Erewhon’a İkinci Ziyaret. Samuel Butler
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Erewhon’a İkinci Ziyaret - Samuel Butler страница 7
Böylece kibarca profesörün şüphesine ikinci kez ışık yaktı. Ama Panky’nin de kendi fikri vardı ve kendininki çürütülürken Hanky’ninkinin doğrulanmasını kıskanıyordu.
Biraz buyurgan bir şekilde “O iki yolunmuş bıldırcının orada ne işi var peki? Onları yolunmuş mu götürecektin? Ayrıca ateşin yanında gördüğüm o üzerindeki tüm eti yenmiş kemikler hangi kuşa ait? Korucu yardımcıları sadece yasak giysileri giymeye değil aynı zamanda kralın bıldırcınlarını yemeye de mi izinliler?” dedi.
Sorunun soruluş şekli babama ipucunu verdi. İçten içe güldü ve “O yolunmuş kuşlar keklik ve kemikler de keklik kemiği bayım. Şu but kemiğine bakın; hiç bunun gibi kemiği olan bir bıldırcın gördünüz mü?”
Profesör Panky’nin babamın kemiği göstererek yaptığı tatlı küstahlığa gerçekten kanıp kanmadığını söyleyemem. Kandırılsaydı, cevabı ağzından herhangi bir meselede herhangi birinin kendisinden daha iyi bilgi almasına izin vermekten duyduğu memnuniyetsizlikle çıkardı.
Bunu babama söylediğimde duymazlıktan geldi ve “Aa, hayır, adamlar yalan söylediğimi yeterince iyi biliyordu.” dedi.
Ancak yine de profesörün tavrı değişmişti: “Haklısın, ben de onların keklik kemiği olduğunu düşünmüştüm ama elime alıncaya kadar emin olamadım.” dedi. “Ben de yolunmuş kuşların keklik olduğunu görüyorum ama çok az ışık olduğundan ve onları daha önce tüysüz görmediğimden ilk başta anlayamadım.”
Sanırım, Hanky, arkadaşının ne demek istediğini anlamış olacak ki “Panky çok açım.” dedi.
Diğeri kaba sesini hoş çıkana kadar ayarlayarak “Of, Hanky, zavallı adamı kandırma.” diye cevap verdi.
“Panky bırak artık; artık Bridgeford’da değiliz; ben çok açım ve o kuşların yarısının bıldırcın değil keklik olduğuna eminim.”
Babam “Belki bazıları belirli şartlar altında keklik olabilir, efendim. Sonuçta ben cahil bir adamım.” dedi.
“Gel, gel.” dedi Hanky ve iki buçuk şilin değerinde parayı babamın eline verdi.
“Ne demek istediğinizi anlamıyorum, efendim, eğer anlasaydım, iki buçuk şilin yeterli olmazdı.” dedi babam.
“Hanky, bu arkadaşı sana ders vermesi için ikna etmelisin.” dedi Panky.
4. Bölüm
Babam, Hanky ve Panky’nin Konuşmalarına Kulak Misafiri Olur
Babam zorluklar içinde okumuştu ve birinin durumundan çıkar sağlamayı abartmanın iyi bir şey olmadığını bilirdi. Kuşların, burada durumlar onun eskiden bildiği önceki ederinden az da olsa üç çift kuş karşılığı adamlardan beş şilin aldı.
Ayrıca, bu bankalar dışında hiçbir yerde değeri olmayan bir şilin değerinde Müzikal Banka parası (kitabında açıkladığı gibi) almaya da razı oldu. Bunu yaptı çünkü Müzikal Banka parası taşıdığının görülmesi ona karşı saygı uyandırırdı ve aynı zamanda birazını da bu bilinmeyen paranın henüz yer almadığı İngiltere Müzesine vermek istiyordu. Ama paralar gözüne daha önce hatırladığından daha ince ve küçük göründü.
Ona Müzikal Banka parasını veren Hanky değil Panky’ydi. Panky riyakâr olanıydı; o kadar ki kendisini bile kandırabilirdi. Bu arada, birini kandırmak zor bir şey olmasa da yine de asıl kandırılmaya değer kişileri kandıramadığı için kandırmakta çok başarılı sayılmazdı.
Hanky’nin ara sıra yaptığı dürüstlüğü insanlara kalkanlarını indirtirdi. Sıkıcı, yüzeysel ve safi, kaba saba bir profesördü. Profesör olarak tabii ki iddia ederdi ama gerektiğinden daha fazla yalan söylemezdi; destekler ve desteklenirdi ama yine de sağlam, kurt gibi bir insandı.
Diğer yandan Panky’ye insan bile denemezdi; kendisini bütün ciddiyetle işine vermiş ve yaşayan bir yalan olmuştu. Eğer Othello’dan bir pasaj oynamak zorunda olsaydı ruhunu tamamen karartır ve büyük ihtimalle karısı Desdemona’yı1içtenlikle öldürürdü. Hanky ise acemilikten bunu yapamazdı ve onun Desdemona’sı oldukça güvende olurdu.
Filozoflar bıldırcınlara benzer, iki ya da üç kez hayal güçleriyle uçuş yapabilirler; uyku arası vermediklerinde ise bunu daha seyrek yaparlardı. Bu profesörler babamın kaçak avcı ve korucu olduğunu; bıldırcınların pazar ziyafeti için istendiğini ve keklik yemek üzere olduklarını hayal etmişlerdi (En azından Panky.). Şimdi yorgunlardı ve her zamanki konuşmalarına dalarak sanki orada yokmuş gibi babama fazla ilgi göstermiyorlardı.
Zavallı adam, Hanky’den aldığı bıçakla kestiği bıldırcınlardan başka bir şey düşünmüyormuş gibi görünürken söyledikleri her sözü içiyordu. Hızla yolduğu iki kuşu bir an önce temiz közlerin üzerine yatırdı.
“Pazara kadar ne yapacağımızı bilmiyorum. Bugün perşembe. Ayın yirmi dokuzu değil mi? Evet tabii ki öyle. Pazar ilk gün. Ayrıca bu bizim iznimizde yazıyor. Yarın dinlenebiliriz; cumartesi ne yapabiliriz onu merak ediyorum. Ama o zamana kadar diğerleri burada olur ve onlara heykellerden bahsedebiliriz.” dedi Hanky.
“Evet, ama dikkat et de keklikler hakkında ağzından bir şey kaçırma.”
“Bence Dr. Downie’ye söyleyebiliriz.”
“Kimseye söyleme.”
Sonra heykeller hakkında hiçbir şey bilinmediğinin ortada olduğu hakkında konuştular. Ama babam pişirmek için birkaç dakika uğraştığı bıldırcınları servis ederek konuşmalarını böldü.
“Bıldırcın ne lezzetli kuş!” dedi Hanky.
Diğeri azarlayarak “Keklik Hanky, keklik!” dedi.
İlk gelenleri birkaç dakika içinde bitirerek heykeller konusuna döndüler.
“Yaşlı Bayan Nosnibor, Güneş’in Oğlu’nun kendisine heykellerin, babası güneşin kızgınlığına maruz kalmış olan on kabileyi simgelediğini söylediğini söyledi.” dedi Panky.
Babamın hisleri hakkında yorum yapmayacağım.
Hanky “Güneş’in Oğlu! Saçmalığın daniskası. O hiçbir zaman Güneş’in babası olduğunu söylemedi. Ayrıca onun hakkında duyduğum her şeyden onun değerli bir aptal olduğunu algılıyorum.” diye cevap verdi.
“Of Hanky, Hanky! Bu şekilde konuşmaya devam edersen her şeyi berbat edeceksin.”
“Asıl hiç konuşmayarak sen kendin berbat edeceksin Panky. İnsanlar kandırılmayı sever ama aynı zamanda kendi aldatmacalarından kuşkulanılmasından da hoşlanırlar ve sen asla kuşku duymazsın.”
Panky,
1
Othello’nun karısı. (ç.n.)