Gümüş Patenler. Mary Mapes Dodge

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Gümüş Patenler - Mary Mapes Dodge страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Gümüş Patenler - Mary Mapes Dodge

Скачать книгу

ve Gretel görüyordu. Yılın belli zamanlarında günaşırı bataklık kömürü toplamaya giderler ve kışın yakmak için evin yanında tuğla gibi üst üste istiflerlerdi. Diğer vakitlerde de ev işlerinden fırsat buldukça Hans kanallarda atlı arabaların sürücülüğünü yapıp günde birkaç stiver7 kazanırken, Gretel de komşu çiftçilerin kazlarını güderdi.

      Hans’ın eli ahşap oymacılığına yatkındı, ayrıca ikisi de bahçe işlerinden iyi anlarlardı. Gretel’in güzel bir sesi, dikiş kabiliyeti vardı ve oldukça yüksek, ev yapımı tahta sırıkların üstünde uzunca bir yolu, yaşıtı diğer kızlara nazaran çok daha hızlı koşabilirdi. Yalnızca beş dakikada bir baladı ezberleyebilir ve eğer mevsimiyse, hangi otu ya da çiçeği deseniz bulabilirdi. Ancak kitaplarla arası pek iyi değildi; hele ki zamanın izlerini taşıyan eski, dökük okulundaki yazı tahtası aklına geldikçe gözyaşlarına hâkim olamazdı. Öte yandan Hans aklıselim ve olgun biriydi. İster okulda ister günlük işlerde olsun, görev ne kadar zorluysa ondan alacağı memnuniyet de o derece fazla olurdu. Okul dışında yamalı kıyafetleri ve kendine küçük gelen, deri pantolonuyla dalga geçen oğlanlar; okul içinde neredeyse bütün derslerde şeref öğrenciliğini ona kaptırıyordu. Çok geçmeden, mektebin, korku salan bir kırbacın asılı olduğu dehşet köşesine bir kez bile adım atmamış tek öğrencisi Hans oldu; kırbacın üzerine şöyle bir deyiş işlenmişti:

      “Leer, leer! Jouluigaart, of dit endje touwzal je le ren!”8

      Gretel ile Hans ancak kış günlerinde mektebe gitme fırsatı bulabiliyorlardı; diğer mevsimlerde ise annelerine yardımcı olmak için evde kalmak zorundaydılar. Raff Brinker daima bakıma muhtaçtı, kara ekmekleri tükenmemeli, ev temiz tutulmalı ve pazar yerinde satmak için çorapla başka başka şeyler daha örülmeliydi.

      Bu soğuk aralık gününde kardeşler, annelerine yardım etmekle meşgul olurken, cıvıl cıvıl bir grup kızla oğlan kanaldan bu yana kayarak geliyordu. İçlerinde gayet becerikli patenciler vardı ve üzerinde göz alıcı bir kıyafet seli akıp giderken uzaktan sanki buz bir anda erimiş de su üzerinde rengârenk lale tarhları süzülüyormuş gibi görünüyordu.

      Gelenler arasında pahalı kürkü ve bol kesim kadife elbisesiyle varlıklı belediye başkanının kızı Hilda van Gleck ve yanında da kalın kırmızı ceketi ve gri el dokuması uzun çoraplarını gösterecek kısalıkta mavi eteğiyle gösterişli bir kılığa bürünmüş güzel köylü kızı Annie Bouman vardı. Sonra, Amsterdam’ın önde gelen adamlarından Mynheervan Korbes’un kızı, mağrur Rychie Korbes ile onun etrafında dönüp duran Carl Schummel, Peter ile Ludwig9 van Holp, Jacob Poot ve heybetli Voostenwalbert Schimmelpenninck adının keyfini süren oldukça ufak yapılı bir oğlan vardı. Bunlar haricinde neredeyse yirmi çocuk daha şenlik alayını andıran bu grubu oluşturuyordu ve her biri heyecan ve coşkunun esiri olmuş gibi görünüyordu.

      Kuvvetlerinin son demine kadar, kanal boyunca bir aşağı bir yukarı yaklaşık yarım mil alanda paten kayıyorlardı. Aralarından en hızlıları, bazen kollarını kavuşturmuş hâlde kanaldan kasabaya sakin sakin kayan mağrur bir avukatın ya da hekimin tam burnunun dibinden süratle geçerken görülüyordu. Zincir oluşturmuş kayan kızlar, altın topuzlu bastonu havada, nefes nefese Amsterdam’a doğru yol alan şişman, ihtiyar belediye başkanı kendilerine doğru yaklaşınca ayrıldılar. Belediye başkanı sağlam kayışlarından, ayağının üst kısmına doğru kıvrılan göz alıcı demirlerine varıncaya dek oturup seyretmeye değer yaldızlı patenleriyle, yoldan geçen genç kızlar ona selam verme şansına nail olursa ancak şişman gözlerini biraz aralar, fakat dengesini kaybedip düşme korkusuyla selamlarına karşılık vermek için eğilmeye cesaret edemezdi.

      Sadece eğlence arayanlar ya da yüksek mevkiden varlıklı adamlar yoktu kanalda. Yorgun gözlerle dükkânlarına veya fabrikalara giden emekçi adamlar, mallarını başlarının üzerine yerleştirmiş giden pazarcı kadınlar, yüklerinin ağırlığıyla belleri bükülmüş işportacılar, yolda giderken bir yandan da birbirlerini dürtükleyen saçları tarak görmemiş uykulu suratlarıyla denizciler, belki de son nefesini vermekte olan birinin ölüm döşeğine bir an önce varmak için süratle kayan din adamları ve en nihayetinde de çantaları omuzlarında, uzaktaki mektebe doğru süratle ilerleyen bir grup okul çocuğu da vardı. Perişan görünümlü at arabası kanalın kenarına toslayıp kalmış, kalın kıyafetlere sarıp sarmalanmış bir çiftçi haricinde herkes paten giyiyordu.

      Bu parlak renkler karmaşası, bitmek bilmeyen hareket ve güneşin ışıklarını yansıtan patenlerin ışıltısı arasında neşeli dostlarımızı unutuyorduk neredeyse. Kasabaya doğru akan insan selinin önünden çekip aldıkları güzel bir kızın etrafını sarıp, kanaldan geçenlerin önünden sıyrılarak bir kenara çekilmeselerdi ve her kafadan ayrı bir ses çıkmaya başlamamış olsaydı bu grupta tanımamız gereken başka biri kalmamıştı.

      “Katrinka!” diye seslendiler hep bir ağızdan. “Duydun mu? Evet, müsabakayı? Senin de katılmanı istiyoruz!”

      “Ne müsabakası?” diye sordu Katrinka gülerek. “Hepiniz aynı anda konuşmayın lütfen, anlayamıyorum.”

      Hepsi bir anda susup sözcüleri addettikleri Rychie Korbes’a çevirdiler bakışlarını.

      “Ne müsabakası?” dedi Rychie. “Meurouw10 van Gleck’in yaş gününde, yani ayın yirmisinde büyük bir paten müsabakası düzenlenecekmiş. Hilda’nın işi. En iyi patenciye de şahane bir ödül verilecekmiş.”

      “Evet!” diye çınladı yarım düzine ses aynı anda. “Bir çift güzel, gümüş paten… Kesinlikle muhteşem. Hem de… Gümüş zilli, tokalı; çok da güzel kayışları varmış!”

      “Zilleri olduğunu kim söyledi?” diye sordu soyadı kendinden büyük ufaklık.

      “Ben söyledim, Voost.” diye cevapladı Rychie.

      “O zaman zilleri var.” “Hayır, olmadığına eminim.” “Öyle mi, nasıl bu kadar eminsin?” “Üzerinde ok var.” “Ama Mynheer van Korbes anneme öyle söylemiş, zilleri varmış.” diye hep bir ağızdan konuşuyordu heyecanlı güruh. Ancak Mynheer Voostenwalbert Schimmelpenninck, kararlı bir sesle konuyu nihayete erdirdi:

      “Hiçbirinizin bir şey bildiği yok; patenlerin üstünde zil emaresi bile yok, aslında…”

      “Tabii tabii!” diye karşı çıkan sesler yankılanmaya başladı buz üstünde.

      “Kızlar için olanın üstünde zil olabilir.” diye araya girdi Hilda alçak bir sesle. “Fakat oğlanlar için de yanlarına ok işlenmiş bir çift olmalı.”

      “İşte! Demedim mi ben?” diye çığlık attı tüm gençler aynı anda.

      Katrinka şaşkın gözlerle bakıyordu onlara.

      “Kimler yarışacak?” diye sordu.

      “Hepimiz.” diye cevapladı Rychie. “Çok eğlenceli olacak! Sen de katılmalısın mutlaka, Katrinka. Ama şimdi okul vakti, öğlen konuşmaya devam ederiz. Ah! Elbette sen de katılacaksın.”

      Katrinka hiçbir karşılık vermeden tek ayağı üzerinde

Скачать книгу


<p>7</p>

Yaklaşık iki kuruş.

<p>8</p>

“Öğren! Öğren! Seni haylaz, yoksa bu kırbacın şaklaması sana öğretir.”

<p>9</p>

Ludwig, Gretel ve Carl isimleri Alman isimleridir. Felemenkçedeki karşılıkları Lodewyk, Grietje ve Karel’dir.

<p>10</p>

Felemenkçede “Bayan”.