Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt. Чарльз Диккенс
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt - Чарльз Диккенс страница 18
“Çok iyi.” dedi Mr. Weller. “Devam et.”
“Emin ol ki ben tümüyle… Buradaki kelime neydi unuttum yahu.” dedi Sam, başını kalemle kaşıyıp hatırlamaya çalışırken.
“Kâğıda baksana yahu.” dedi Mr. Weller.
“Bakıyorum ya zaten.” diye yanıtladı Sam. “Ama yine mürekkep lekesi olmuş; ‘u’ var, ‘l’ var bir de ‘d’ var.”
“Kuruldum mu acaba?” diye öneride bulundu Mr. Weller.
“Yok değil.” dedi Sam. “ ‘Vuruldum’, işte buldum.”
“Ama ‘kuruldum’ daha güzeldi, Sammy.” dedi Mr. Weller büyük ciddiyetle.
“Öyle mi dersin?” dedi Sam.
“Yerine başka kelime düşünemiyorum.” diye yanıtladı babası.
“Ama benimki daha anlamlı değil mi sence de?” diye sordu Sam.
“Belki de daha hassas bir kelime diyebiliriz.” dedi Mr. Weller, biraz düşündükten sonra. “Devam et bakalım Sammyciğim.”
“Sen çok hoş bir hanımsın ve ben sana tümüyle vurulduğumdan dolayı biraz kılığımdan utanır oldum.”
“Çok duygusal.” dedi yaşlı Mr. Weller, kelimelerin ağzından çıkışına izin vermek için pipoyu çekerek.
“Evet, bence çok iyi.” diye yorumda bulundu Sam, keyiflenerek.
“Senin bu yazında en çok hoşuma giden şey, içinde öyle tanrıçam, Venüsüm, cartım curtum yok. Genç bir kadına Venüsüm, meleğim demenin ne âlemi var şimdi, değil mi Sammy?”
“Ah! Sahiden de ne gereği var?” diye yanıtladı Sam.
“Yani oldu olacak ona ejderham, tek boynuzlu atım, padişahım falan de ki bence bunlar öbür cart curttan çok daha ihtişamlıdır.” diye ekledi Mr. Weller.
“Aynen, bari onları kullanmalı.” dedi Sam.
“Devam et Sammy.” dedi Mr. Weller.
Sam söylenilene uydu ve devam etti. Babası da bilgelik ve memnuniyetin ahlaki olarak üst düzey bir karışımı olan bir yüz ifadesi takınarak piposunu tüttürmeye devam etti.
“Senden önce derdim ki bütün kadınlar aynı.”
“Öyleler ki zaten.” diye yorumda bulundu yaşlı Mr. Weller, babacan bir tavırla.
“Ama ben.” diye devam etti Sam. “Senin gibisinin olmadığı anladım ya, artık eskiden ne kadar saçma sapan ve kuşkulu bir mülayimmişim diye düşünüyorum ama ben seni sanki çokmuşsun gibi seviyorum.” “Bunu iyice belli etmek istedim.” dedi Sam başını kaldırarak.
Mr. Weller onaylar biçimde başını salladı ve Sam devam etti.
“O nedenle bugünün şerefine, canım Mary’m, zor şartlar altında bulunan beyefendilerin pazar günü biterken söyledikleri üzere, seni ilk gördüğümde görüntün kalbime profesyonel bir fotoğraf makinesinin yapamayacağı kadar hızla ve çok daha canlı renklerle kazınmıştı ki bilirsin o makine de fotoğrafı iki dakikadan biraz uzun sürede çeker, sonra çerçeveli falan duvara asarlar.”
“Korkarım bu biraz şairane olmuş Sammyciğim.” dedi Mr. Weller, şüpheci bir edayla.
“Yooo, hiç de bile.” diye yanıtladı Sam, kanıtlamak istercesine hızla okumaya devam ederek:
“ ‘Beni sevgilin olarak kabul et ve dediklerimi düşün canım Mary’m. Lafımı burada bitiriyorum Sevgili Mary’m.’ İşte bu kadar.” dedi Sam.
“Bu da biraz aceleye gelmedi mi Sammy?” diye sordu Mr. Weller.
“Hiç de bile.” dedi Sam. “Keşke daha da yazsaydım diyecek. Buna da mektup yazma sanatı derler işte.”
“Peki.” dedi Mr. Weller. “Fena olmamış keşke analığın da konuşurken böylesine nazik olsa. İmza atmayacak mısın?”
“O iş zor işte.” dedi Sam. “Nasıl imzalanır bilmiyorum.”
“İmzala işte, ‘Weller’ diye.” dedi, bu ismin en yaşlı sahibi.
“Olmaz.” dedi Sam. “Sevgililer kartına insan kendi ismini yazar mı hiç?”
“O zaman ‘Pickwick’ yaz.” dedi, Mr. Weller. “Çok güzel bir isim, yazması da kolay.”
“Tam üstüne bastın.” dedi Sam. “Hatta ufak bir kafiye de patlatayım, ne dersin?”
“Sevmedim, Sam.” dedi Mr. Weller. “Ben hayatımda hiç şiir yazan saygıdeğer bir arabacı görmedim. Gerçi bir tane vardı eşkıyalığa çıkacağı gün şiir yazıp bırakmış niyeyse. Gerçi o Cambervellliydi, o sayılmaz.”
Ama Sam bu fikirden cayacak gibi değildi, o yüzden mektubu şöyle bitirdi:
Ben aşkından bir yitik.
Pickwick.
Sonra da kartı çok karmaşık biçimde katlayıp kenarını kıvırarak: Mary’ye, Mr. Nupkins’in evinde hizmetçi, Mayor’s, Ipswich, Suffolk yazdı ve cebine koyup pullayarak postalanmaya hazır hâle getirdi. Bu önemli mesele de hallolunca Mr. Weller oğlunu yanına çağırmasının sebebi olan konuyu açtı.
“İlk mesele patronunla ilgili, Sammyciğim.” dedi Mr. Weller. “Yarın sınanacak değil mi?”
“Mahkemesi görülecek.” diye yanıtladı Sam.
“Bak Sam…” dedi Mr. Weller. “Herhâlde onu övmesi ya da görgü tanıklığı etmesi için şahit çağırmak isteyecektir. Ne zamandır bu meseleyi düşünüp duruyorum Sammyciğim ama gönlünü ferah tutsun. İki işi de halledecek dostlarım var. Ama benim tavsiyemi dinleyecek olursan onu övecek adamı boş ver, önemli olan görgü tanığı olarak gösterebileceği biri. En iyisi bu Sammyciğim, en iyisi bu.” Mr. Weller bu hukuki fikri ifade ederken ciddi göründü ve burnunun ucuna kadar götürdüğü bardağın ardından şaşkına dönmüş oğluna göz kırptı.
“Ne demek istiyorsun?” diye sordu Sam. “Old Bailey’de3 yargılanacağını düşünmüyorsun, değil mi?”
“Davasının nerede görüneceği şimdinin meselesi değil, Sammy.” diye yanıtladı Mr. Weller. “Nerede yargılanırsa yargılansın, onu kurtaracak şey görgü tanığı. Biz kelli felli adamlar onu hiçbir şey kurtaramaz derken, cinayetten yargılanan Tom Vildspark’ı görgü tanığı sayesinde kurtardık. Bana kalırsa Sammyciğim, eğer senin patron bir görgü tanığı
3
Londra’da bulunan ağır ceza mahkemesi.