Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt. Чарльз Диккенс
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt - Чарльз Диккенс страница 22
Mahkeme memuru, yargıç şapkasını çıkardığı gibi emreder bir ses tonuyla “Sessizlik!” diye bağırdı ve onun daha ilerisinde ve salonun daha içerisinde olan bir başka memurun da bu emri sinirli bir ses tonuyla tekrarlamasının ardından aynı emir üç dört kere daha öfkeyle tekrar edildi. Bunun ardından hâkimin aşağısında oturan siyah giyimli bir beyefendi jüri üyelerini çağırdı. Epey bir bağırış çağırıştan sonra yalnızca on jüri üyesi olduğu anlaşıldı. Bunun üstüne Dava Avukatı Buzfuz, yedek jüri üyelerini rica etti. Ardından siyahlı beyefendi özel jüriyi, iki sıradan jüri üyesini, bir manav ve bir eczacıyı yakasından tuttuğu gibi yerlerine yerleştirdi.
“İsminizi okuyunca buradayım deyin beyler, yemin edeceksiniz.” dedi siyahlı beyefendi.
“Richard Upwitch.”
“Burada.” dedi manav.
“Thomas Groffin.”
“Burada.” dedi eczacı.
“Kitaba el basın, beyler. Yalnızca ve sadece…”
“Mahkemenin affına sığınıyorum.” dedi uzun, ince ve sarı benizli bir adam olan eczacı. “Mahkemenin beni bu seferlik mazur göreceğini umuyorum.”
“Hangi gerekçeyle, beyefendi?” dedi Yargıç Stareleigh.
“Yardımcım yok, Lordum.” dedi eczacı.
“Benim elimden bir şey gelmez efendim.” diye yanıtladı Yargıç Stareleigh. “Bir tane tutuverin.”
“Durumum yok, Lordum.” diye cevap verdi eczacı anında.
“Durumunuz olsaydı o zaman, efendim.” dedi yargıç kıpkırmızı kesilerek çünkü Yargıç Stareleigh zaten her zaman biraz öfkenin eşiğindeydi ve kendisine karşı gelinmesine de hiç katlanamazdı.
“Onu ben de biliyorum efendim. Eğer hakkım olanı kazansaydım zaten durumum olurdu ama kazanmıyorum Lordum.” diye yanıt verdi eczacı.
“Beyefendiye yemin ettirin.” dedi yargıç, tartışmaya mahal vermeyecek şekilde.
Memur yalnızca “Yalnızca ve sadece” kısmını bitirmişti ki eczacı yeniden sözünü kesti.
“Yani yine de yemin mi edeceğim Lordum, yine de mi?” dedi eczacı.
“Kesinlikle, efendim.” diye yanıtladı asabi ufak yargıç.
“Öyle olsun, efendim.” diye yanıtladı eczacı, bıkkın bir tavırla. “Öyleyse bu duruşma bitmeden bir cinayet işlenmiş olacak. Yemin ettirin öyleyse efendim.” dedi ve yargıç, ağzına geleni söylemeye fırsat bulamadan eczacıya yemin ettirildi.
“Ben yalnızca izlemek için gelmiştim, Lordum.” dedi eczacı büyük bir dikkatle yerine otururken. “Hatta o yüzden eczanemde ayakçı çocuk dışında kimse yok, Lordum. İyi çocuktur Lordum ancak ilaçlardan hiç anlamaz. Ona kalsa İngiliz tuzu oksalit asit demek ve sinameki şurubu da afyon ruhu demek.” Uzun boylu eczacı bununla birlikte sandalyesinde kaykıldı ve yüzündeki sakin ifadeyle kendini olabilecek en kötü şeye hazırladığını belli etti.
Mr. Pickwick eczacıyı büyük bir dehşetle dinliyordu ki birden mahkemenin orta yerinde bir hareketlenme oldu. Mrs. Bardell, Mrs. Cluppins’ten destek alarak içeri girmiş ve bitkin bir hâlde Mr. Pickwick’in oturduğu sıranın öbür ucuna oturmuştu. Her birinin yüzünde duruma özel olarak hazırlanmış mümkün olan en anlayışlı ve üzüntülü ifadeyle Mr. Dodson tarafından kocaman bir şemsiye ve Mr. Fogg tarafından da bir çift ayakkabı kılıfı da aynı sıraya bırakıldı. Sonra arkasında Efendi Bardell’le Mrs. Sanders göründü. Mrs. Bardell çocuğunu görünce yerinden zıpladı, bir anda aklı başına geldi ve çıldırmış gibi oğlunu öpmeye başladı. Hemen ardından yine o histerik ahmaklığına geri döndü ve nerede olduğunu sordu. Buna cevap olarak Mrs. Cluppins ve Mrs. Sanders başlarını çevirip ağlamaya başladılar. Dodson ve Fogg, davacıdan kendini toplamasını rica etti. Dava Avukatı Buzfuz, kocaman beyaz bir mendille gözlerini çıkarırcasına sildi ve sonra da jüriye duygusal bir bakış attı. Bu durumdan yargıç da epey etkilenmişse benziyordu ve izleyenler de hislerini yutkunarak gizlemeye gayret ediyorlardı.
“Sahiden de harika fikir.” diye fısıldadı Perker, Mr. Pickwick’in kulağına. “Dodson ve Fogg da az değil yalnız. İnsanları etkileyecek fikirleri hiç bitmez, beyefendiciğim. Tek kelimeyle mükemmel.”
Perker konuşadursun, Mrs. Bardell yavaş yavaş kendine gelmeye başladı ve Mrs. Cluppins de Efendi Bardell’in düğmelerini ve kaçınılmaz şekilde bu düğmelere ait olan düğme deliklerini dikkatlice inceledikten sonra çocuğu annesinin dizlerinin dibine oturttu. Bu öyle bir oturma şekliydi ki hem yargıç hem de jüri içinde müthiş bir acıma ve anlayış hissi uyandırması kaçınılmazdı. Bu elbette kolay olmamıştı. Çocuk itirazlar eşliğinde gözyaşlarına boğuldu çünkü yargıcın tam görüş alanının ortasına oturtulmasının en iyi ihtimalle biraz sonra kellesinin uçurulacağı ya da ömrünün geri kalanını geçireceği deniz aşırı bir yere gönderileceği anlamına geldiğine inanmıştı.
“Bardell ve Pickwick.” diye bağırdı siyahlı beyefendi, listede en başta olan davayı duyurarak.
“Ben davacıyı savunuyorum, Lordum.” dedi Dava Avukatı Buzfuz.
“Yanında kim var Kardeş Buzfuz?” dedi yargıç. Mr. Skimpin bu kişinin kendisi olduğunu belli etmek için başını eğdi.
“Ben de davalı için buradayım, Lordum.” dedi Dava Avukatı Snubbin.
“Yanında biri var mı Kardeş Snubbin?” diye soruldu mahkemece.
“Mr. Phunky, Lordum.” diye yanıtladı Avukat Snubbin.
“Dava Avukatı Buzfuz ve Mr. Skimpin davacı tarafında.” dedi yargıç, isimleri bir defterine yazıp bir yandan da sesle okurken. “Davalı için de Dava Avukatı Snubbin ve Mr. Monkey.”5
“Çok affedersiniz Lordum, Phunky olacak.”
“Ah anladım.” dedi yargıç. “Daha önce bu isme şahit olma şerefine erişmemiştim.” Mr. Phunky bunun üzerine başını eğdi ve gülümsedi, yargıç da aynını yaptı. Utançtan gözlerinin beyazına kadar kızarmış olan Mr. Phunky bugüne kadar bunu başarabilmiş tek bir Tanrı kulu olmamasına ve kuvvetle muhtemel gelecekte de olmayacağına rağmen sanki herkesin ona baktığının farkında değilmiş gibi davrandı.
“Buyurun.” dedi yargıç.
Memurlar yeniden sessizlik emretti ve Mr. Skimpin “davayı açmaya” koyuldu. Gören dava dosyasında hiçbir şey yazmıyor sanırdı çünkü yargıç bu tür detayları sesli okumazdı. Üç dakika geçtikte sonra bile jüri hâlâ önceki uzmanlık seviyesine sahipti.
Dava Avukatı Buzfuz, bu davanın ciddi tabiatının gerektirdiği haşmet ve ağırbaşlılıkla ayağa kalktı
5
İngilizcede maymun anlamına gelmektedir. (ç.n.)