Üç Kalp. Джек Лондон

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Üç Kalp - Джек Лондон страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Üç Kalp - Джек Лондон

Скачать книгу

utanç verici. Doğrudan çekmek için kimseyi ya da hiçbir şeyi mahvetmek zorunda değilim. Dünya ben ona dâhil olduğumda daha iyi olacak, yüzlerce varilin gerçek petrol olduğunu söylemeye cesaret edemiyorum, diyelim ki Huasteca alanında yedi ay boyunca günde 27.000 varil petrol fışkıran tek bir kuyum var. Ve hâlâ bunu yapmaya devam ediyor. Şu anda piyasa, sadece sunduğumuz kovaya düşen tek bir damla. Ve yirmi iki yoğunlukta, tortunun yüzde birinin onda ikisinden daha azı. Ve ortada sadece tek bir fışkıran kuyu var. Üzerine inşa edilecek altmış millik bir boru hattı ve güvenlik sınırına kadar sıkıştırılmış bir alan düzenlenince, günde sadece yetmiş bin varil tüm arazi üzerinden akacak. Elbette ki tamamen güven içerisinde, biliyorsun. İyi gidiyoruz ve ben Tampico Petrol’ün fırlamasını istemiyorum.”

      “Bunun için endişelenme evlat. Petrol borularını almalısın ve Meksika Devrimi, Tampico Petrol yükselmeden önce düzelecek. Balığına git ve unut gitsin.” Regan, bir anda aklına gelen fikirle durakladı ve üzerine kurşun kalemle yazılmış notun bulunduğu Alvarez Torres’in kartını aldı. “Bak, beni kim görmeye geldi?” Sanki birden aklına bir şey gelmiş gibi Regan hemen ardından kartı sakladı. “Neden sadece alabalık için balık tutmaya gidesin ki? Ne de olsa bu sadece eğlence. Şimdi, bunlardan sonra balık tutmaya gitmek için gerçek bir neden var, hem de Adirondack kampının buzlu, hizmetkârlarla dolu ve elektrikli düğmelerle döşeli Pers sarayının yeniden yaratılması değil, gerçek, tam boyutlu bir insanın varlığı var. Baban her zaman için o yaşlı aile korsanınızla gurur duymaktan fazlasını hissederdi. Ona benzediğini iddia ederdi ve sen de kesinlikle babana çok benziyorsun.”

      “Sör Henry.” Francis karta uzanarak gülümsedi. “O zaman, yaşlı alçaktan gurur duyan tek kişi ben değilmişim.” Kartı okurken sorgulayan bakışlarını yukarı kaldırmıştı.

      “O makul bir herif.” dedi Regan. “Mosquito Sahili’nde doğduğunu ve ailesinin özel kayıtlarından bazı ipuçları elde ettiğini iddia ediyor. Bir kelimesine dahi inandığımdan değil. Kendi alanım dışındaki şeylere inanmaya başlamak için zamanım ve ilgim yok.”

      “Ben de aynı durumdayım, Sör Henry, aslında zavallı bir adam olarak öldü.” dedi Francis. Morgan’ın inatçılığının çizgileri, kaşlarına bir parıltı olarak yansıdı. “Ve onun gömülü olan hazinelerinden hiçbirini bulamadılar.”

      “Rastgele!” dedi Regan neşeyle, onu kucaklayarak.

      “Yine de bu Alvarez Torres ile aynı şekilde tanışmak isterim.” diye cevap verdi genç adam.

      “Ahmak altını.” diye devam etti Regan. “Yine de herifin son derece sinir bozucu bir şekilde makul olduğunu kabul etmeliyim. Keşke daha genç olsaydım ama ah, lanet olası, buradaki işim benim için biçilmiş kaftan.”

      “Onu nerede bulabileceğimi biliyor musun?” diye sordu devamında Francis, hiçbir suretle durumun farkında olmadan; Thomas Regan onu tuzağına çekmiş, kader ağlarını örerken onun tüm ilgisini bu yöne yöneltmeyi başarmıştı.

      Ertesi sabah görüşme yine Regan’ın ofisinde yapılmıştı. Senyör Alvarez Torres, Francis’in yüzüne ürkek bir tavırla bakmış ve ilk anda duygularını toparlamakta zorlanmıştı. Bu elbette ki onları sırıtarak izleyen Regan’ın gözünden kaçmamıştı:

      “Eski korsana ne çok benziyor, değil mi?”

      “Evet, benzerlik gerçekten çarpıcı.” diye onayladı Torres, yarı sahte, yarı gerçek bir ifadeyle çünkü Sör Henry Morgan’a ait portrelerle olan benzerliği fark etmişti ama aynı zamanda göz kapaklarının altında, Francis ve Sör Henry’den daha az olmamak üzere, her ikisinin de bir diğerine benzeyen başka ve yaşayan bir adamın görüntüsünü görüyordu.

      Francis inkâr edilemeyecek kadar gençti. Zamanla sararmış kâğıt üzerine solmuş mürekkeple yazılmış eski belgelerin yanı sıra modern haritalar, antik grafikler incelendi ve yarım saatin sonunda yakalayacağı bir sonraki balığın, Bull ya da Calf’da, Chiriqui Lagünü açıklarındaki iki adacıkta olacağını, Torres’in bu adalardan biri ya da diğerinde bahsi geçen hazinenin bulunduğunu tahmin ettiği açıklandı.

      “New Orleans’a giden gece trenine yetişeceğim.” diye açıkladı Francis.

      “Bu, United Fruit Company’nin Colon gemilerinden biriyle bağlantı kurmamı sağlayacaktır. Ah, daha dün gece uyumadan önce hepsine bakmıştım.”

      “Ama Colon’sa sakın bir yelkenli kiralamayın.” dedi Torres. “At sırtında Belen’e kadar kara yolculuğuna çıkın. Orada pek karmaşık olmayan yerli denizciler ve diğer her türlü malzemeyi elde edebileceğiniz gemi kiralama yeri var.”

      “İyice anladım!” diye onayladı onu Francis. “Hep o toprakları görmek istemişimdir. Bu akşamki treni benimle birlikte yakalamaya hazır mısınız, Senyör Torres?.. Elbette, anlarsınız, bu koşullar altında hazinenin sorumlusu ben olacağım ve masrafları karşılayacağım.”

      Ancak Regan’ın özel bir bakışıyla, Alvarez Torres hızlı bir şekilde yalan söyledi.

      “Size daha sonra katılmak zorundayım Bay Morgan. Burada halletmem gereken bazı küçük işlerim var. Nasıl desem? Önce çözmem gereken önemsiz küçük bir dava var. Söz konusu meblağ önemli değil. Ancak bu bir aile meselesi ve bu nedenle son derece öncelikli. Bir Torres gururumuz var ki bu çok aptalca bir şey, kabul ediyorum ama maalesef bizim açımızdan çok önemli.”

      “Daha sonra katılabilir ve izini kaçıracak olursan sana destek olur.” diye temin etti onu Regan. “Ve bu durum senin aklını başından almadan, Senyör Torres ile ganimetin bir bölümünü paylaşmak daha iyi olur… Eğer bulursanız.”

      “Sen ne dersin?” diye sordu Francis.

      “Eşit paylaşma, yarı yarıya.” diye cevapladı Regan, iki adam arasında var olmadığını kanıtlamak istermiş gibi paylaşımı muhteşem bir biçimde ayarlamıştı.

      “Ve mümkün olan en kısa sürede arkamdan geleceksin değil mi?” diye sordu Francis, Latin Amerikalıya. “Regan, ufak tefek hukuki işlemlerini halleder ve hızlandırırsın değil mi?”

      “Elbette, evlat.” oldu adamın cevabı. “Peki, gerekirse Senyör Alvarez’e nakit de vereyim mi?”

      “Olur!” dedi Francis ve sonrasında her ikisiyle de tokalaştı. “Bu beni biraz zorlayacak. Tüm eşyalarımı toparlayıp o treni yakalamak için acele etmem gerekiyor. Görüşmek üzere Regan. Bocas del Toro civarında bir yerlerde ya da Bull veya Calf Adası’ndaki küçük bir delikte tekrar buluşana kadar güle güle, Senyör Torres -size göre Calf olduğunu düşünüyordunuz değil mi? Neyse, o zamana kadaradios!”

      Ve Senyör Alvarez Torres, bir süre daha Regan ile birlikte kaldı, oynaması gereken rol için lüzumlu talimatları aldı, Francis’in çıkacağı bu yolculuk esnasında gerekli geciktirmelerin başlatılması ve sonuç olarak sürekli devam ettirilerek, bu gecikmenin mümkün olan en uzun süreye kadar uzatılması için zaruri olan planlar yapıldı.

      Regan sözlerini “Kısacası, bir daha buraya geri dönüp dönmemesi umurumda değil, onun iyiliği için, ne kadar uzun süre buralardan uzak tutabilirsen tut.” diye bitirdi.

      İKİNCİ BÖLÜM

Скачать книгу