Gürcü Kızı yahut İntikam. Ахмет Мидхат
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Gürcü Kızı yahut İntikam - Ахмет Мидхат страница 11
Fakat Gürcistan’da göreceğim hüsnü cemal meğer bunlardan ibaret kalmayacakmış. Bunlar nezdinde bile tam güzel sayılan kadını biraz sonra görecekmişim.
Prens Danyal’ın kaybolması üzerinden yirmi, yirmi beş dakika zaman ancak geçmişti ki kendi ikâmetgâhı tarafından prensin döndüğünü müşahede ettim. İhtiyar Tigran da yanında bulunmasın mı? İşte en ziyade buna sevindim. Anladım ki pederinin hikâyesini bana naklettireceği hakkında verdiği vaat ciddi imiş.
İkisi de tebessümlü bir tavırla yanıma geldiler. Prens Danyal, Tigran’ı bana takdim etti. Herif bana Rusça ve Türkçe sözler söylemeye başladı ise de gerek tercümanım Mihran Baron ve gerek Prens Danyal benimle Fransızcadan başka lisanla konuşamayacağımı herife anlatarak onunla da tercüman vasıtasıyla konuşmaya başladık. Vefat eden prens Gadilla hikâyesini bana anlatması için Danyal tarafından kendisine emir verildiğini söyledi ve bu garip olayı etrafıyla anlatabilmek için daha şimdiden zihnini toplamaya zorlayarak dedi ki:
“Bu mesele roman kitaplarına yazılacak, tiyatrolarda oynatılacak dramlardan zannolunur ise de bir harfi bile yalandan olmayıp evvelinden ahirine kadar her kısmı tarihlere yazılmış hakikatlerdendir.”
Ermeni’nin gayretini artırmak için bu sözünden ziyadesiyle memnun olmuş göründüm. Zaten memnuniyetim de yalan değil ya! Ama ben memnuniyetimi hakiki derecesinden daha ziyade gösterdim. Prens Danyal hazretleri tarafından nail olduğum misafirperverlik asla unutulmaz şeylerden ise de özellikle şu garip hikâyenin bende ebedî bir yadigâr kalacağını temin ettim.
Prensin gelişiyle beraber çalgı, nağme ve dans başladı. Sırasıyla kadehlerin dizilmiş olduğu tepsi de her birimizin önüne getiriliyordu. Misafirler yalnız bizden ibaret olmayıp köydeki papaz ile bazıları kır bazıları beyaz bıyıklı ve birkaçı beyaz sakallı Gürcüler de gelmişler idi ki hepsinin miktarı on kişiyi geçer.
Bu hengâmenin hususi surette hikâyeye değer gördüğüm hâli yalnız Gürcü kadınlarının icra ettikleri oyunlardır. O fidan boylu, ince belli kadınlar İstanbul dansçıları gibi ellerine birer def alıp başlarından yukarıya kollarının uzanabildiği kadar yüksek kaldırıp ayaklarının da yalnız başparmakları üzerine basarak gayet Yörük usullü bir de müzik eşliğinde oynadıkça âdeta ayakları yerden kesilip uçuyorlar zannolunuyordu.
Dans denilen şey, kadim milletlerin en ziyade ehemmiyet verdikleri hünerlerdendi. Milletler, medeni terakkide ilerledikçe bunların danslarındaki çabukluğu ve çevikliği azalta azalta dansı hemen hemen bir yürüme ve basit bir hareket derecesine indirirler. Kafkaslar kadim hâllerinin tümünü muhafaza etmiş oldukları gibi kadim danslarını da muhafaza etmişlerdir. Bu dansların ne derecelerde tiz ve ne kadar güç hareketlerden oluştuğunu tarif mümkün olamadığı gibi bunları sonradan öğrenmeye de imkân yoktur. Ancak insan çocukluğundan itibaren vücudunu bu hareketlere alıştırmalıdır ki üstesinden gelebilsin.
Bu eğlence beni pek tatlı bir surette meşgul etti. Her ne kadar nazarım Tigran’ın söyleyeceği hikâyeye münhasır ise de Prens Danyal’ın işbu konserinde de fena eğlendim. Yemek için verecek tafsilatım yoktur. Geneli etlerden yapılmış yemekleri epeyce nefis Kafkas şaraplarıyla tertip ederek hazırlamak Avrupalıların sahra ziyafetlerini andırıyordu.
Biz sofradan kalkıp parmaklarımızla yemek yediğimizden dolayı mecburen ellerimizi sabun ile yıkarken prensin ikametgâhı tarafından prensesin de geldiğini gördük. Aman ya Rab! Bu ne eda! Bu ne naz ve eda ile yapılan ihtişamlı yürüyüş!
Hele prenses gele gele bize yaklaşıp da Prens Danyal beni ona, onu bana takdim ettiği zaman böyle muteber kadınların insana uzattıkları eli öpmek acaba Gürcüler arasında da âdet midir diye büyük bir iştiyakla karşılayıp bekledim. Ne yazık ki bu âdet onlarda yokmuş. Eğer olsa idi o güzel prensesin elini kim bilir nasıl bir şevk ve hevesle öpecektim ki dünyada bu kadar beyaz bu kadar güzel hiçbir el görmediğimi itiraf ederim.
Avrupalılar insan türünü taksim ettikleri sırada kendilerini Kafkas nesline kıyaslayarak insan cinsi arasında yüzün beyazı, gözün bademi, kaş, burun ve ağzın mütenasibi, çenenin yumru ve kafatasının uzun ve yuvarlak olması ve boy bosça tenasübü berkemal bulunması sebebiyle Kafkas nesli en güzel ve birinciliği almayı hak eder.
Cermenlik, Islavlık, Yunanlılık gibi yeni nesli birçok kadim insanlarıyla karışarak başkaca bir insan cinsi oluşturan Avrupa ahalisi diğer kıtalarda görülen siyah, sarı ve kırmızı renkli ve acayip ve garip yüzlü insanlara nispetle en güzel sayılacağına şüphe edilemez ise de işin içine bir Kafkaslık katmak lazım gelince bu addan beklenilen mükemmel yüz ve endamın tenasübünü şuraya gelip de asıl Kafkaslarda görmelidir.
Ben bir Avrupalı gözüyle bu halkı temaşa ve tetkik ettiğim zaman eleştirecek âdeta hiçbir çirkine tesadüf etmediğimi itiraf ederim. Hakikaten bunların alelade çirkinleri Avrupa’nın alelade güzellerinden daha güzeldirler. Hâlbuki bunların kendi nazarlarında da yüz ve letafetçe birtakım mertebeleri vardır ki, zikredilen mertebenin aşağılarında bulunanlara esirgedikleri “güzel” unvanını zikredilen mertebenin yukarısında bulunanlara layık görerek onlara tahsis ederler.
Prenses Danyal işte umum Gürcülerin benzersiz saydıkları en güzel kadınlardandır. Onun tenindeki beyazlığı Avrupa kadınlarının türlü türlü makyajlarla terbiye edip süsledikleri vücutlarında, ciltlerinde aramak abestir. Avrupa kadınlarının şu farklı renklerdeki güzelleri, Prenses Danyal’ın rengiyle mukayese edilecek olursa mutlaka daha çirkin görülürler. Kaşlarının, kirpiklerinin kılca bolluğundan başka koyu kumral rengini ve belden aşağıya sarkan örgülerin çözüldükleri zaman daha ziyade uzanacaklarını hayal ettirdikleri saçların bereketini ilk nazarda insanın tabii göremeyip suni olduklarına hamledeceği gelir. Zira Avrupalılar alışmış oldukları kendi güzellerini hep tabii olmayan hâlleriyle temaşa etmeye alıştıklarından, tabii olarak güzel olan bir kadını ilk gördüklerinde bir anda tereddüt edip hayrette kalırlar. Fakat ilk hayret ve şaşkınlığın geçmesinden sonra hakikati görüp onu bizzat müşahede edince gerçek ile sahte arasındaki farkı ancak o zaman anlarlar ve asıl güzelliği de o zaman görürler.
Prenses Danyal Avrupa kadınlarının terbiyesini almamış bulunduğundan öyle latif latif hareketler göstermesini ve zarif zarif sözler söylemesini bilmiyordu. Fakat Avrupa terbiyesinin bu cihetlerce cahili olması kendisi için bir kusur sayılır mı? Gerçi Avrupa kadınlarının bu gibi takdim ve tarifleri esnasındaki vaziyet ve hareketleri Avrupa’da başka türlüsünü görmediğimiz için hoşlarımıza gider. Ama biraz düşünelim ki, Avrupa kadınlarının hareketlerinde, tebessümlerinde, zarifane sözlerinde kibrin zillete, istihzanın istihsana karışması ve hele bunların tümü üzerine bir de asıl erkek kendisi imiş de kadınlık sıfatı da erkeğe intikal etmiş gibi erkeği mahcup edecek derecelerde hemen hemen erkeğe meydan okurcasına cüretli tavırlar ilave edilmesiyle asıl kadınlık meziyeti de zayi olup gitmektedir. Kadın denilen şey, gözlerini kaldırıp erkeğin yüzüne baktığı zaman güya hem erkeği hem kendisini mahcup edecek bir sır içermesi icap eder. Bu arada kadın için asıl “naz” denilen bu şeyin gerçeğini de vücuda getirmiş olur. Erkek kendisine hitap ettikçe, kadının cevaptaki çekingenliğinin artması “edep” hasletine en ziyade şayan olan hâllerdendir. Kadının tebessüm hususunda dikkat etmesi de onun vakarını tamamlayan bir özelliktir. Bununla beraber zikredilen