölüm - Эмиль Золя страница 16

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ölüm - Эмиль Золя

Скачать книгу

Renée’nin kocası olmak söz konusu olduğunda yüz bin frank gülünç bir meblağ idi. Matmazel, kelimesini özenle vurgulamıştı. Neticede, Mösyö Béraud du Châtel gibi bir adamın; meteliksiz bir damadı hor göreceği, serveti için kızını baştan çıkarmak ile suçlayacağı, hatta gizlice kendisini araştırmak gibi bir fikre kapılabileceği gibi riskler vardı. Madam Aubertot, kesinlikle bir servet avcısı olduğu yanılgısına düşülmemesi gerektiğini; söz konusu bu riskler altında, iki yüz bin franktan daha azına Renée’nin elini dahi tutamayacağını müthiş sakin ve kibar bir üslup ile açıklayan genç adamın karşısında aklını yitirse de çaresizce fiyatı ikiye katlamayı kabul etti. İyi kalpli kadın, içinde beslediği bu denli bir öfke ile bu pazarlığa oturan bir adam hakkında ne düşüneceğini bilemeden asma kattan ayrıldı.

      Bu ilk görüşmeyi, Élisabeth halanın genç adamın Payenne Sokağı’ndaki dairesine yaptığı resmî bir ziyaret izledi. Bu kez Mösyö Béraud du Châtel adına orada bulunuyordu. Eski yargıç, evlilik gerçekleşinceye ve hem kendinin hem de Renée’nin onuruna sahip çıkıncaya kadar kızını baştan çıkaran bu adamı görmeyi reddetmişti. Madam Aubertot, anlaşma için tüm yetkiye sahipti. Buruşuk etekli Madam Sidonie’nin kardeşinin, çapsız herifin teki olduğu korkusunun yerini; genç adamın sahip olduğu lüksten duyduğu memnuniyet almıştı. Élisabeth halayı çok şık bir sabahlık ile karşılamıştı. Aralık maceracılarının borçlarını ödemelerinin, eskimiş çizmelerini ve dikiş yerlerinden beyazlamış fraklarını kanalizasyona atmalarının, sekiz günlük sakalını tıraş etmelerinin ardından bugünün saygın adamıydı. Tırnak aralarını temizleyen, en pahalılarından pudra ve parfümler ile yıkanan Saccard; nihayet onlardan biri olmuştu. Kibar adam ayaklarını geride bırakarak fevkalade bir kayıtsızlığa bürünmüştü.

      Yaşlı kadın kontrat konusunu açtığında genç adamın yüzünde umursamıyormuşçasına bir ifade vardı. Önceki haftayı, gelecekte özgürce yapacağı dalaverelerin bağlı olduğu saygınlığın ilmini öğrenmeye çalışarak geçirdi. Kontrat konusunda:

      ‘‘Lütfen, bu nahoş para konusuna artık bir son verelim. Benim görüşüm; Matmazel Renée’nin kendi servetinin, benim de kendiminkinin sahibi olmamız gerektiği yönünde. Bundan sonrası ile avukatım ilgilenecektir.’’

      Yeğeninin mal varlığına burnunu sokmasından endişe ettiği bu adamdan duyduğu bu cümleler karşısında rahatlamış hâlde:

      ‘‘Ağabeyim servetinin çoğunu toprak ve mülklerden elde etti. Kızını cezalandırmak için mallarından esirgeyecek türde bir adam değildir. Renée’ye, Sologne bölgesinde ederi üç yüz bin frank değerinde olduğu tahmin edilen toprak; yaklaşık iki yüz bin frank değerinde de Paris’te bulunan bir ev verecek.”

      Böyle bir miktarı aklının ucundan geçirmeyen Saccard’ın gözleri kamaşmış, yüzünde yükselen kan akışını görmemesi için kadına yarı arkası dönük konuşuyordu. Madam Aubertot:

      ‘‘Beş yüz bin franktan söz ediyoruz ancak Sologne’daki mülkün getirisinin yalnızca yüzde iki olduğunu da sizden saklamak istemem.’’

      Yüzündeki kayıtsızlığa eklediği bir gülümseme ile Saccard, karısının servetine müdahale etmeyeceği için tüm bunların kendisini ilgilendirmediğini anlatıyordu. Sandalyesinde oturmuş, salladığı ayağındaki terliğinin hareketini seyre dalan sevimli denebilecek umursamaz tavrı ile genç adam, yaşlı kadını saf bir nezaket ile dinliyor gibi görünüyordu. Madam Aubertot, tüm iyi kalbi ile Saccard’ı gücendirmemek adına kelimelerini dikkatlice seçerek:

      ‘‘Son olarak, Renée’ye bir hediye vermek istiyorum. Benim çocuğum olmadı, dolayısıyla tüm servetim bir gün yeğenlerime kalacak. Bugün onlardan biri gözyaşları içinde diye elimi sıkacak değilim. İkisinin de düğün hediyeleri çoktan beri hazır. Renée’ye, Charrone yakınlarında bulunan ve iki yüz bin frank kadar edeceğini düşündüğüm büyük bir bina vereceğim. Yalnızca…’’

      Bina lafı geçince Saccard, olduğu yerde hafifçe kıpırdandı. Kayıtsız tavrının altında büyük bir ciddiyet ile yaşlı kadını dinlemeye başladı. Madam Aubertot doğru kelimeleri seçemediğinden kafası karışmış hâlde, kızararak:

      ‘‘Yalnızca…’’ diye devam etti. ‘‘Bu arazinin mülkiyet hakkının Renée’nin ilk çocuğuna verilmesi şartı ile. Niyetimi anlıyorsunuzdur, doğacak çocuğun günü geldiğinde sizin yükümlülüğünüzde olmasını istemem. Bebeğin ölmesi durumunda ise tüm haklar Renée’ye devredilecek.’’

      Saccard kımıldamıyordu ancak kaşları, içinde duyduğu endişeyi ele veriyordu. Charrone toprakları aklında bir fikir deryası uyandırmıştı. Élisabeth hala, çocuk konusunu açarak genç adamın canını sıktığı düşüncesi ile ne diyeceğini bilemediği bir şaşkınlığa kapılmıştı. Saccard cana yakın gülümsemesini sürdürerek:

      ‘‘Bu iki yüz bin frank değerindeki büyük bina hangi sokakta demiştiniz?’’

      ‘‘Pépinière Sokağı.’’ diye cevapladı Madam Aubertot.

      ‘‘Astorg Sokağı’nın köşesine oldukça yakın.’’

      Bu basit cümle, Saccard üzerinde belirleyici bir etki meydana getirdi. Kendine daha fazla hâkim olamayan genç adam sandalyesini yaklaştırdı; Güneyli lehçesi ve tatlı dilliliğiyle: ‘‘Sevgili Bayan, bu lanet olası para konusunu sürdürecek miyiz? Tüm içtenliğim ile size kendimi anlatmak isterim, zira güveninizi kazanamamak benim için hoş olmaz. Yakın zamanda karımı kaybettim; iki çocuğum ile çaresizlik içindeyiz, pratik zekâlı ve mantıklı bir adamımdır. Yeğeniniz ile evlenerek herkes için en iyi olanı yapmaya çalışıyorum. Şimdi bana karşı bazı ön yargılarınız varsa ileride her birinizin gözyaşlarını kuruttuğum, büyük büyük yeğenlerime kadar kim varsa zengin ettiğim vakit benden özür dilersiniz. Başarı, her şeyi arındıran altından bir alevdir. Mösyö Béraud du Châtel’in elimi sıkmasını ve bana teşekkür etmesini bekliyorum.’’

      Kendisini kaybetmişti. Uzunca bir süre kibar beyefendi zırhını delip geçen ölçüsüz bir alaycılık ile konuşmaya devam etti. Plassans’ta vekillik görevi yapan ağabeyi ve vergi tahsildarı olan babasına atıfta bulundu. Konuşmasını, son bir aydır yaşadığı trajedinin bu hünerli genç adamın elinde neredeyse bir komediye dönüşmesinin istemsiz zevkini yaşayan Élisabeth halayı kazanarak bitirdi. Ertesi gün notere gitmek üzere sözleştiler. Madam Aubertot çıkar çıkmaz Saccard, belediye binasına gitti ve orada tüm gününü, ezbere bildiği bazı evrakları karıştırarak geçirdi. Ertesi gün noterde; Renée’nin varlıklarının tümünün toprak mülkiyetinden oluşmasının, ileride kızcağızın başına bela açabileceğinden endişelendiğini belirterek en azından Pépinière Sokağı’ndaki binayı satarak yıllık faize parayı yatırmanın akıllıca olduğunu düşündüğünü söyledi. Madam Aubertot bu konuyu, kendisini eve kapatmış Mösyö Béraud du Châtel’e danışmak istediğini söyledi. Saccard akşama kadar yürüyüş yaptı. Pépinière Sokağı’na gitti, mutlak bir savaşın arifesinde bir generalin düşünceli hâli ile Paris sokaklarını dolaştı. Ertesi gün Madam Aubertot, ağabeyinin yetkilerini tamamıyla kendisine bıraktığını söyledi. Kontrat, önceden belirlenen esaslara dayanarak hazırlanmıştı. Saccard iki yüz bin frank alacak, Renée’ye çeyiz olarak Sologne’daki arazi ve satmak üzere Pépinière Sokağı’ndaki bina kalacak, bebeğini kaybetmesi durumunda ise halasının hediyesi

Скачать книгу