Gürcü Kızı yahut İntikam. Ахмет Мидхат
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Gürcü Kızı yahut İntikam - Ахмет Мидхат страница 9
Tercüman bu sözleri Gürcü beyine tercüme ettiği zaman prensin tavrında birtakım tuhaf tuhaf garip ve hayret tavırları peyda olmaya başladı. Söz bittikten sonra edeceğim ricanın neden ibaret bulunduğunu sordu. Dedim ki:
“Sabahleyin yaşlı bir adamı sopa ile dövdünüz. Şüphe yok ki bir kabahati vardır da uyardınız. Hatta yaşlılığına hürmeten vurduğunuz sopaları gayet yavaş vuruyor idiyseniz de ihtiyar ziyade feryat ve figanla haykırıyordu. Bununla beraber biz atlara binerken o yaşlının sizi selamlamasına gayet iltifat ve neşe ile karşılık verdiniz. Bunda elbet bir hikmet vardır ki onu anlayamazsam merakımdan çatlayacağım.”
Tercüman bu sözleri tercümeye başlayıp da tam sopaların pek yavaş indiği ve bununla beraber yaşlının pek ziyade bağırdığı noktalarına gelince Prens Danyal kahkahalarla gülmeye başladı. Tercümanın tercümesi bittikten sonra prens dedi ki:
“Gerçi bu pek tuhaf bir şeydir. Durumu size hikâye edersem ihtimal ki bu garip muameleden dolayı bizi belki de küçümsersiniz.”
“Estağfurullah efendim! Sizin gibi akıllı bir asilzadenin sebepsiz, hikmetsiz iş görmeyeceğinden eminim.”
“Başüstüne. Sizi bu cihetten de memnun etmek için yemekten sonra hikâye ederim.”
“Eğer arsızlığıma hamletmezseniz önümüzde iki buçuk üç saatlik bir yol olduğundan bu müddeti şu hikâye ile geçirebilirdik.”
“Gerçi bu da mümkün ise de doğrusunu isterseniz ben hikâyeyi etrafıyla bilmediğimden o acayipçe darp ettiğim ve dövmeye çalıştığım yaşlı adamdan bazı şeyleri sorup malumatımı tamamlamaya ihtiyacım vardır.”
Biçare yaşlı adamı böyle garip bir surette dövmekte bulunduğu hâlde bu işin sebep ve hikmetini kendisinin de tamamıyla bilmemesi beni bütün bütün şaşırttı, bıraktı. Artık ne olursa olsun göze aldırarak bu işi velev ki nakıs olsun kendi malumatı dairesinde mutlaka hikâye etmesini ricaya başladım.
Bu kadar ısrar ve acelemden dolayı prensin bana darılması ihtimalinden pek korkmuş idiysem de latif adam darılmayıp bildiği kadar tatlı tatlı gülerek hikâyeyi bildiği kadar anlatmayı vadetti. Vaadini de derhâl yerine getirmeye başladı.
6
Prens Danyal dedi ki:
“Ben kırk yaşıma yaklaşıyorum. Dövdüğüm adam da seksen yaşından bir hayli ziyade geçkin ise de yaşının seksenden yukarısını kendisi de bilmiyor. Ben ak ve siyahı fark ve temyiz edebildiğim zamandan beri bu yaşlının akşam sabah dayak yediğini hatırlıyorum. Hâlbuki ben doğmadan nice seneler önceden beri bu adam hep böyle akşam sabah kendisine tayin olunan dayağı yermiş. Özellikle ki o zamanlar yediği dayaklar şimdiki gibi bir danışıklı dövüş olmayıp bir intikam eliyle atılan sopalar imiş ki, yaşlı adam işte asıl o zaman gerçekten feryatlar, figanlar edermiş.”
Bunları işittiğim zaman hayretimin ne derecelere vardığını mülahaza buyuruyorsunuz ya? Bu hayretten mütevellit gülünç tavrımı Prens Danyal görerek o da kahkahalarla gülüyordu. Fakat ben tavrıma en büyük ciddiyet vererek şu kahkahalara biraz fasıla verip meselenin hakikatini daha çabuk izahla beni meraktan kurtarmaya inayet buyurmasını rica ettim ve sordum ki:
“Siz doğmadan evvel de bu adamı böyle akşam sabah döven kimdi?”
“Vefat eden pederim! Ben henüz çocuk iken birkaç defa bu adamın hâline acıyarak ve fakat her gün kabahat yapıyor da onun için dövülüyor zannıyla acımayarak kendimin de böyle günlük cezaya düçar olmamam için mümkün mertebe arsızlık etmemeye gayret ediyordum. Bir aralık da adamcağız için babama şefaat etmeye cesaret ettim. Babam benden iri, benden kuvvetli, hem de Gürcistan’ın eski terbiyesini almış sert ve kızgın, şecaatli ve cesur bir adamdı ki, ‘Prens Gadilla’ diye adı Ruslar arasında da dehşetle yâd olunurdu. Çocukluğuma da hürmet ve merhamet etmeyerek bu şefaatimden dolayı bana öyle bir şamar attı ki yerde birkaç defa yuvarlanarak simsiyah kesilip bayılmışım.”
Merakımın halli birtakım tafsilatla ertelendikçe ben kızıyordum ama acele etmekte daha ileriye nasıl gidebilirim ki! Barbarlıkta prensin elbette pederinden aşağı olmadığı gözümün önünde apaçık duruyor. Yalnız diyebildim ki:
“Öyle ise herifin kabahati affolunmaz bir şey demek oluyor!”
“Sabır buyursanıza! Yaşım on iki on üç yaşına vardığından ve bizce papaza ilk günah çıkartmak töreninin icrası çocuk babaları için pek büyük bir şeref olduğundan bunun için icrası âdet olan düğün ve ziyafetler esnasında pederim benden ne hediye istediğimi sordu. Zira âdettir ki bu ilk günah çıkartmak töreninde çocuklar pederlerinden ne hediye isterlerse babalar esirgemezler. Ben hediye olarak Tigran’ın affını istemeyeyim mi?”
“O yaşlının ismi Tigran mıdır?”
“Evet efendim! Tigran’ın affını rica ettim. Zira her akşam, her sabah babamın kızgınlığını yenileyerek herifi bağırta bağırta dövmesine tahammül edemiyordum. Benim görüşüme göre Tigran’ın her gün kabahat ettiği için dövüldüğü hakkındaki zannımın gitmesiyle bu adam hakkında merhametimin artmasına sebep olmuştu.”
“Nihayet pederiniz hiç olmazsa bu adamın kabahati ne olduğunu size anlatarak böyle akşam sabah kendisine tayin olunan dayağa müstahak olduğunu anlattı.”
“Anlatmadı ama işin üzerinden daha ne kadar seneler geçtikten sonra anlattı. Yani pederim Prens Gadilla ölüm yatağına yatıp da artık hayatının devamından ümidi kalmadığı zaman biçare Tigran’ı ben de böyle akşam sabah dövmekte devam edeyim diye kabahatinin ne olduğunu bana izah ederek babamdan sonra da bu işkencede devam edeceğimi temin için bana yemin ettirdi.”
Prens Danyal bunun gerçek sebebini geciktirdikçe sabırsızlığım arta arta merakımdan hemen hemen çatlamak derecelerine geldim. Artık olanca sabrını tüketmiş olan bir adamın ne kadar iç sıkıntısıyla söz söylemesi mümkün ise o derecelerde bir zorlukla dedim ki:
“Aman Allah aşkına olsun prens! İhtiyarın ahir ömrüne kadar yine dövülmesine devam edilmesine sebep olan kabahati ne imiş çabuk söyleyiniz yoksa çıldıracağım.”
Tercümanım Baron Mihran bu sözümü prense tercüme etmeden önce Gürcülerin sözlerini kısaltmaya asla iktidarları olmayıp kelamı uzatmak ile meşhur olduklarını bana ihtar etmişti. Benim sözümü prense tercüme ettikten sonra prens de bu acele edişime acayip bir tavır ile hayret etti. Meğer bunlarda bir şeyi uzata uzata anlatmak hikâyede ihtimam ve itina demekmiş. Bu da dinleyen için hususi bir riayet sayılırmış.
Pişman oldum! Keşke acele etmeseydim. Biraz söz ve zamanda Gürcülerin bu kelamı uzatma istidadını bana anlatmaları için sarf olundu. Nihayet prens dedi ki:
“Pederim bana insan için akraba ve ecdadının eserlerine iktifadan ayrılmamak ne derecelerde mukaddes bir vazife olduğunu ve