Tarzan’ın Hayvanları. Эдгар Райс Берроуз
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Tarzan’ın Hayvanları - Эдгар Райс Берроуз страница 9
Ağaçların arasından sessiz ve zarif bir şekilde süzülerek vahşi kedinin peşine düştü. Bir asil olarak doğmuş olmasına rağmen kendisi de en az izini sürdüğü mahluk kadar vahşiydi.
Sheeta’ya yaklaşınca panterin de kendi avının peşinde olduğunu fark etti ve fark ettiği sırada da sağ taraftan burun deliklerine serseri bir esintiyle beraber bir grup büyük maymunun keskin kokusu geldi.
Tarzan pantere epey yaklaştığında panter büyük bir ağaca çıkmıştı ve aşağıda, ağacın ilerisinde Akut’un kabilesi küçük, tabii bir açıklıkta aylaklık ediyordu. Bazıları ağaçların gövdesine yaslanmış, uyuklarken bazıları da etrafta dolanıp ağaç kabuklarını kaldırıyor, altlarından çıkan dolgun, leziz kurtçuk ve böcekleri ağızlarına atıyorlardı.
Sheeta’ya en yakın olan Akut’tu. Kalın bir dalın üzerine çömelip maymunun göremeyeceği bir şekilde sık yaprakların arasına gizlenen büyük kedi, maymunun sıçrayabileceği bir mesafeye gelmesini sabırla bekliyordu.
Tarzan temkinli bir şekilde, panterin bulunduğu ağaçta, onun biraz yukarısındaki bir dala yerleşti. İnce taş bıçağını sol elinde sıkıca tutuyordu. Kemendini kullanmayı tercih ederdi lakin büyük kedinin etrafını saran gür yapraklar, halatı isabetli bir şekilde fırlatmayı imkânsız hâle getiriyordu.
Akut, artık kendisini bekleyen ölümün pusu kurduğu ağacın altına epey yaklaşmıştı. Sheeta, dalın üzerinde arka ayaklarını altına yavaş yavaş iyice çekti ve ardından ürpertici bir çığlıkla büyük maymunun üstüne atladı. O atlamadan bir saniye önce, yukarıdaki başka bir yırtıcı hayvan da atladı; atlarken de tuhaf ve vahşi çığlığı, panterinkine karıştı.
Ürken Akut, yukarı baktığında neredeyse tam tepesindeki panteri gördü ve panterin sırtında da geçen gün, büyük akarsuyun kenarında kendisini mağlup eden beyaz maymun vardı.
Maymun adamın dişleri, Sheeta’nın sırtına gömülmüştü ve sağ kolu da vahşi hayvanın boynuna dolanmıştı. İnce bir taş parçası tutan sol eli, panterin sol omuzunun arkasında kalan yan kısmına peş peşe kuvvetli darbeler indiriyordu. Akut, son anda kenara sıçrayıp bu boğuşan iki orman canavarının altında kalmaktan kurtulmuştu.
İkisi birlikte ayaklarının dibine pat diye düştüler. Sheeta bağırıyor, hırlıyor, korkunç bir şekilde kükrüyordu fakat beyaz maymun, debelenen hayvanın sırtına amansızca yapışmış, hiç sesini çıkarmıyordu.
Taş bıçak bıkmadan, usanmadan hayvanın parlak kürkünden acımasızca girip kalbini buluyordu. Bıçak defalarca girip çıktıktan sonra büyük kedi nihayet, son bir ızdırap dolu çırpınış ve çığlıkla beraber yanı üzerine yere devrildi. Can çekişirken kaslarının ara ara kasılması haricinde sessiz ve hareketsizdi.
Sonra maymun adam, avının cesedinin başında ayağa kalkıp başını yukarı kaldırdı ve o vahşi, yırtıcı zafer narası ormanda bir kez daha yankılandı. Akut ve Akut’un maymunları, Sheeta’nın cesedine ve onu öldüren adamın çevik, dimdik duruşuna hayret içerisinde bakıyorlardı.
İlk konuşan Tarzan oldu. Akut’un hayatını durduk yere kurtarmamıştı. Maymun zekâsının sınırlarını bildiğinden bu iyiliğinin kendisine umduğu şekilde bir faydasının dokunması için, niyetini maymuna açıkça izah etmesi gerektiğini de biliyordu.
“Ben Maymunların Tarzanı’yım.” dedi. “Güçlü avcı. Güçlü dövüşçü. Büyük akarsuyun yanında Akut’un canını alıp Akut’un kabilesinin kralı olabilecekken onun canını bağışladım. Şimdi de Akut’u Sheeta’nın sivri dişleri arasında ölmekten kurtardım.”
“Akut veya Akut’un kabilesi tehlikede olduğu zaman, Tarzan’ı çağırsınlar; işte böyle.” dedi ve tehlike zamanlarında Kerchak’ın kabilesinin, aralarında bulunmayan mensuplarını çağırmak için kullandıkları ürkütücü narayı attı.
“Ve Tarzan’ın onlara seslendiğini duydukları zaman da onun Akut için yaptıklarını hatırlayıp süratle yardımına koşsunlar.” diye devam etti. “Tarzan’ın dediği gibi olacak mı?”
“Huh!” diyerek kabul etti Akut. Kabilesinin mensuplarından da hep bir ağızdan bir “Huh!” yükseldi.
Ardından, sanki hiçbir şey olmamış gibi, tekrar yiyecek aramaya gittiler ve Greystoke Lordu John Clayton da onlarla beraber gitti. Fakat Akut’un daima onun yakınında dolaştığını ve sık sık; küçük, kanlı gözlerinde tuhaf bir merakla kendisine baktığını fark etti. Bir keresinde de Tarzan’ın maymunların arasında geçirdiği uzun yıllar boyunca hiçbir maymundan görmediği bir şey yaptı, bilhassa leziz bir lokma bulup Tarzan’a verdi.
Kabile avlanırken maymun adamın parlak derisi; yoldaşlarının kahverengi, kıllı kürklerine karışıyordu. Geçerlerken sık sık birbirlerine sürtünüyorlardı fakat maymunlar, onun varlığına çoktan alışmışlardı. Artık o da Akut kadar, onlardan biriydi.
Eğer yavrusu olan dişilerden birine fazla yaklaşırsa dişi; yemek yediği büyük, sivri dişlerini göstererek tehditkâr bir şekilde kükrüyordu. Arada sırada da Tarzan, yemek yiyen genç erkeklerden birine yaklaşırsa kavgacı hayvan hırlayıp ikaz ediyordu fakat bu durumlarda ona karşı sergiledikleri davranışlar, kabilenin diğer mensuplarına karşı sergiledikleri davranışlarından farklı değildi.
Tarzan ise ilkel insanın ataları olan bu vahşi, kıllı mahluklar arasında kendisini evinde hissediyordu. Ara sıra yakalandıkları hayvani cinnet hâlinde olmadıkları sürece, her erkek maymunun yaptığı gibi o da ikazda bulunan her dişinin önünden çabucak çekiliyor; kavgacı genç erkekler karşısında ise o da onlar gibi köpek dişlerini gösterip hırlıyordu. Böylece, eski hayatına çabucak geri dönmüştü; öyle ki sanki ormanda hiç ayrılmamış, kendi türünden mahlukatın yoldaşlığını hiç tatmamıştı.
Kısmen arkadaşlık arzusuyla kısmen de kendisine, maymunların pek uzun süreli olmayan hafızalarında hemen silinmeyecek bir yer edinme maksadıyla bir haftanın yarısından çoğunu, yeni arkadaşlarıyla ormanda dolaşarak geçirdi. Zira Tarzan, geçmiş tecrübelerinden yola çıkarak biliyordu ki çağırdığında yardımına koşacak bu güçlü ve vahşi hayvanların arasında yer edinmek, kendi yararına olacaktı.
Kendisini maymunlara belli bir dereceye kadar benimsetmeyi başardığına ikna olduğu zaman, keşif gezilerine kaldığı yerden devam etmeye karar verdi. Bu amaçla bir gün erkenden kuzeye doğru yola çıktı ve kıyının paralelinden ayrılmadan neredeyse gece çökene kadar süratle ilerledi.
Ertesi sabah güneş doğduğunda kumsalda dikilen Tarzan, güneşin şimdiye kadar olduğu gibi suyun tam karşısından değil de neredeyse tam sağ tarafından doğduğunu gördü ve böylece kıyı şeridinin batıya doğru meylettiğini düşündü. Maymunların Tarzanı ikinci günün tamamında yoluna devam etti ve hızlanmak istediğinde ağaçlara çıkarak ormanın orta katından bir sincap hızıyla yol aldı.