Grimm Masalları. Братья Гримм
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Grimm Masalları - Братья Гримм страница 25
Tavşan: “Uyan uyan, düğün davetlileri o kadar neşeli ki!” demiş. Kız bir şey söylemeden ağladıkça ağlamış. Tavşan yine gelmiş: “Hadi kalk, misafirler acıktı.” demiş. Kız yine bir şey söylemeden ağlamaya devam etmiş. Tavşan çekip gitmiş. Sonra yine gelmiş: “Uyan uyan, misafirler seni bekliyor.” demiş. Kız yine bir şey demeyince tavşan tekrar gitmiş.
Sonra kız, samanlardan bir kukla yapmış ve ona kendi giysilerini giydirip kırmızı dudaklar çizmiş. Ardından onu kepek tenceresinin başına koyup eve, annesinin yanına gitmiş. Tavşan tekrar gelip: “Kalk! Kalk!” diyerek kuklanın kafasına vurmuş ki o anda kukla yere yığılmış. Tavşan, kızı öldürdüğünü sanarak çok üzülmüş ve oradan ayrılmış.
Tavşan ve Kirpi
Sevgili dostlarım, bu hikâye size uydurmaymış gibi gelebilir ama aslında gerçek. Büyükbabam onu anlatırken hep: “Oğlum eğer bu hikâye gerçek olmasaydı bunu sana anlatmazlardı.” derdi. Hikâye şöyleymiş:
Hasat zamanı, bir pazar sabahı; güneş gökyüzünde pırıl pırıl parıldarken, kara arpalar büyürken, doğu rüzgârı anız tarlasına doğru hafifçe eserken, arılar çiçeklerin arasında gezinirken, toygarlar gökyüzünde şarkılar söylerken, insanlar en güzel giysilerini giymiş ve mabetlerine gidiyorlarmış. Kâinattaki tüm yaratıklar mutluymuş. Kirpi de çok mutluymuş. Evinin kapısında, elleri belinde sabah esintisinin tadını çıkartırken diğer tüm kirpilerin böylesine güzel bir pazar sabahı yaptığı gibi bir yandan da bir şarkı mırıldanıyormuş.
Kendi kendine böyle şarkı söylerken, bir yandan da karısı çocuklarını yıkayıp kurularken, birden aklına tarlaya gidip turplarının ne durumda olduğuna bakmak gelmiş. Aslına bakılırsa turplar hemen evin yanında ekiliymiş. Ailece turp yemeye bayıldıkları için, onlara kendisininmiş gibi bakıyormuş. Söz ağızdan çıkar çıkmaz yapılmalıdır. Kirpi, evin kapısını kapatıp tarlaya gitmiş. Daha evden çok uzaklaşmadan turp tarlasının hemen dışındaki karaçalıyı döner dönmez, turplara bakmaya gelmiş olan bir tavşan görmüş.
Kirpi, tavşanı görünce içten bir selam vermiş. Kendisini saygıdeğer bir beyefendi sanan, son derece kendini beğenmiş tavşan, kirpinin selamına karşılık vermemiş ve ona küçümseyici bir tavırla: “Sabahın bu erken saatinde, bu tarlada ne diye dolaşıyorsun?” demiş.
Kirpi de: “Yürüyüş yapıyorum.” demiş. Tavşan gülerek: “Yürüyüş mü? Bence o bacaklarını daha faydalı işler için kullanabilirsin.” diye karşılık vermiş. En katlanamadığı şey, doğuştan çarpık olan bacaklarına birinin laf atması olan kirpi bu cevaba çok sinirlenmiş.
Bunun üzerine kirpi, tavşana: “Sen kendi bacaklarınla, benim bacaklarımla yaptığımdan daha çok şey mi yapabileceğini sanıyorsun?” demiş. Tavşan da: “Bu da benim düşüncem.” demiş.
Kirpi: “Bunu bir sınavla ölçebiliriz. Bahse girerim ki bir koşu yarışı yapsak ben seni geride bırakırım.” demiş.
Tavşan: “Bu çok komik! O kısacık bacaklarınla mı geçeceksin beni? Ama eğer gerçekten böylesine imkânsız bir hayalin varsa ben varım. Peki, neyine yarışıyoruz?” diye sormuş.
Kirpi: “Bir altın ve bir şişe büyülü içecek için yarışalım.” demiş. Bunun üzerine tavşan: “Kabul. Hemen başlayalım.” diye cevap vermiş. Kirpi de: “Hayır, olmaz; karnım çok aç, önce eve gidip kahvaltımı yapmalıyım. Yarım saat içinde yine burada buluşalım.” demiş.
Tavşan bu duruma çok memnun olmuş ve kirpi oradan ayrılmış. Yolda giderken kirpi: “Bu tavşan, uzun bacaklarına çok güveniyor ama ben ondan daha hızlı gidebilirim. Büyük olabilir ama çok aptal. Bana söylediklerini ona ödettireceğim.” diye düşünmüş.
Kirpi eve vardığında karısına: “Karıcığım, hemen giyinip benimle tarlaya gelmelisin.” demiş. Karısı, “Neler oluyor?” diye sorunca: “Tavşanla bir altın ve bir şişe büyülü içecek ödülüne bahse girdik. Onunla yarış yapacağım. Sen de yanımda olmalısın.” demiş. Karısı: “Aman Allah’ım, kocacığım. Sen aklını mı kaçırdın? Ne zorun vardı da tavşanla yarış yapmaya kalkıştın?” demiş. Kirpi: “Kapa çeneni, bu benim meselem. Sen bizim aramızdaki şeylere karışma. Git, giyin ve benimle gel.” diye çıkışmış.
Kirpinin karısı da ne yapsın, istese de istemese de kocasının dediklerini yerine getirmek zorunda kalmış. Yola çıktıklarında kirpi, karısına: “Şimdi söyleyeceklerimi iyi dinle. Bak şimdi, bu uzun araziyi yarış alanımız yapacağım. Tavşan bir çizgiden koşacak, ben diğerinden. Koşmaya yukarıdan başlayacağız. Bütün yapman gereken şu çizginin altında durmak ve tavşan diğer taraftaki çizginin sonuna geldiğinde ona: ‘Ben çoktan geldim!’ diye bağırmak.” demiş.
Tarlaya geldiklerinde kirpi, karısına duracağı yeri göstermiş ve yukarı doğru yürümüş. Yukarıya çıktığında tavşan zaten oradaymış. Kirpiyi görünce: “Başlayalım mı?” diye sormuş. Kirpi: “Elbette!” diye cevap vermiş.
Her biri kendi başlangıç çizgilerine geçmişler. Tavşan: “Bir, iki, üç, başla!” der demez bir anda tarladan aşağı şimşek hızıyla koşmaya başlamış. Ne var ki kirpi sadece üç adım atmış ve çizginin üzerine düşüp olduğu yerde kalakalmış. Tavşan, son hız arazinin sonuna vardığında kirpinin karısı onu: “Ben çoktan geldim!” diye bağırarak karşılamış. Tavşan hayrete düşmüş ve nasıl olduğunu da merak etmiş.
Kirpinin karısı da tıpkı eşine benzediğinden tavşan, kendisine seslenenin yarıştığı kirpi olduğunu sanmış. Ancak tavşan, “Bu işte bir haksızlık var.” diye düşünerek kirpiye: “Tekrar koşmamız gerek. Baştan yarışalım.” diye seslenmiş. Tavşan yine uçarcasına fırtına gibi fırlamış. Ama kirpinin karısı sessizce olduğu yerde kalmış. Tavşan, arazinin yukarısına vardığında bu sefer kirpinin kendisi: “Ben çoktan geldim!” diye seslenmiş. Hemen gerisinden gelen tavşan, sinirle: “Tekrar yarışmalıyız, tekrar koşmalıyız.” diye bağırmış.
Kirpi: “Tamam, istediğin kadar koşalım. Benim için fark etmez.” diye karşılık vermiş.
Bunun üzerine tavşanla kirpi yetmiş üç kez daha yarışmışlar ama her seferinde de kirpi onu yenmiş. Tavşan bir baştan diğer başa her vardığında ya kirpi ya da karısı: “Ben çoktan vardım!” diye sesleniyormuş.
Ne var ki yetmiş dördüncü seferde tavşan bitişe varamamış. Yolun ortasında yere yığılıvermiş. Ağzından burnundan kanlar gelmiş ve olduğu yere düşüp ölmüş.
Kirpi de yarışta kazandığı altını ve büyülü içeceğini alıp karısını da beklemekte olduğu yerden çağırarak mutluluk içinde evinin yolunu tutmuş. Eğer yaşıyorlarsa hâlâ oradalardır. İşte kirpinin tavşanla yarış yaparak onu Buxhetude Çalılığı’nda, ölünceye kadar koşturmasının hikâyesi böyledir. O gün bugündür hiçbir tavşan, bir Buxtehude