Tarzan’ın Hayvanları. Эдгар Райс Берроуз

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Tarzan’ın Hayvanları - Эдгар Райс Берроуз страница 8

Жанр:
Серия:
Издательство:
Tarzan’ın Hayvanları - Эдгар Райс Берроуз

Скачать книгу

dal ve sopaları yığan Tarzan, kısa bir süre sonra ölü ağacın gövdesindeki oyukta epey büyük bir ateş yakmayı başardı. Gürül gürül yanan ateş, yanarken de oyuğu genişletiyordu.

      Bunun içine taştan bıçağının ucunu sokuyor ve ısındıkça geri çekiyor, ince kenarına yakın bir noktaya bir damla suyla dokunuyordu. Islanan kısmın altında, camlaşan malzemenin küçük bir parçası çatlayıp dökülüyordu.

      Maymun adam işte böylece, çok yavaş ve zahmetli bir şekilde, ilkel av bıçağının kenarını inceltme işine koyuldu. İşi tek oturuşta tamamlama niyetinde değildi. İlk başta, birkaç santimlik kesici bir kenar elde etmekle yetindi. Bunu kullanarak uzun, esnek bir yay; bıçağı için bir sap, kalın bir sopa ve bol miktarda ok kesti. Bunları küçük bir derenin kenarındaki yüksek bir ağaca sakladı ve yine bu ağaca, üzerinde palmiye yapraklarından çatısı olan bir platform inşa etti.

      Tüm bu işleri bitirdiğinde hava kararmak üzereydi ve Tarzan, dayanılmaz bir açlık hissediyordu.

      Ormana yaptığı kısa keşif sırasında, ağacına kısa bir mesafede, çok kullanılan bir su içme yeri olduğunu görmüştü. Derenin iki yanındaki çamurların ezilmiş olmasına bakılırsa büyük sayılarda her türden hayvanın buraya su içmeye geldiği aşikârdı. Aç maymun adam, sessiz sessiz, işte bu noktaya doğru yola koyuldu.

      Ağaç tepelerinden bir maymun zarafeti ve rahatlığıyla sallana sallana ilerledi. Yüreğindeki ağır sızı olmasa çocukluğundaki eski hür hayatına döndüğü için kendisini mutlu hissederdi. Yine de bu sızıyla bile, eski hayatının küçük alışkanlıklarına ve davranışlarına geri dönmüştü. Zira dış dünyanın beyaz adamları arasında geçirdiği son üç yılının üzerine örttüğü ince medeniyet örtüsünden ziyade; Tarzan’ın özü, işte bu alışkanlık ve davranışlardı. O medeniyet örtüsü ise şimdiye kadar sadece Maymunların Tarzanı’nın hayvani kabalıklarını gizlemişti. Lortlar Kamarası’ndaki ahbapları şu an onu görebilselerdi, asil ellerini dehşet içerisinde yukarı kaldırırlardı.

      Koca bir yeşil devin, patikanın üzerine sarkan alt dalına sessizce tünedi; akşam yemeğinin çok yakında çıkıp geleceğini bildiğinden, keskin gözleri ile hassas kulaklarını ötedeki ağaçlara dikti.

      Bekleyişi uzun sürmedi. Sıçramaya hazırlanan bir panterin arka bacaklarını altına çekmesi gibi; esnek, kaslı bacaklarını altına toplayıp rahat bir pozisyona henüz geçmişti ki geyik Bara, ürkek bir şekilde su içmeye geldi. Fakat gelen sadece Bara değildi. Zarif geyiğin arkasından, geyiğin ne görebildiği ne de kokusunu alabildiği başka bir hayvan geliyordu. Fakat Maymunların Tarzanı yüksekte pusu kurmuş olduğundan, hayvanın hareketlerini rahatlıkla görebiliyordu.

      Geyiğin birkaç yüz metre gerisinden, otların arasından sinsi sinsi yaklaşan şeyin ne tür bir hayvan olduğunu henüz tam olarak kestiremiyordu fakat geyiğin peşine, kendisini bu ürkek hayvana pusu kurmaya iten sebeple aynı sebepten dolayı düşmüş olan yırtıcı bir hayvan olduğundan emindi. Numa olabilirdi veyahut da panter Sheeta.

      Her hâlükârda, şayet Bara derenin sığ kısmına şu anki hızından daha hızlı bir şekilde gelmez ise, Tarzan akşam yemeğini başkasına kaptıracağını anlamıştı.

      O bunları düşünürken arkasındaki avcının sesi geyiğe gelmiş olacaktı ki hayvan birden irkilip durdu, titriyordu. Ardından hızla dönüp doğrudan nehre ve Tarzan’a doğru fırladı. Niyeti, nehrin sığ kısmından karşıya geçip kaçmaktı.

      Arkasından gelen Numa ile arasında yüz metre bile yoktu. Hayvanı şimdi gayet rahat bir şekilde görebiliyordu Tarzan. Bara, maymun adamın altından geçmek üzereydi. Başarabilir miydi? Fakat aç adam, kendisine daha bu soruyu sorarken durmayıp tünediği daldan ürkek geyiğin sırtına atladı.

      Az sonra Numa, ikisinin birden üstüne atlayacaktı. O yüzden maymun adam o gece yemek yemek istiyorsa hatta bundan sonra bir daha yemek yiyebilmek istiyorsa çabuk davranmak zorundaydı.

      Geyiğin pürüzsüz kürküne yapışır yapışmaz süratinin tesiriyle hayvan diz üstü düşünce maymun adam, iki eliyle hayvanın boynuzlarından tuttu ve boynunu çevik bir hareketle ters döndürüp kırdı.

      Aslan çok yaklaşmıştı, hemen arkada öfkeyle kükrüyordu. Tarzan geyiği omuzuna atıp ön bacaklarından birini dişiyle tutarak başının üzerindeki dallardan en alçaktakinin üstüne sıçradı. İki eliyle dala tutundu ve tam da Numa üzerine atladığı sırada kendisini yukarı çekip hayvanın amansız pençelerinden kurtuldu.

      Neye uğradığını şaşıran kedi pat diye yere düştü. O sırada yemeğini yukarıdaki bir dala çıkarıp emniyete alan Maymunların Tarzanı; aşağıdan kendisine öfkeyle bakan, kendisi gibi vahşi olan hayvanın parıldayan sarı gözlerinin içine baka baka sırıttı ve ondan kaçırarak avladığı geyiğin taze etini, ona nispet yaparcasına sergiledi.

      Kaba taş bıçağıyla hayvanın sağrısından leziz bir parça kesti ve aslan aşağıda hırlayarak ileri geri yürürken Lort Greystoke, vahşi karnını doyurdu. En seçkin Londra kulüplerinde bile bundan daha lezzetli bir yemek yememişti. Avının sıcak kanı ellerine, yüzüne bulaşmış; burun deliklerini vahşi etoburların en sevdiği kokuyla doldurmuştu.

      Yemeğini bitirince etin kalanını üzerinde bulunduğu ağacın yüksekteki iki dalının arasında bıraktı ve hâlâ intikam alma arzusuyla onu yerden takip eden Numa’yla beraber, ağaç tepesindeki barınağına dönüp ertesi gün güneş epey yükselene kadar uyudu.

      4. BÖLÜM

      SHEETA

      Tarzan, sonraki birkaç günü silahlarını tamamlayarak ve ormanı keşfederek geçirdi. Yeni kıyıda geçirdiği ilk akşam yediği geyiğin tendonlarını yayına gerdi. Aslında bu maksat için Sheeta’nın bağırsaklarını tercih ederdi ama eline o büyük kedilerden bir tanesini öldürme fırsatı geçene kadar bununla yetinecekti.

      Otlardan da uzun bir halat ördü; yıllar evvel huysuz Tublat’la alay etmek için kullandığı, daha sonrasında ise geliştirdiği ve küçük maymun oğlanın becerikli ellerinde muhteşem, tesirli bir silaha dönüşen halatın aynısındandı bu.

      Av bıçağı için bir kılıf ile sap, okları için sadak ve Bara’nın derisinden bir kemer ile avret yerini örtecek bir giysi yaptı. Ardından, kaderin onu attığı bu yabancı topraklar hakkında bir şeyler öğrenebilmek için dolaşmaya çıktı. Buranın, Afrika Kıtası’nın eskiden aşina olduğu batı kıyı olmadığını biliyordu zira güneş, ormanın eşiğine kadar uzanan okyanustan doğduğuna göre kıyının doğusuna bakıyordu. Fakat Afrika’nın doğu kıyısı olmadığından da bir o kadar emindi zira Kincaid’in Akdeniz’den, Süveyş Kanalı’ndan ve Kızıl Deniz’den geçmediği kanaatindeydi ve Ümit Burnu’nu dolanacak kadar da vakit geçmemişti. Dolayısıyla nerede olduğu hususunda hiçbir fikri yoktu. Bazen acaba gemi engin Atlas Okyanusu’nu geçip de onu Güney Amerika’nın ıssız bir kıyısına mı bırakmıştı, diye düşünüyordu fakat aslan Numa’nın varlığı sebebiyle bu fikrin de doğru olamayacağına ikna olmuştu.

      Tarzan kıyıya paralel uzanan ormanda yalnız başına ilerlerken kuvvetli bir yoldaşlık arzusu hissetti ve gitgide, maymunların arasına katılmadığına pişman olmaya başladı. Medeniyetin, üzerindeki

Скачать книгу