Kızıl Damga. Натаниель Готорн

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kızıl Damga - Натаниель Готорн страница 6

Жанр:
Серия:
Издательство:
Kızıl Damga - Натаниель Готорн

Скачать книгу

çamurlu ve tozlu çevresinden, ölü toprağı serpilmiş gibi soğukluğundan, neşesiz ve soğuk doğu rüzgârından ve ondan çok daha soğuk olan sosyal ortamından asla yakınmaz; onun açısından tüm bunların, her ne olursa olsun gördüğü ya da hayal edebileceği hiçbir kusurun bir önemi yoktur. Bu kişi için doğduğu ve hayatını geçirdiği bu yer sanki dünyanın cennetten bir köşesiymiş gibi onu güçlü bir şekilde büyülemektedir. İşte bu yüzden, benim durumum da öyleydi. Salem’e yerleşmemin neredeyse kaderim olduğunu hissetmiştim; her yerli ailenin bir temsilcisi mezarına konduğunda, bir diğerinin ana caddelerde onun yerine dolaşma görevini devraldığı, bana tamamen aşina olan bu eski kasabamda ömrümün son günlerini yaşamak istiyorsam bunu yapmam gerekiyordu. Bununla birlikte, bu bahsettiğim duygu, sağlıksız bir hâle gelen bağın da sonunda kesilmesi gerektiğinin bir kanıtıdır. İnsan doğası gereği, aynı yıpranmış toprağa çok uzun bir dizi nesil boyunca ekilir ve yeniden ekilirse, bir patatesten daha fazla gelişmeyecektir. Çocuklarım farklı topraklarda doğmuştu ve onların kaderlerini kontrolüm dâhilinde tutabildiğim sürece de köklerini yeni topraklara salacaklardı.

      Eski Papaz Evi’nden çıktıktan sonra, başka bir yere gitmek yerine beni yeniden kasabanın içine, bu tuğladan yapılma eski Sam Amca’nın binasına getiren asıl neden, yine doğduğum bu kasabaya duyduğum garip, saçma ve körü körüne bağlanma duygusuydu. Kıyametim çok yakınımdaydı. Bu, sonuç olarak sürekli gitmeye niyetlenerek sonrasında tıpkı sahte bir yarım kuruş gibi geri dönüşümün ya da sanki Salem benim için evrenin kaçınılmaz merkeziymiş gibi düşünmemin ne ilk ne de ikinci seferiydi. Böylece, güzel bir sabah, cebimde başkanın inisiyatifiyle imzalanmış (Başkan James Polk, Hawthorne’u memur olarak atadı) atama belgesiyle merdivenlerden çıktım ve Gümrük Dairesi müdürü olarak bana verilmiş olan ağır sorumluluğumda yardımcı olacak beyefendilere takdim edildim.

      Amerika Birleşik Devletleri’nin sivil ya da askerî, hatta ve hatta herhangi bir kamu görevlisinin emri altında benimkiler kadar ataerkil bir gaziler topluluğunun olduğunu hiç sanmıyordum. Onlara baktığım anda, kasabanın en eski yerleşimcilerinin görünüşünün nasıl olduğu zihnimde tam olarak oturmuştu. Bu dönemden yirmi yıl önce, Tahsildarın bağımsız pozisyonu Salem Gümrük Dairesini siyasi zaferin girdaplarından uzak tutmuş ve bu da görev süresinin genel olarak çok kırılgan olmasını sağlamıştır. Bir asker; New England’ın en seçkin askerî, cesur hizmetlerinin kaidesinde dimdik duruyordu ve bu tahsildar, makamını görev yaptığı ardışık idarelerin bilgece liberalizminin ona verdiği güvencesiyle, birçok tehlikeli ve sarsıntılı dönemlerde astlarının da güvencesi olmuştu. General Miller aşırı derecede muhafazakârdı; kendine aşina olan yüzlere güçlü bir şekilde bağlanan ve değişikliklerin tartışılmaz bir iyileşme getirdiğini görmesine rağmen, iyiliksever karakterinin kendisi üzerinde fazlasıyla etkisi olduğu için değişimleri çok zor kabullenen bir adamdı. İşte bu nedenlerle, bölümümün sorumluluğunu üstlendiğimde neredeyse hepsi yaşlı olan adamlarla çalışmak zorunda kaldım. Onların çoğu, genellikle azgın denizlerle mücadele etmiş ve hayatın fırtınalı patlamalarına karşı sağlam bir şekilde ayakta durmayı başararak nihayetinde sessiz bir köşeye sürüklenen eski kaptanlardı; başkanlık seçimlerinin dönemsel sarsıntıları dışında, onları rahatsız edecek çok az şeyle birlikte, burada hepsi yaşam sürelerini biraz daha uzatacak yeni bir kira sözleşmesi imzalamışlardı. Hepsi birbirinden yaşlı ve düşkünlük açısından belli hastalıklara sahip olmalarına rağmen, belli ki sığınmış oldukları bu rıhtımın, ölümü onlardan uzak tutan bir tılsımı vardı. Gördüklerim arasında, iki ya da üçünün gut ve romatizmalı hastalıkları vardı, hatta bazılarının yılın büyük bir bölümünde Gümrük Dairesinde görünebileceğini bile hiç sanmıyordum; ancak boğuk geçen bir kışın ardından, mayıs veya haziran ayının sıcak güneşi ışığını almaya başladıklarında, hepsi tembelce görev dedikleri şeyi yapmak için dışarı çıkarak, kendilerini eğlendiriyorlar ve rahatlıkla istedikleri zaman yataklarına çekiliyorlardı. Bu noktada, cumhuriyetin bu saygıdeğer hizmetkârlarının birden fazlasının resmî olarak memuriyet hayatlarını kısalttığım suçlamalarını kabul edebilirim. Benim görev aldığım dönemde, gerçekten buna yürekten de inandığım üzere, sanki tek yaşam amaçları ülkelerine tüm gayretleriyle hizmet etmek olan bu saygıdeğer adamların zorlu işlerden geri çekilmelerine ve dinlenmelerine izin verilmişti ve bu yaşlı adamların bazıları kısa bir süre çok daha iyi bir dünyaya göç etmişlerdi. Müdahalem sayesinde, elbette her Gümrük Dairesi memurunun gerçekleştirmesi gereken şeytani ve yozlaşmış uygulamalarından tövbe etmeleri için yeteri kadar zaman tanınmış olması, benim açımdan da dindar bir teselli olmuştu. Gümrük Dairesinin ne önü ne de arka girişi, cennete giden yola açılmazdı.

      Memurlarımın büyük bir kısmı Whigs idi. Saygıdeğer birliktelikleri açısından, amirlerinin bir politikacı olmaması ve prensipte sadık bir demokrat olmasına rağmen, makamını siyasi hizmetlere herhangi bir atıfta bulunmadan elde etmiş olması, bir avantajdı. Aksi takdirde; Gümrük Dairesine adım atmasından en fazla bir ay sonra, tıpkı bir cehennem meleği gibi, aktif bir politikacı bu etkili göreve yerleştirilmiş olsaydı, Whig tahsildarın uygulamalarına kafa tutarak hastalık ve yaşlılıktan dolayı görevlerini tam olarak yerine getiremeyen bu adamlara, memuriyet hayatlarının son nefesini verdirmiş olurdu. Bu tür konularda alışılageldiği üzere, bir siyasetçi için bu beyaz kafaların her birini giyotin bıçağının altına yatırmak mutlak bir görev olarak görülebilirdi. Bulunduğum koşullarda da, bu yaşlı dostlarımın onlara karşı böyle bir hamlede bulunmamdan korktuklarını yeterince açık bir şekilde fark edebiliyordum. Atlatmış oldukları yarım asırlık fırtınaların oluşturduğu kırışmış yanaklarının, benim gibi zararsız birisini gördükleri anda kül gibi solgunlaşmasını görmek, göreve başladığımı öğrendikten sonra onların yaşamış olduğu korkuyu izlemek, benim açımdan hem acı verici hem de eğlendiriciydi. Uzun zaman önce başkalarına seslerini duyurmak için bir mikrofon gibi ağızlarına dayadıkları huniyle Boreas’ı18 bile korkutmaya yetecek kadar gür sesleriyle bağırmayı âdet edinmiş olan bu insanların sesleri benim önümde birden titremeye başlıyordu. Bu mükemmel yaşlı insanlar, tüm yerleşik kurallara göre -ki bazıları artık ellerinden iş gelmediğinin ve verimsiz olduklarının farkındaydı- ortak amacımıza hizmet edebilmemiz için yerlerini, siyasette daha Ortodoks ve kendilerinden tamamen daha zinde ve genç erkeklere bırakmaları gerektiğini biliyorlardı. Bunu elbette ben de gayet iyi biliyordum ama yüreğim bunu onlara söylemeye el vermiyordu. Bu yüzden de zararını görevime duyduğum vicdani sorumluluklarım üzerine, konu hakkındaki büyük yükün günahını yüreğime hapsederek bu yaşlı adamların benim görev sürem boyunca Gümrük Dairesinde avare bir şekilde bir aşağı, bir yukarı dolaşmasına göz yumdum. Sandalyeleri duvara yaslanmış olarak alışılmış köşelerinde uyurken de çok zaman geçirdiler; bununla birlikte sadece bazı akşamüstleri, binlerce kez tekrarladıkları eski deniz maceralarını anlatmak ve kendi aralarında bir parola gibi belirledikleri bayat esprilerini söylemek için kalkıyorlardı.

      Gözlemlerim sonucunda, yeni amirlerinden onlara herhangi bir zarar gelmeyeceğini kısa sürede anlamış olduklarını fark etmiştim. Böylece, ferahlamış yürekleri ve yararlı bir şekilde istihdam edilmenin mutlu bilinciyle -sevgili ülkemiz için olmasa bile- bu iyi yürekli yaşlı beyefendiler ofisin çeşitli formalite işlerini halletme girişiminde bulundular. Burunlarının üzerine yerleştirmiş oldukları gözlükleriyle, gemilerin ambarlarını kontrol eden gözleri mutlulukla parlıyordu! Bazı küçük meselelerde ortalıkta büyük şamata koparmalarına rağmen, kalın kafalılıkları yüzünden kimi büyük sorunların parmaklarının arasından kayıp gitmesine izin vermeleri gerçekten inanılmazdı! Buna karşılık, ne zaman böyle

Скачать книгу


<p>18</p>

Boreas: Yunan tanrısı, kuzey rüzgârının kişileşmesi.