Avonleali Anne. Люси Мод Монтгомери

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Avonleali Anne - Люси Мод Монтгомери страница 9

Жанр:
Серия:
Издательство:
Avonleali Anne - Люси Мод Монтгомери

Скачать книгу

o asık suratıyla dinlemiş, giderken de alaycı bir ıslık çalmıştı. Anne iç çekip bir Pye’ın kalbini kazanmanın Roma’yı kurmak kadar zor bir iş olduğunu düşündü. Tek günlük iş değildi. İşin aslı Pyeların kazanılacak kalpleri olması hususunda şüpheleri vardı. Ancak Anne, somurtkanlığının ötesine geçilebilirse iyi bir çocuk olabilecek Anthony’den güzel şeyler bekliyordu.

      Okul dağılıp da öğrenciler evlerinin yolunu tuttuğunda Anne bitkin bir vaziyette sandalyesine çöktü. Başı ağrıyordu ve şevki kırılmıştı. Korkunç bir şey yaşanmadığından şevkinin kırılmasını gerektirecek bir sebep yoktu hâlbuki. Buna rağmen çok yorgun olan Anne, öğretmenliği sevmeyi asla öğrenemeyeceğine inanmaya meyilli gibiydi. İnsanın sevmediği bir şeyi yaklaşık kırk yıl boyunca her gün yapması ne kadar da korkunç olurdu… Anne ağlama işini bulunduğu yer ve zamanda yapmakla evindeki beyaz odasına gitmeyi beklemek arasında kararsızdı. Bu konuda henüz bir karara varamamışken verandada topuk sesleri ile ipek hışırtısı duydu. Sonra, Bay Harrison’ın bir Charlottetown dükkânında gördüğü aşırı süslü bir kadınla ilgili yakın zamanda yaptığı eleştiriyi hatırlatan bir hanım buldu karşısında. “Moda elbiselerin tasvir edildiği bir levha ile bir kâbusun kafa kafaya çarpışmasının sonucu gibiydi.” demişti Bay Harrison.

      Ziyaretçi, kabarıklık, fırfırlar ve büzgülerin mümkün olan her yere yerleştirildiği açık mavi ipekten bir elbiseyi ihtişamla kuşanmıştı. Başının üzerinde yükselen beyaz renkli kocaman şifon şapkanın üzerine, âdeta telleşmiş üç tane ince uzun deve kuşu tüyü eklenmişti. Şapkasının kenarlarından serpilip omuzlarına dökülen koca siyah beneklerle süslü pembe şifon duvak, arkasında bayrak misali havalanıyordu. Ufak bir kadın ne kadar mücevher takabilirse o kadar çok mücevher takmıştı. Keskin aroması olan bir parfüm de ihmal edilmemişti.

      “Ben Bayan DonNELL… Bayan H. B. DonNELL.” diyerek söze girdi bu görüntü. “Ve sizinle Clarice Almira’nın bu öğlen yemekte söylediği bir şey hakkında konuşmak için geldim. Beni fazlasıyla rahatsız etti bu şey.”

      “Özür dilerim.” diyerek kekeledi Anne. Donnell çocuklarıyla o sabah yaşanan bir olayı hatırlamak için boşu boşuna çabaladı.

      “Clarice Almira, soyadımızı ‘DONnell’ şeklinde telaffuz ettiğinizi söyledi. Bayan Shirley soyadımızın doğru telaffuzu vurgu son hecede olacak şekilde ‘DonNELL’dır. Umarım ileriki zamanlarda bunu unutmazsınız.”

      “Unutmamaya çalışırım.” dedi Anne güçlükle nefes alarak. Vahşice gülme isteğini zorlukla zapt ederek yutmuştu. “Bir insanın isminin yanlış harflerle yazılmasının ne kadar zor bir şey olduğunu kendi tecrübelerimden biliyorum. Bir ismin yanlış telaffuz edilmesi eminim çok daha kötü olmalı.”

      “Kesinlikle öyle. Ayrıca Clarice Almira oğluma Jacob diye hitap ettiğinizi söyledi.”

      “İsminin Jacob olduğunu söylemişti.” diye itiraz etti Anne.

      “Bunu beklemeliydim.” dedi Bayan H. B. Donnell, bu yozlaşmış zamanda çocuklardan minnet beklememek gerektiğini ima eden bir ses tonuyla. “O çocuğun çok avam zevkleri var Bayan Shirley. Doğduğunda onu St. Clair diye çağırmak istedim. Kulağa çok aristokrat geliyor, öyle değil mi? Fakat babası amcasının adı olan Jacob ismini alması konusunda ısrarcı oldu. Ben de teslim oldum. Çünkü Jacob amca zengin ve bekâr bir ihtiyardı. Peki ne oldu dersiniz Bayan Shirley? Bizim oğlan daha beş yaşındayken Jacob amca gidip evlendi ve şu anda üç tane erkek çocuk sahibi. Böylesi bir nankörlük duydunuz mu hayatınızda? Düğün davetiyesini aldığımız anda, bir de bize davetiye gönderme yüzsüzlüğünde bulundu, ne dedim biliyor musunuz Bayan Shirley, ‘Benim için Jacoblar bitmiştir, sağolun almayayım’. O günden beri oğlumu St. Clair diye çağırdım ve isminin bu olması konusunda kararlıyım. İnatçı babası ona hâlâ ‘Jacob’ diyor. Oğlan da anlaşılmaz bir şekilde bu basit ismi tercih ediyor. Ama o St. Clair ve St. Clair olarak kalacak. Bunu hatırlama nezaketini gösterirsiniz değil mi Bayan Shirley? Teşekkürler. Clarice Almira’ya muhtemelen bir yanlış anlaşılma olduğunu ve konuşularak düzeltileceğini söyledim. Vurgu son hecede olacak şekilde ‘Donnell’ ve St. Clair, Jacob dikkate alınmayacak. Hatırlar mısınız? Teşekkür ederim.”

      Bayan H. B. DonNELL süzülerek oradan uzaklaştıktan sonra Anne okul kapısını kilitleyip eve gitti. Yamacın dibinde, Huş Patikası’nın yanında Paul Irving’i gördü. Avonlea çocuklarının “pirinç lalesi” dediği narin yaban orkidelerinden bir demet uzattı Anne’e.

      “Bunları Bayan Wright’ın bahçesinde buldum öğretmenim.” dedi utanarak. “Sonra da gelip size getirdim çünkü sizin bu çiçeklerden hoşlanacağınızı düşündüm. Çünkü…” dedi güzel ve iri gözlerini kaldırarak. “Sizden hoşlandım öğretmenim.”

      “Canım benim.” dedi Anne güzel kokulu çiçekleri alarak. Paul’ın sözleri, ruhundaki şevksizlik ve tükenmişliği söküp atan bir tılsım gibiydi. Şırıl şırıl akan bir nehrin suları misali ümit doldu kalbine. Kendisine âdeta ilahî bir lütuf olan orkidelerinin tatlılığını da yanına alarak tüy gibi hafif adımlarla geçti Huş Patikası’ndan.

      “Peki nasıl geçti?” diye sordu Marilla.

      “Bir ay sonra sorarsan nasıl olduğunu söyleyebilirim. Şimdi bir şey diyemiyorum. Ben de bilmiyorum. Arada kaldım. Düşüncelerim karmakarışık ve bulanık. Bugün başardığıma emin olduğum tek şey Cliffie Wright’e ‘A’ harfinin ‘A’ harfi olduğunu öğretmiş olduğum. Öncesinde kesinlikle bilmiyordu. Bir ruhu ucu Shakespeare’e ya da Kayıp Cennet’e çıkan bir yola çıkarmak önemli bir şey değil mi?”

      Bayan Lynde daha fazla teşvik için uğramıştı. O nazik hanım öğrencilere kendi dış kapısında pusu kurmuş, yeni öğretmenlerinden hoşlanıp hoşlanmadıklarını sormuştu.

      “Her biri senden fazlasıyla hoşlandığını söyledi Anne, Anthony Pye hariç. Onun hoşlanmadığı belliydi. Senin ‘diğer kız öğretmenler gibi’ iyi olmadığını söyledi. Hamuru kabartılacak bir ‘Pye’3 var senin için. Ama sıkma canını.”

      “Canımı sıkmayacağım.” dedi Anne sessizce. “Ama Anthony Pye’ın beni sevmesin sağlayacağım. Sabır ve nezaket onu kazanmamı sağlayacaktır.”

      “Yani bu Pyelerın sağı solu belli olmaz.” dedi Bayan Rachel ihtiyatlı davranarak. “Rüyalar gibi zıtlıkları vardır onların. Şu DonNELL kadınına gelince, benden pek bir ‘DonNELL’lama göremeyecek, buna emin olabilirsin. O isim her zaman olduğu gibi DONnell’dır. Bu kadın delirmiş, o kadar. Queenie ismini verdiği bir pug köpeği var ve bu köpek diğer aile üyeleri ile beraber masada porselen tabaktan yemek yiyor. Onun yerinde olsaydım bundan dolayı yadırganmaktan korkardım. Thomas, Donnell’ın aklı başında, çalışkan bir adam olduğunu söylüyor. Ama kendisine eş seçerken pek aklıselim davranmamış, o kadar.”

      BÖLÜM 6

      ERKEKLERİN VE KADINLARIN HER TÜRDEN HÂLLERİ

      Prens Edward Adası’nda bir eylül günü, kuru ve soğuk bir rüzgâr denizdeki kum tepelerinin üzerinden esiyordu. Tarlalar ve ormanlardan kavis yaparak geçen uzun ve kızıl bir yol, gür ladin ağaçlarının bulunduğu bir köşede halka hâlini alıyordu. Altlarında tüy misali yaprakları

Скачать книгу


<p>3</p>

Pie: Turta. (ç.n.)