Savaş ve Barış I. Cilt. Лев Толстой

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Savaş ve Barış I. Cilt - Лев Толстой страница 6

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Savaş ve Barış I. Cilt - Лев Толстой

Скачать книгу

de bilmeksizin aşağıya doğru çekerek “Ecoutez, chère Annette.” dedi. “Arrangezmoi cette affaire et je suis à tout jamais votre en sadık hizmetkâr.28 İyi ve zengin bir aile kızı! Bana gereken de bu zaten.”

      Ve kendisine asıl özelliğini veren rahat, zarif, teklifsiz bir jestle nedimenin elini alıp öptü; sonra da kadının sarsılmasına yol açan bir çöküşle koltuğuna gömüldü.

      Anna Pavlovna kısa bir süre düşünüp “Attendez.” dedi. “Meseleyi hemen bu akşam Lise’e (la femme du jeune Bolkonski) açabilirim. Öyle sanıyorum ki bu iş kolayca yoluna girecektir. Ce sera dans votre famille que je ferai mon apprentissage de vielle fille.”29

      II

      Yavaş yavaş doluyordu Anna Pavlovna’nın salonu. Bütün Petersburg sosyetesi oradaydı: Yaş ve karakter bakımından alabildiğine çeşitli ama mensup oldukları çevre bakımından hepsi birbirine benzer insanlardan kurulu bir topluluktu bu. Prens Vasili’nin güzel kızı Helen, babasını İngiliz Büyükelçisi’nin toplantısına götürmek için gelmişti; İmparatoriçe’nin özel işaretiyle süslü bir balo giysisi vardı üzerinde. La femme la plus séduisante de Pétersbourg30 diye ün salmış olan genç Bolkonskaya Prensesi de oradaydı. Önceki kış evlenmişti Prenses ve artık belli olmaya başlayan gebeliğinden dolayı büyük toplantılardan uzak durmaya başlamıştı ama böyle teklifsiz gece toplantılarına katılabiliyordu.

      Bu arada Prens Vasili’nin oğlu Hippolyte de gelmişti. Yanında Mortemart vardı ve Vikont’u, konuklara o tanıştırdı. Rahip Morio ile daha birçok tanınmış kişi de salondaydılar.

      “ ‘Ma tante’yi31 hâlâ görmediniz mi?”

      “ ‘Ma tante’yi tanımıyor musunuz yoksa?”

      Anna Pavlovna, konuklarını işte bu sözlerle salonun köşesinde yer almış bulunan ufak tefek yaşlı bir hanıma yöneltmekteydi alabildiğine ciddi bir tavırla. Pek süslü püslü giyinmiş olan bu hanım, salon hareketlenmeye başlar başlamaz yandaki odadan çıkıp gelmişti ve ev sahibesi, gözlerini ağır ağır birinden ötekine çevirerek konuğu “ma tante”ye tanıttıktan sonra yanlarından ayrılıyordu.

      Bütün davetliler tek tek, aslında hiç kimsenin tanımadığı, ilgilenmediği ve dolayısıyla da ihtiyaç duymadığı bu teyzeye hâl hatır sorup saygılar sunma görevini yerine getirirken Anna Pavlovna da hüzünlü ve resmî bir dikkatle, sahneyi izliyor ve sessizce onaylıyordu. Ma tante, hepsine, hep aynı sözcüklerle onların sağlığından, kendi sağlığından ve Majeste İmparatoriçe’nin -Tanrı’ya şükür- bugün, dünküne oranla daha iyice olan sağlığından söz ediyordu durmadan. Nezaketsizlik olmasın diye acele etmeksizin ilerleyip yaşlı hanıma saygı sunanların hepsi de zorlu bir ödevi yerine getirmiş olmanın verdiği iç rahatlığıyla oradan ayrılmakta ve bütün gece boyunca bir daha ma tante ile ilgilenmeyi akıllarından geçirmemekteydiler.

      Genç Prenses Bolkonskaya, altın işlemeli bir kadife çanta içinde el işini de getirmişti. Belli belirsiz ayva tüyleriyle gölgelenmiş güzelim üst dudağı, dişlerine göre pek küçük kalmakta ama sırf bundan dolayı da alt dudağın üstüne doğru inip kıvrılarak aralanmakta ve genç kadına apayrı bir sevimlilik kazandırmaktaydı. Gerçekten de bu kusur; dudağın çok kısa oluşu ve böylece ağzın aralık kalışı ona özel bir çekicilik, yalnız onda görebileceğiniz bir güzellik veriyordu. Gebeliğine kolayca katlanan bu cici, güzel, sağlıklı ve hayat dolu anne adayıyla bir arada bulunmak, herkes için başlı başına bir sevinç kaynağıydı. Nitekim sıkıntılı ve somurtkan ihtiyarlarla delikanlılar, Küçük Prenses’in yanında kısa bir süre kalır kalmaz kendilerini onun gibi tasasız hisseder; onunla konuşup da yüzünden hiç eksik olmayan içten gülümseyişinin ve bembeyaz dişlerinin parıltısını görenler, o günü uğurlu sayar; kendilerinin de o gün, özellikle sevimli olduklarına inanırlardı. Ve bu, herkesin kapıldığı bir genel izlenimdi.

      Elinde çantası, hızlı adımlarla salınarak masayı dolanan Küçük Prenses; giysisini neşeyle düzelttikten sonra, gümüş semaverin yanındaki divana oturdu. Yaptığı ve yapabileceği ne varsa gerek kendisi gerekse çevresindekiler için bir seyirdi sanki.

      Çantasını açarken “J’ai apporté mon ouvrage.”32 dedi ortalığa.

      Sonra da ev sahibine dönerek devam etti: “Dikkat edin Annette, ne me jouez pas un mauvais tour. Vous m’avez écrit que c’était une toute petite soi’rée, voyez comme je suis attifée.”33

      Bunu söylerken kollarını açarak dantelalarla süslü ve göğüs kısmının hemen altında geniş bir kurdeleyle tutturulmuş şık, gri giysisini göstermişti.

      “Soyez tranquille, Lise vous serez toujours la plus jolie.”34 diye cevap verdi Anna Pavlovna.

      Genç Prenses, “Vous savez, mon mari m’abandonne, il va se faùe tuer.”35 dedi.

      Sonra da yanındaki generale döndü ve aynı tonla sordu:

      “Ditesmoi, pourquoi cette vilaine guerre?”36

      Ve cevabı beklemeden Prens’in kızı güzel Helen’e döndü. Anna Pavlovna’ya doğru eğilen Prens Vasili, alçak sesle “Quelle délicieuse personne que cette Petite Princesse.”37 demekten alamayacaktı kendisini.

      Şirin Prenses’in hemen ardından iri yarı ve toplu bir genç adam girmişti salona. Saçlarını kısa kestirmişti, gözlük kullanıyordu. Üzerinde o devrin modasına uygun açık renk bir pantolon, koyu renk bir ceket ve kabarık bir göğüs danteli vardı. Katerina döneminin büyük senyörlerinden biri olan ve şu anda Moskova’da ölüm döşeğinde yatan Kont Bezuhof’un gayrimeşru oğluydu. Meslek seçmemişti daha kendisine, yurt dışında büyüyüp yetişmişti, henüz dönmüştü Rusya’ya ve “insan içine” de ilk kez çıkıyordu.

      Anna Pavlovna, onu, salonunda bulunanlar arasında meratip silsilesinin38 en alt basamağında yer alan bir kimse gibi selamlamıştı. Ama bu düşük kaliteli karşılamaya rağmen Piyer’in girdiğini görür görmez Anna Pavlovna’nın yüzünü ancak gereğinden fazla iri ve yersiz bir şey görülünce duyulan bir endişe ve korku ifadesi kaplamıştı. Aslında Piyer her ne kadar salondaki öbür erkeklerden biraz daha uzun boylu ve iri yapılı idiyse de Anna Pavlovna bundan değil; olsa olsa delikanlının çekingen ama zeki, gözlemci ve yapmacıksız bakışlarından ürkmüş olabilirdi sadece. Yani Piyer’i salondakilerden farklı ve belirgin kılan yanından…

      “C’est bien aimable â vous monsieur Piyer, d’etre venu voir une pauvre malade.”39

      Anna Pavlovna, bunları söylerken teyzesine kaçamak ve tedirgin gözlerle bakmış; sonra da delikanlıyı “ma tante”ye tanıtmak üzere harekete geçmişti. Piyer bir şeyler mırıldandı. Gözleriyle birini arıyordu. Küçük Prenses’i görünce sevincini belli ederek gülümsedi. Onu

Скачать книгу


<p>28</p>

“Dinleyin, sevgili Annette…” dedi. “Bu işi hallettiğiniz takdirde, ölünceye kadar sizin en sadık hizmetkârınız olurum.”

<p>29</p>

“Durun hele.” dedi. “Meseleyi bu akşam Lise’e (genç Bolkonski’nin karısı) açabilirim. Öyle sanıyorum ki bu iş kolayca yoluna girecektir. Kız kurularına özgü çöpçatanlık öğrenimime sizin aileden başlamış oluyorum böylece.”

<p>30</p>

Petersburg’un en çekici kadını.

<p>31</p>

Teyzem…

<p>32</p>

“El işimi de getirdim.”

<p>33</p>

“Dikkat edin, Annette, muziplik yapmayın bana ne olur. Teklifsiz bir akşam toplantısı, diye yazmışsınız bana. Bakın, buna güvenerek nasıl alelacele giyinip koştum.”

<p>34</p>

“Hiç endişelenmeyin Lise, en güzel sizsiniz ve daima siz kalacaksınız.”

<p>35</p>

“Biliyor musunuz, kocam terk ediyor beni, gidip kendisini öldürtecek.”

<p>36</p>

“Söyler misiniz bana lütfen, bu iğrenç savaş da nereden çıktı?”

<p>37</p>

“Ne tatlı, ne cici bu Küçük Prenses böyle.”

<p>38</p>

Meratip silsilesi: Hiyerarşi. (e.n.)

<p>39</p>

“Zavallı bir hasta kadını ziyarete gelmekle çok kibar bir davranış sergilediniz, Bay Piyer.”