Grimm Masalları. Братья Гримм
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Grimm Masalları - Братья Гримм страница 26
İkisi beraber kasabaya gitmişler. Bir kasap dükkânına geldiklerinde serçe, köpeğe: “Sen burada kal, ben sana bir parça et getireceğim.” demiş. Serçe önce tabureyi gagalamış, sonra etrafına bakıp da kimsenin kendisini fark etmediğini görünce kancada asılı eti zar zor çekiştirip tezgâha düşürerek kenardan köpeğe doğru itivermiş. Köpek, eti kapıp bir köşeye götürmüş ve orada yemiş.
Sonra serçe, ona: “Şimdi benimle başka bir dükkâna gel, oradan da bir parça et alırsak belki açlığın biraz geçer.” demiş.
Köpek ikinci parça eti de yedikten sonra serçe: “Köpek kardeş, şimdi mutlu musun?” diye sormuş. Köpek: “Evet, ete yeterince doydum ama hiç ekmek yemedim.” diye cevap vermiş.
Bunun üzerine serçe: “Onu da yiyeceksin, şimdi gel benimle.” dedikten sonra onu bir fırıncı dükkânına götürüp birkaç somun ekmeği yere düşürene kadar gagalamış. Köpek daha fazla ekmek yemek istediği için, biraz daha ekmek alabilmek adına başka bir dükkâna gitmişler. Sonra serçe yine sormuş: “Köpek kardeş ya şimdi hâlinden memnun musun?”
“Evet, memnunum. Şimdi biraz kasabanın dışına yürüyelim.” diye cevap vermiş köpek.
Beraberce yürümeye başlamışlar. Hava sıcak olduğundan biraz yürüdükten sonra köpek: “Ben yoruldum ve biraz uyumak istiyorum.” demiş. Serçe de ona: “Tamam, uyu o zaman, ben de yanındaki dalda otururum.” demiş.
Köpek yolun kenarına kıvrılıp hemen uykuya dalmış. O sırada yoldan iki dolu fıçı taşıyan, üç atlı bir at arabası geçiyormuş. Arabanın, yolunu değiştirmeyip köpeğe çarpacağından korkan serçe: “Arabacı, dikkat et! Yoksa seni pişman ederim.” diye seslenmiş.
Arabacı: “Sen bana ne zarar verebilirsin ki?” diye söylenerek arabasını daha da hızlı bir şekilde köpeğin üstüne doğru sürmeye başlamış ve köpek, arabanın tekerlekleri altında kalıp ölmüş.
Bunun üzerine serçe: “Sen benim arkadaşımı öldürdün, bunun bedelini atların ve arabanla ödeyeceksin.” diye bağırmış.
Arabacı: “Atlarım ve arabam demek ha! Sen bana ne zarar verebilirsin, gerçekten merak ediyorum.” diyerek yoluna devam etmiş.
Serçe, arabanın örtüsünün içine süzülmüş ve fıçılardan birini kapağını düşürünceye kadar gagalamış. Arabacı farkına bile varmadan fıçıların içindeki pahalı içecekler yollara dökülmüş. Kısa bir süre sonra arkasına bakan arabacı, arabadan bir şeylerin damladığını görmüş ve kontrol edince fıçılardan birinin tamamen boşalmış olduğunu fark edip: “Eyvah, mahvoldum ben!” diye haykırmış.
Serçe: “Daha tam olarak mahvolmuş sayılmazsın.” diyerek uçup atlardan birinin kafasını ve gözünü gagalamış. Arabacı bunu görünce baltasını çıkartıp serçeye vurmaya çalışmış. Serçe tam o sırada havalanınca balta yanlışlıkla atın sırtına isabet etmiş. At, cansız bir hâlde yere düşünce adam: “Eyvah, işte şimdi mahvoldum!” diye haykırmış.
Serçe: “Yeterince mahvolmuş sayılmazsın daha.” dedikten sonra, geriye kalan iki atla yola devam eden arabanın örtüsünün altından süzülerek diğer fıçının kapağını çıkartmış ve kalan pahalı içecekler de yola akıp gitmiş. Arabacı bunu fark edince: “Eyvah, şimdi tam anlamıyla mahvoldum!” diye haykırmış.
Ama serçe: “Daha tam olarak mahvolmadın!” diyerek ikinci atın da kafasını ve gözlerini gagalamaya başlamış. Arabacı arkaya koşup da baltasını kaparak serçeye vurmak isterken serçe yine havalanmış ve balta yine atı öldürmüş. Arabacı, “Eyvah! Mahvoldum, bittim ben!” diye haykırdığında serçe yine: “Daha başına gelecekler bitmedi! Evde görüşürüz!” dedikten sonra uçmuş. Arabacı, arabasını öylece yolda bırakıp öfke içinde evine gitmiş. Karısına: “Ben ne kadar bahtsız bir adamım! Taşıdığım bütün pahalı içecekler yola döküldü, atlarımdan ikisi öldü.” demiş.
Kadın: “Ah kocacığım, buraya öyle korkunç bir kuş geldi ki! Yanında getirdiği binlerce kuşla beraber şimdi tarlamızdaki buğdaylarımızı talan ediyorlar.” demiş. Adam dışarı baktığında binlerce kuşun bütün buğdaylarını yemekte olduğunu görmüş. Ortalarında da serçe duruyormuş. Arabacı yine, “Ben mahvoldum, bittim!” diye haykırınca serçe tekrar: “Daha başına gelecekler bitmedi! Yaptıklarının bedelini canınla ödeyeceksin.” demiş.
Sahip olduğu her şeyi kaybeden arabacı, içeri girip sefil ve öfke dolu bir hâlde sobanın arkasına oturmuş. Serçe, pencerenin pervazında durup içeri seslenmiş: “Arabacı, yaptıklarının bedelini canınla ödeyeceksin!”
Arabacı baltasını kaptığı gibi serçeye fırlatmış. Pencere ikiye ayrılmış ama balta, serçeye değmemiş bile. Serçe içeri girmiş, sobayı gagalayarak: “Arabacı, yaptıklarının bedelini canınla ödeyeceksin!” demiş.
Öfkeden deliye dönen adam baltayı önce sobaya, sonra da karşısına çıkan her şeye savurmaya başlamış. Balta, serçeye hiç dokunamamış ama evde ne var ne yoksa her şey paramparça olmuş. En sonunda adam serçeyi yakalayıp elinde tutmuş.
Karısı, “Onu öldürmeyecek misin?” diye sorunca adam: “Hayır, bu onun için çok kolay bir ölüm olur. Onu canlı canlı yutacağım.” demiş. Serçe, adamın burnunun dibinde çırpınırken dahi: “Arabacı, yaptıklarının bedelini canınla ödeyeceksin!” diye bağırıyormuş.
Sinirlenen arabacı, karısına: “Şu kuşa baltayla vur, öldür onu!” diye seslenmiş. Kadın baltayla vurmuş ama balta, kuşu ıskalayıp adamın kafasına denk gelmiş ve ölen, adam olmuş. Serçe ise çoktan uçup uzaklara gitmiş.
Bay Korbes
Bir horozla bir tavuk, bir gün beraberce geziye çıkmak istemişler. Horoz, dört kırmızı tekerleği olan güzel bir araba yapmış ve dört küçük fareyi de arabayı çekmeleri için dizginlemiş. Tavukla beraber arabaya binmiş ve yola çıkmışlar. Kısa bir süre sonra bir kediyle karşılaşmışlar. Kedi, onlara nereye gittiklerini sormuş. Horoz da: “Bay Korbes aradı. Oraya gidiyoruz.” diye cevaplamış.
Kedi: “Beni de götürün.” demiş.
Horoz da: “Tamam ama arkada oturman şartıyla.” demiş. Ardından şöyle dua etmiş:
Dönsün kırmızı tekerlekler,
Çeksin bizi fareler.
Arabamız doğruca gitsin,
Evine Bay Korbes’in.
Sonra bir değirmen taşı, bir yumurta, bir ördek, bir raptiye ve en sonunda da bir iğne onlara katılmış; hep birlikte yola devam etmişler.
Bay Korbes’ın evine geldiklerinde onu evde bulamamışlar. Fareler de arabayı ahıra sürmüşler. Horoz ve tavuk kirişe, kedi ise şöminenin yanına yayılmış; ördek suya girmiş; yumurta